5. Bölüm

502 50 55
                                    

"Nereye gideceğiz?"

Sinirle nefes alıp önümde durdu ve "Ağzını yeniden bağlamamı mı istiyorsun?" dedi.

Gözlerimi gözlerine dikip sinirle baktığımda geri çekildi.

"Güzel, sessiz ol ve ilerlemeye devam et."

Sabah güneş doğar doğmaz yola çıkmıştık. Nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu, bana asla cevap vemiyordu.

"Yoruldum." dememle beni dinlemeden ilerlemeye devam etti.

Onunla gidiyordum çünkü elimdeki kelepçeyi çözmemişti. Kelepçe sıkı değildi ve canımı da yakmıyordu ama hâlâ tüm gücümü emiyordu. Ona ayak uydurmam için de yavaş bir şekilde yürüyordu, geride kaldığımda durup biraz bekliyordu ya da dengemi kaybettiğimde hemen kolumu tutup düşmeme engel oluyordu. Bu ona karşı yumuşamamı falan sağlamamıştı tabii ki ama yinede bana zarar vermek istemediğini düşünmemi sağlıyordu.

"Nereye gittiğimizi söylersen soru sormayı bırakırım?"

Tabii ki bırakmayacaktım ama en azından nereye gittiğimizi öğrenmeliydim.

"Gerçekten susacak mısın?"

"Söylersen evet." dedim omuzlarımı kaldırıp.

Derin bir nefes alıp bana döndü ve "Talkin." dedi.

Söylediğiyle dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Doğru duymuştum değil mi? Talkin demişti. Gerçekten Talkin'e mi gidiyorduk?

"Ge-gerçekten mi?"

"Evet, gerçekten. Şimdi sus ve ilerlemeye devam et."

Yeniden yürümeye başladığında yaşadığım şaşkınlıkla yürümeye devam ettim. Bu çocuk neden Talkin'e gidiyordu ki? Talkin kurtadamların ülkesiydi-

"Se-sen o kurtsun? Dün geceki kurt. Sen kurtadamsın." dedim şaşkınlıkla ona dönüp.

Bana dönmeden ilerlemeye devam edince "Bana cevap ver!" diye bağırdım.

O anki adrenalinden farketmemiştim ama o normal bir kurt boyutunda değildi. Çok daha büyüktü. Çok daha tehlikeliydi.

Neden bizim ülkemizdeydi, neden Talkin'den Nakarya'ya gelmişti?

"Ne istiyorsun benden?!"

Sinirle bana dönüp önümde durdu ve "Biraz daha bağırırsın tüm vampirleri başımıza toplayacaksın! O yüzden kapa çeneni, yoksa ben yaparım!" dedi.

"Sende bana cevap ver o zaman! Ne istiyorsun benden?! Ne yapacaksın bana?!"

Cebinden ağzımı bağladığı bezi çıkartıp yeniden ağzımı bağladığında sinirle ona baktım. Elimden kurtulmak bir şey gelmiyordu ve bu durumdan nefret etmiştim.

Yere oturup sırtımı ağaca yasladım ve gözlerimi kapattım.

Ben sadece babamı bulmak istiyordum, neden buradaydım? Neden yaşıyordum bunları? Dışarısı neden bu kadar tehlikeyliydi? Neden benim başıma geliyordu bunlar?

Bacaklarımdan ve sırtımdan geçen elleri hissettiğimde gözlerimi araladım. Başımı iki yana sallayıp kendimi geri çekmeye çalıştığımda beni daha sıkı tuttu.

"Sakin ol ve kıpırdama. Birazdan bir yer bulacağım, dinlenirsin."

İstediğim dinlenmek falan değildi. Sadece benden ne istediğini bilmek istiyordum.

...

Üzeri kayalarla örtülü bir yere gelmiştik. Burası mağara değildi ama öyle görünüyordu. Nereye gitmişti bilmiyorum ama beni burada bırakıp dışarı çıkmıştı.

War Of Races - Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin