Seokjin elini karnına bastırarak bir ağaca yaslandı. Canı çok feci bir şekilde acıyordu ama bunu geçirecek bir büyü yapamıyordu. Yaptıkları onda işe yaramıyordu.
'Lanet büyücü kuralları' diye geçirdi içinden ve zorlanarak da olsa ilerlemeye devam etti.
Prenses Hina için gelen askerleri görmüş ve onlarla savaşmıştı. Kazanan Seokjin olmuştu ama karnına bir kılıcın girmesine engel olamamıştı.
Normalde vampirlerin hızlı iyileşme gücü bulunuyordu ama Seokjin tam olarak bir vampir değildi. Yarı büyücü yarı vampirdi ve bu da onun yaralarının iyileşme süresini uzatıyordu.
Yarasının derinliğine ve kaybettiği kana bakarak çok zamanının kalmadığını düşünmeye başlamıştı ama pes etmeyecekti.
Prenses Haesun'a bir söz vermişti. Kızını ne olursa olsun koruyacaktı ve Talkin'e güvenle ulaştığından emin olacaktı.
Bu gece dolunay vardı, Prenses'in yanında olup onu koruması gerekiyordu ama maalesef hem yaralanmıştı hem de onları kaybetmişti.
Şuan sadece Prenses'in iyi olmasını umabiliyordu, elinden başka bir şey gelmiyordu.
Yanında bir kurtadam varken dolunayda başına her şey gelebilirdi ama o çocuğun Prenses'e zarar vereceğini de düşünmüyordu.
Aralarında tam olarak ne olduğunu anlamasada çocuğun Prenses'e ihtiyacı olduğunu biliyordu. Onu korumak için bir şeyler yapacağına emindi.
Onu asıl endişelendiren Prenses'in üzerindeki büyünün bozulmaya başlamasıydı. Geçen gün kurtboğana dokunduğunda elini hızla geri çektiğini görmüştü. Bu da onun üzerindeki büyünün bozulmaya başladığını gösteriyordu ama biliyordu ki bu büyü öyle kolay bozulacak bir şey değildi. Başka şartları da olmalıydı ama Seokjin bunların ne olduğunu bilmiyordu.
Acıyla inleyip ağaca tutunduğu anda bir kurdun ulamasını duyup başını kaldırdı. İçinden Prenses'e bir şey olmamasını dilerken duyduğu sesle etrafına bakındı.
Görünürde bir şey yoktu ama bu onu tedirgin etmişti bir kere. Bu haliyle kimseyle savaşacak gücü yoktu.
Derin bir nefes alıp nereye gittiğini bilmeden adımlarını atmaya devam etti ama her adımda gücünün tükendiğini hissediyordu.
Zorlada olsa ilerlemeye devam ederken tekrar bir çıtırtı duymasıyla etrafına bir kere daha bakındı.
Tam o sırada karşısında sinirli bir hırlama duyunca başını oraya çevirdi. Gördüğü kahverengi kurtla bir adım geri çekilirken yutkundu.
Şuan hiçbir şey yapacak hâli yoktu ve bu kurt onu parçalara ayırmak ister gibi bakıyordu ona.
Kurt yavaşça ona doğru adımlarken Seokjin korktuğunu belli etmemek ve güçlü olduğunu göstermek için gözlerini kurdun gözlerine çevirdi.
Tam o sırada kurdun yeşil gözleri sarıya dönmeye başlayınca Seokjin kaşlarını çattı. Kurt hareket etmeyi kesmiş kilitlenmiş bir şekilde Seokjin'e bakıyordu.
Seokjin başının döndüğünü hissedince ağaçtan güç almak istedi ama eli kayıp boşluğa düştü. Dizleri üzerine çöktüğünde hâlâ gözlerini kurdun sarı gözlerinden ayırmamıştı.
Yere yığıldığında kurt geriye doğru adımlamaya başladı. Seokjin daha fazla dayanamadığını hissettiğinde derin bir nefes aldı ve arkasını dönüp koşmaya başlayan kurdu görmesinin ardından gözlerini kapattı.
...
Seokjin yorgunlukla gözlerini araladığında bir kulubede olduğunu farketmişti. Elini hafifçe sızlayan yarasının üzerine koyup gözlerini etrafta gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War Of Races - Jeon Jungkook
Fanfiction"Sana bağımlı oldum, tıpkı kanına olduğum gibi." "Katilime aşık oldum, tıpkı bir aptal gibi."