"Neden annemi görmeme izin vermiyorsun?!"
Sinirle büyük salona girdiğinde büyükannem kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı.
"Bu ne saygısızlık Hina? Nasıl bu odaya böyle girebilirsin?"
Şuan saygıyı umursayacak durumda değildim. Hayatımı bu zamana kadar mahvettiği yetmiyormuş gibi daha da kötü yapmıştı.
"Neden annemi göremiyorum?! Neden senede bir ve sen yanımdayken görüşmek zorundayım?!"
"Öyle olması gerekiyor."
Sanki yaptığı çok normal bir şeymiş gibi rahat bir şekilde konuşması daha da sinirimi bozuyordu ama o oralı bile değildi.
Büyükannemi seviyordum ama yaptıklarından bıkmıştım artık.
"Bu bir cevap değil büyükanne! Annemi neden göremiyorum?! Neden hâlâ cezalı?! Ne zamana kadar orada kalacak?!"
Büyükannem sinirle bana bakıp ayağa kalktı ve "Hemen odana gidiyorsun Hina!" diye bağırdı söylediklerimi umursamadan.
"Senden nefret ediyorum!"
Yumruklarımı sıkıp sinirle arkamı döndüm ve salondan çıkıp odama doğru ilerledim. Neden böyle davrandığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Bir insanla birlikte olmanın cezası bu kadar ağır olmamalıydı. Başka bir şey vardı bu işte ama ne olduğunu bilmiyordum.
Odama girdiğimde yere çöktüm ve ağlamaya devam ettim. Annemi istiyordum, babamı istiyordum... ailemi yanımda istiyordum.
"Prenses iyi misiniz?"
Harin yanıma gelip telaşla konuştuğunda başımı iki yana salladım. "Bıktım Harin... bu sarayda tutsak olmaktan bıktım."
"Üzgünüm Prenses..."
Hıçkırıp gözlerimi kapattım ve boynumdaki kolyeyi sıktım. Babamdan kalan tek şeydi bu. Anneme vermişti ve o da ben yedi yaşına girdiğimde bana vermişti. O günden beri bir an bile çıkarmamıştım boynumdan. Asla da çıkarmayacaktım.
...
Sarayın koridorlarında dikkatlice ilerlemeye devam ediyordum. Her an birine yakalanabilirdim ve eğer öyle bir şey olursa bu benim sonum olurdu. Annem gibi beni de zindana atabilirlerdi.
Dikkatlice merdivenlerden aşağı inmeye devam ettim. Çok az kalmıştı. Dayım bir keresinde bana sarayın gizli bir çıkışından bahsetmişti. Aslında uyuduğumu sanıp kendi kendine konuşmuştu ama ben uyumuyordum ve dediği her şeyi duymuştum.
Sarayın en alt katında gizli bir geçit varmış. Orayı bulabilirsem bu lanet saraydan kurtulabilirdim. Sonra da Talkin'e gidip babamı arayabilirdim. Sonunda ona kavuşabilirdim.
Bunu çok düşünmüştüm önceden ama annemin varlığı bana engel olmuştu. Onunla görüşebiliyorduk, yanına gidip vakit geçirebiliyordum ama bunu da almışlardı benden. Burada kalmam için bir sebep kalmamıştı. Daha fazla burada durup büyükannemin isteklerine göre yaşayamazdım. Gidip babamı bulacaktım ve sonra gelip annemi kurtaracaktık beraber. Üçümüz çok mutlu olacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War Of Races - Jeon Jungkook
Fanfiction"Sana bağımlı oldum, tıpkı kanına olduğum gibi." "Katilime aşık oldum, tıpkı bir aptal gibi."