27

10.5K 311 64
                                    

Kapının çalınmasıyla uyandım. Kendime gelmeyi bekleyip kapıyı açtım.

Çalışan kıyafeti giyen bir adam karşımdaydı.

"Hanımefendi 15 dakika sonra akşam yemeği yenecek. Büyük patron sizi bekliyor efendim."
"Tamamdır teşekkür ederim."

Kapıyı kapattım ve sırtımı kapıya dayadım.

Sonunda babamla tanışacaktım. Heyecanlı ve mutlu olmam gerekiyordu belki ama korkuyordum ve endiseliydim.

Kendime geldikten sonra artık hazırdım. Odadan çıktım ve alt kata indim. Etrafta bir sürü çalışan vardı. Nereye gitmem gerektiğini bilmiyorum.

Etrafa bakinirken parsi gördüm yanıma geldi.

"Heyecanlı mısın?"
"Evet."
"Hadi gidelim. Daha fazla surmesin su hasret."

Elim ayağım titriyordu. Kocaman bir kapıdan içeri girdik. Yine kocaman bir yemek masası bizi karşıladı. Baş ucunda camdan dışarı bakan upuzun ve kalıplı bir adam vardı. Dudaklarım titreye titreye konuştum..

"Baba..."

Adam arkasını dönüp bana baktı. Genişçe gülümsedi.

"Kızım."

Babam kollarını genişçe açtı.

"Baba!"

Gözüm doldu ve ona yaklaştım. Neredeyse koşarak ona sarıldım. Kocaman elleriyle beni sarıp sarmaladi.

"Baba neredeydin sen? Nasıl bıraktın beni baba."
"Özür dilerim kızım."

Ağlamaktan hıçkırık tutmuştu. Babamın üstü de ıslanmıştı. Saçlarımı okşuyordu.

Sarılmayı bırakıp başparmağı ile gözyaşlarimi sildi.

"Buradayım kızım. Bundan sonra baban hep burada, seninle."
"Niye gittin? Niye bıraktın beni? Benim sana çok ihtiyacım vardı. Sürekli seni bekledim. Öldüğüne hiç inanmadim baba."
"Canım kızım benim... Gitmek zorundaydım babacım. Gittim ama sana koca bir imparatorluk getirdim."

Geri çekildim. Her şey bir anda tekrar aklıma geldi.

"Hadi otur kızım. Güzelce yemek yiyelim. Sonra senle baba kız biraz konuşalım."

Pars da konuşmaya katıldı.

"Ben de katılabilir miyim baba?"
"Gel oğlum. Sen de diğer tarafıma otur."

Masanın baş köşesine babam, iki yanına da biz oturduk.

Babam ikimizin de elini tuttu.

"Bundan sonra bir elim sen bir elim sensin. Ayrılmak yok."

Parsa bakmak istemiyordum. Onun yüzündeki gülümsemeyi çatalla silmek istiyordum.

"Ben bu kansizla aynı masaya oturmam."

Hızlıca ayağa kalktım.

"Silah çekti bana!"
"Zorundaydım Selin. Gözlerini korkutmasaydim babanla gorusmene asla izin vermezlerdi."

Babam da konuşmaya dahil oldu.

"Otur kızım. Sakin ol. Pars sana zarar verecek bir şey yapmaz. Baban izin vermez. O da benim sözümden çıkmaz."
"Neden baba?"
"Ne demek o güzel kızım?"
"Pars neden senin sözünden çıkmıyor?"

Pars cevap verdi.

"Çünkü o benim baba-"
"Sana sormadım kapa çeneni."

Verdiğim cevap babamın hoşuna gitmisti sanki.

"Kızım durumlar çok karisik. Ama güven bana sana her şeyi anlatacağım."

Tekrar gözlerim doldu. Yıllardır babamın ölmemiş olma umuduna sarılmıştım. Ona kavuşacağım günü bekliyordum ama bu şekilde değildi.

"Neden guveneyim sana?"

Babam şaşırmıştı.

