Duyduğum seslerle gözlerimi hareket ettirip yan tarafa doğru kaydım ama yanımda olması gereken beden burada değildi. Bu kaşlarımı çatmama sebep olurken derin bir nefes alıp doğruldum. Nereye gitmiş olabilirdi ki sabah sabah?
Düşünmeyi bırakıp ayağa kalktım ve battaniyeyi katlayıp kenara koyduktan sonra üzerimi değiştirip dışarı çıktım.
Ben çadırdan çıkar çıkmaz birkaç bakış üzerimde sabitlenmişti ve hiçbiri de barışçıl bakışlar değildi. Bu her ne kadar gerilmemi sağlasada bana bir şey yapamayacaklarının bilincindeydim.
Alfalarının kızı olduğum bilinmiyordu ama Jungkook'un eşi olduğum biliniyordu, bu da bana zarar veremeyecekleri anlamına geliyordu.
Yinede çok fazla göze batmak istemiyordum. Sonuçta onların gözünde düşmandım, ailelerini öldürenlerden, evlerini yakanlardan bir farkım yoktu. Bu yüzden gözlerimi etrafta hızlıca gezdirip Jungkook'u bulmaya çalıştım ama hiçbir yerde görünmüyordu.
Omuzlarımı düşürüp ilerlemeye başladığımda ileride Jungkook'un arkadaşını görmemle o tarafa doğru yürüyüp ona seslendim.
"Merhaba..." Bana dönüp kaşlarını kaldırdığında devam ettim. "Jimin'di değil mi?"
Başını sallayıp beni onaylayınca "Jungkook'u bulamadım da acaba görmüş olabilir misin diye merak etmiştim." dedim.
Tam bana cevap vermek için dudaklarını aralamıştı ki Hena yanımıza gelip onun elini tutarak önüne geçti.
"Ne yapıyorsun sen burada?"
Derin bir nefes alıp "Jungkook'u sormuştum." dedim.
"Sevgilinin nerede olduğu umrumuzda değil."
"Hena-"
"Kendisi kurtlar arasında pek hoş karşılanmıyor geldiğinden beri. Hem o bir omega, hem de evimize bir vampir soktu. Yetmedi bir de mühürlendi. Yani Jungkook'un nerede olduğu, ne yaptığı bizi pek bağlamıyor artık."
Ellerim sinirden yumruk olurken "Mühür kurtlar için özel bir bağ değil mi? Sizin saygılı olmanız gerekmiyor mu bu bağa?" dememle kaşlarını çattı.
"Jungkook bana mühürlendi, ne kadar benden nefret etsende gerçek bu. Kime mühürleneceğini seçemiyorsun zaten ama şunu bil ki eğer seçme şansı olsaydı Jungkook yine beni seçerdi, çünkü bana aşık. Tıpkı benim ona aşık olmam gibi. Senin de yapman gereken şey aramızdaki bağa saygı duymam, beni sevip sevmemem gram umrumda değil ama Jungkook'u üzecek bir şey yapma. Sen ne kadar onu silmiş olsanda o sana değer veriyor. Bunu aklından çıkartıp onu üzersen seni mahvederim."
"Sen kendini ne zannediyorsun? Yoongi oppa seni şuanlık koruyor diye dokunulmaz mı sandın kendini?" deyip bana yaklaştı ve devam etti. "Değilsin.... Anladın mı, değilsin. Şimdilik burada güvende olmanın sebebi seni koz olarak kullanma ihtimalleri. Sonunda senin işe yaramaz biri olduğunu anladığında buradan defolup gideceksin ve o gün karşında beni bulacaksın, belki seni öldüremem ama acı çektiğinden emin olurum. Çığlıklarını çok sevgili Kraliçe'nize dinletebilmek için elimden geleni yaparım."
"Hena, yeter bu kadar. Gidelim."
Jimin onun elini tutup ilerlemeden önce bana döndü. "Jungkook nerede bilmiyorum, bugün görmedim onu."
Başımı sallayıp "Sağol." dememle arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Bende derin birkaç nefes alıp sakinleşmeye çalışarak babamın yanına gitmek için ilerledim.
Söyledikleri sinirimi bozmuştu ama cevap verememek daha da sinir bozucuydu. Alfalarının beni sırf koz için yanlarında tuttuğunu düşünmeleri sinirimi bozuyordu. Herkese açıkça 'o benim babam' demek istiyordum ama bu tehlikeliydi. Hem babam için hem de benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War Of Races - Jeon Jungkook
Fanfiction"Sana bağımlı oldum, tıpkı kanına olduğum gibi." "Katilime aşık oldum, tıpkı bir aptal gibi."