14. Bölüm

429 45 70
                                    

Kolumu sıkıca tutan adam yüzünden kıpırdayamıyordum bile. Beni nasıl bulmuşlardı bunlar?

"Sizi görmek çok güzel Prenses. Bir haftadır her yerde aradık ve sonunda bulduk."

Ne kadar sevindim bilemezsiniz. Şuan sevinçten ağlayabilirim hatta.

"Kolumu bırakır mısın? Canım yanıyor."

Başını iki yana salladı ve "Üzgünüm Prenses, bunu yapamam." dedi.

"Beni saraya götürene kadar kolumu mu tutacaksınız?!"

Sinirle gözlerimi üçünün üzerinde gezdirip bağırdığımda "Aslında kelepçeyi tercih edeceğiz." dedi kolumu tutan.

"Kraliçe'nin emri, sizi saraya götürene kadar kaçmanıza engel olacağız."

Yine mi kelepçe? Kara papatya özünü vampirler de kullanıyormuş demek ki. Ne güzel. Ama benim o lanet şeyi bir daha takmak gibi bir niyetim yoktu.

"Ben esir miyim?! Bana kelepçe falan takamazsınız!"

"Üzgünüz Prenses, sadece Kraliçe'nin emirlerini uygularız."

Size de Kraliçenize de lanet olsun! Hepinizden nefret ediyorum!

Derin bir nefes alıp gülümsedim ve "Tamam, izin verin eşyalarımı toplayayım." dedim.

"Biz hallederiz-"

"Bana biraz izin verin!" Sinirle bağırdığımda üçü birbirine baktı. Sadece biraz vakit kazanmalıydım ve bir şekilde bunlardan kurtulup Jungkook beni bırakıp her nereye gittiyse onu bulmalıydım.

Kolumu tutan asker sonunda beni serbest bıraktığında rahat bir nefes aldım. Bir şekilde dikkatlerini dağıtmam gerekiyordu.

Gözüm çantaya kaydığında gördüğüm şeyle derin bir nefes aldım.

"Arkanızı dönün!"

"Prenses-"

"Üzerimi değiştireceğim! Önünüzde soyunacak değilim! Dönün arkanızı!"

İstemeye istemeye arkalarını döndüklerinde derin bir nefes aldım. Onlarla baş edebilirdim. Ben bir vampirdim ve onlardan çok daha güçsüz değildim. Onları yenebilirdim.

Ama bunu üzerimdeki elbiseyle yapamazdım. Bu beni yavaşlatırdı. Ebisenin düğmelerini çözüp üzerimden çıkarttığımda derin bir nefes alıp çantanın içini açtım ve Jungkook'un gömleğiyle pantolonunu çıkarttım.

Hızla pantolonunu üzerime geçirdiğimde belime geniş gelmesiyle çantadaki bezi çıkartıp belime bağladım. Daha sonra ise gömleği hızla üzerime geçirdim.

Şimdi çok daha rahattım.

Ayrıca Jungkook'un kokusu burnuma dolduğu için kendimi güvende de hissediyordum.

"Hâlâ giyinmesiniz mi?"

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve gözlerimi açıp arkası bana dönük olan üçlüye çevirdim.

En sağdakine doğru hızla koşup sırtına atladığımda diğerleri de bana doğru döndü. Onun boynunu ısırıp kanını içmeye başladığımda diğerleri de beni tutmaya çalıştılar.

Zarar vermek istemedikleri için avantajlıydım. Büyükannem beni sağ istiyor olmalıydı.

Hızla sırtından atlayıp diğerine dönerek onu ittiğimde sırtını duvara çarpıp yere düştü. Arkamda hissettiğim nefesle dönecekken boynumu sıkıp beni yere attığında canımın acısıyla inledim.

"Üzgünüm Prenses ama buna beni mecbur bıraktınız!"

Üzerime doğru yürümeye başladığında dışarıdan duyduğumuz hırıltı sesiyle o tarafa döndü. Gözlerimi kapatıp rahat bir nefes aldığımda sinirli nefeslerini net bir şekilde duyabiliyordum.

War Of Races - Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin