"Ne kadar yolumuz kaldı?" diye heyecanla sormamla derin bir nefes alıp "İki gün." diye yanıt verdi.
Talkin'e dün gece giriş yapmıştık, yani zaten Talkin'deydil birkaç gündür ama oralar Nakarya tarafından işgal edilmişti. Kurtlar yaşıyor olsada çoğunluğu vampir ve büyücülerdi. Çok gerilmiştim yakalanacağım diye ama olmamıştı öyle bir şey.
"Sürüne mi gideceğiz önce? Ya beni bırakmazlarsa? Babamı bulsak daha iyi olmaz mı?"
Sonuçta alfalarının beni bırakmama ihtimali vardı ve ben hiç zaman kaybetmek istemiyordum. Bir an önce babamı bulmak istiyordum.
Acaba beni tanır mıydı? En son ki gördüğü halimden çok farklıydım. Yani yüz şeklim aynı olsada da değişmiştim işte. Tanımayabilirdi beni.
"Sence beni tanır mı? Büyüdüm sonuçta... hatırlamayabilir belki. Çok merak ediyorum nasıl biri olduğunu. Acaba ona ne kadar benziyorum? Annem hep o benzediğimizi söyler ama dayım da anneme benzediğimi söylüyor. Sence onu görünce tanır mıyım Jungkook?"
Bana cevap vermeden ilerlemeye devam ettiğinde adımlarımı biraz hızlandırıp gülerek konuşmaya devam ettim.
"Nasıl biri o kadar çok merak ediyorum ki, bir an önce yanına gitmek ve onunla tanışmak istiyorum. Babamla yapmak istediğim o kadar çok şey var ki... hepsini yapmak istiyorum hemen."
"Yeter!"
Hızla bana dönüp yüksek sesle konuştuğunda şaşkınlıkla ona baktım. Ne olmuştu ki birden bire?
"Ne?"
"Bıktım Hina."
"Ne-neyden?"
"Bencilliğinden bıktım. Anladın mı? Sürekli kendini düşünmenden bıktım! Yeter artık!"
"Ne yaptım ki ben?"
Gözlerim istemsizce dolmuşlardı. Neden bana böyle davrandığına anlam veremiyordum. Her şey çok güzeldi, neden böyle davranıyordu?
"Bencilsin! Sürekli babandan bahsediyorsun! Sürekli kendini düşünüyorsun!"
"A-ama biliyorsun durumumu... ne-neden sinirlendin ki ba-bana?"
"Çünkü sıkıldım artık! Sürekli 'babam, babam, babam'! Yeter! Belki adamın umrunda bile olmayacaksın! Belki seni unuttu bile! Evlendi, başka çocukları oldu, seni istemiyor belki! Gidip hayatını mahvedeceksin! Bu ihtimali hiç düşündün mü?! Hayır, tabii ki düşünmedin! Çünkü tek düşündüğün kendinsin! Başka kimsenin hayatı umrunda değil!"
Söyledikleri canımı yakarken gözlerimden yaşlar istemsizce akmaya başladı.
"Bu-bunlar senin düşün-celerin de-değil. Dolu-"
"O kadar körsün ki sana değer veren insanları görmüyorsun! Seni umursayan, üzülmemeni isteyen insanları görmüyorsun! Onları kendinden uzaklaştırıyorsun!"
"Ne yapmamı bekliyorsun?! Dayımların yanına mı döneyim yani?!"
"Beni görmüyorsun Hina! Beni görmüyorsun! Benim için ne kadar önemli olduğunu görmüyorsun! Sana ne kadar değer verdiğimi görmüyorsun! Beni hiç görmüyorsun!"
Gözlerime hüzünle bakması zaten akmakta olan yaşlarımı daha da hızlandırmıştı. Söyledikleri beni sevdiği anlamını mı çıkartıyordu.
"Bu kadar babanı bulmak istiyorsan git Hina. Seni sürüme falan götürmeyeceğim... git ve babanı bul."
"Jungkook-"
"Talkin'e sağ salim geldin... amacında buydu zaten. Bana ihtiyacın kalmadı... gidip babanı bulabilirsin artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War Of Races - Jeon Jungkook
Fanfiction"Sana bağımlı oldum, tıpkı kanına olduğum gibi." "Katilime aşık oldum, tıpkı bir aptal gibi."