"Aa kızım selin. Babanim ben senin."
"Ne babalık yaptın bu yaşıma kadar? Bırakıp gittin daha bebekken! Şimdi silah zoruyla getirildigim bir malikanede karşımda duran sana niye guveneyim?"

Babamın tüm hoşnutluğu gitti. Yüzünü buruşturdu.

"Bazı şeylerin kıymetini ilerde anlayacaksın selin. Şu an sana yaptığım açıklamaların hiçbiri seni tatmin etmez."
"Uyuşturucu ticareti yaptığın ve küçücük çocuklara tecavüz ettirdiğin açıklaması beni hiç tatmin etmez haklısın."

Babam sertçe ayağa kalktı. Sandalyesi geriye düştü.

Karşımda durdu. Onun yarısı kadardım belki de ama ona diklendim. Karşımda duruyordu. Kafamı kaldırıp tam gözlerinin içine baktım.

"Benimle nasıl böyle konuşursun?"
"Sen kimsin ki?"
"Sen-"

Pars araya girdi.

"Baba, baba! Gökhan aklını karıştırmış. Farkında değil bir şeylerin."

Babam geri çekildi. Ben hala yaşlı gözlerle ona bakıyordum.

"Baba kız olmak için mi yoksa Gökhan'ı korkutmak için mi beni buraya getirdin?"
"Gökhan'ı korkutmak için sana ihtiyacım mi var sanıyorsun?"
"Benimle bile korkutamazsin onu."

Babam bir şey diyemeden pars beni sürükleyerek yemek odasından çıkardı..

"Bırak dokunma bana!"
"Eğer biraz daha sessiz olmazsan dokunan tek kişi ben olmicam."

Pars beni oturma odası gibi bir yere soktu.

"Gel otur biraz."

İstemeyerek de olsa oturdum.

"Selin farkında değilsin belki ama seni korumaya çalışıyorum. Babanın ne kadar güçlü birisi olduğunu bilmiyorsun. Gökhan bile seni koruyamaz. Gökhan'ın üç beş capulsuz adamı Davut Kara'ya karşı gelebilecek kişiler değiller."
"Niye o zaman babam gokhana sahip olamıyor."
"Oldu. Birkaç kere oldu. Gökhan her seferinde babana hayatı cehennem etti. Gerek parasını çaldı gerek itibarını. Şimdi de kızını çalıyor."
"Gökhan'ın sevgilisyim ben pars."
"Ayril o zaman selin! Elinin altındaki gücün paranın şöhretin itibarın farkında ol! Tüm Türkiye'ye söz gecirebilecek kadar güçlüsün aslında. O kadar güç elindeyken niye geri tepiyorsun?"
"Uyuşturucu ile mi güçlü olacağım? Hı söylesene. Çocuklara tecavis ettirip kaset satarak mi peki? Söylesene kaç insan öldürmem lazım? Çiçek koparır gibi insan mı öldürmem lazım?"
"Selin hala anlamıyorsun."
"Sen anlamıyorsun pars. Ben veya Gökhan sen değiliz. Bizim fiyatimiz yok."
"Selin böyle devam edersen bu evde rahat olamazsın."
"Ben de olmak istemiyorum. Ben bu evde olmak istemiyorum. Ben-"
"Gökhan'ı istiyorsun. Sanırım ben yapabileceğim her şeyi yaptım. Üzgünüm."

Pars ayağa kalktı.

"Ne yapıyorsun?"

Pars silahını çekti.

"Pars ne yapıyorsun? Çek şunu!"
"Artık bu evin sahibi veya benim patronum ya da evleneceğim kız değilsin selin. Gökhan için bir yemsin. Seni Bodruma kitlemekten başka çarem yok."
"Ne?"
"Ne sanıyorsun? Bu dediklerinden sonra hayallerinin odasında kuş tüyü yatağında ikinci bir uykuya gideceğini mi? Ayrıca sana bu evde söz dinlemezsen dokunacak tek kişinin ben olmayacağımı da söylemiştim."

Kanım dondu. Tek yapabilecegim şey Gökhan'ı beklemekti.

Abimin arkadaşı (+18) -Yeniden YazılıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin