"Hoş geldiniz."
Garson kız yanımıza gelip konuştuğunda Jungkook gülümseyip "Biz iki porsiyon geyik eti." alalım.
Kız onu onaylayıp yanımızdan ayrıldığında tırnaklarımı masaya vurmaya başladım. Çok acıkmıştım.
"Ne kadar yolumuz kaldı?" diye sormamla "Gitme hızımıza bağlı." dedi.
"Bir ay sürer mi?"
"Sürebilir." demesiyle dudaklarımı büzdüm. Bir an önce gidip babamı bulmak istiyordum.
Onu çok fazla merak ediyordum. Beni unuttu mu, annemi unuttu mu, evlendi mi, başka çocukları var mı, beni kabullenecek mi çok fazla merak ediyordum.
Eğer kabul etmezse ne yapacağımı da bilmiyordum. Hayatım boyunca özlemini çektiğim babam beni istemezse yıkılırdım, uzun bir süre toparlanamazdım muhtemelen.
"Yine ne düşünüyorsun?"
Jungkook arkasına yaslanıp sorduğunda derin bir nefes aldım ve "Babamı." dedim. "Beni kabul etmezse diye düşünüyorum?"
"Şimdiden bunları düşünüp kendini üzme Hina."
"Elimde değil..."
Kollarını masaya dayayıp bana doğru eğildi ve "Asma suratını, çirkin oluyorsun." dedi.
Gözlerimi büyüterek kırpıştırıp ona şaşkınlıkla bakmamla yan bir şekilde gülüp arkasına yaslandı.
"Nerem çirkin benim? Senin gözlerin bozulmuş."
Kaşlarını kaldırıp "Yoo, gayet iyi görüyorum." dedi.
Gözlerimi kısıp sinirle ona bakarken garson kız yeniden yanımıza geldi. Masaya tabakları bırakıp "İçecek bir şey alır mısınız?" dedi.
"Çok güzel şaraplarımız var."
Uzun zamandır şarap içmemiştim, içsem güzel olabilirdi.
"Ev-"
"Almayalım biz."
"Ben istiyorum." dememle gözlerini devirdi ve "Sarhoş halinle uğraşamam Hina." dedi.
"Sarhoş olmam, alışığım ben."
"Her şey yasakken şarap yasak değil miydi yani?"
"Yasaktı." dedim omuzlarımı silkip. "Ama yasakları umursuyor olsaydım şuan burada olmazdım."
Bazılarını annemle görüşmem tehlikeye girmesin diye yapıyor olabilirdim ama bu her şeyi yaptığım anlamına da gelmezdi sonuçta.
Şarap mahzeninden az şarap çalmamıştım. Hepsi de yıllanmış oldukları için tatları muhteşemdi. Şuan onlardan birini içmeyi çok istiyordum.
Bu kaçamaklarımın bir güzel yanı da büyükannemin ve yanındaki pisliğin şarapların eskikliğini öğrendiğindeki yüz ifadeleriydi. Vampir olmalarına rağmen şarap içmeyi çok seviyorlardı. İçlerine kan karıştırıp öyle içiyorlardı içtikleri zaman ama ben içtiğimde saf şarap oluyordu ve tadına her seferinde bayılıyordum. Şaraplar eksildikçe büyükannemler dayımdan ya da muhafızlardan şüpheleniyorlardı ama kanıtlayamıyorlardı.
Bir keresinde önemli birine ikram edilecek şarabı içmiştim bilmeden. Büyükannem o zaman dayımı çağırıp ona kızmıştı, dayım da benim içtiğimi bir şekilde anlamış ve suçumu üstlenmişti. Ondan sonra ise bir daha içmemem gerektiğine dair benimle konuşmuştı ama ben tabii ki yine gidip içmiştim.
"Ne düşünüyorsun öyle?"
"Şarap alalım." deyip ellerimi masaya koymamla gözlerini devirdi ve "Yemeğini ye Hina." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War Of Races - Jeon Jungkook
Fanfiction"Sana bağımlı oldum, tıpkı kanına olduğum gibi." "Katilime aşık oldum, tıpkı bir aptal gibi."