Yoongi kendini dışarı attı. Koşar adımlarla adliyeden uzaklaşırken hızlanan kalbini yatıştırmaya, aldığı derin nefeslerle sakinleşmeye çalışıyordu. Jimin'in karşısında zayıf hissetmekten nefret ediyordu fakat karşı da koyamıyordu. Çünkü Yoongi'nin gözünde gri omega hâlâ ağladığında onu güldürmeye çalışan, şaklabanlıklar yaparak moralini yükselten arkadaşıydı.
Kızıl saçlarını parmaklarıyla arkaya taradı ve eczaneye yöneldi. İlk tekme yiyişi değildi, bu yüzden hangi kremleri kullanması gerektiğini biliyordu. Yine de, her zamankinden farklı olarak merhemlerin yanında nemlendirici de aldı. Zedelenmiş tenine süreceğine dair alfaya söz vermişti.
Yoongi bir kez daha gülümsedi. Jung Hoseok her aklına düştüğünde yaşadığı mutluluğu hatırlıyordu. Ormanın temiz havası, bedenindeki ufak dokunuşlar ve yediği yemekler ona iyi gelmişti. Fakat ormanın aksine, bu şehrin havasında bile bir terslik vardı. Bazen sanki aldığı oksijen ona yetmiyormuş gibi hissediyordu.
Bir yandan Hoseok'u unutmak istiyor, özlemenin sadece üzüntüye yol açacağını düşünüyordu. Yoongi de ne yapacağını şaşırmıştı. İkisi farklı dünyaların insanlarıydı ve hislerinin bir sonu yoktu. Alfanın şefkatli ellerini artık bedeninin üstünde hayal etmemesi gerekiyordu.
Düşünceler arasında dolanırken aklına otobüs beklediği sırada gördüğü iş ilanı geldi. Daha vakti vardı bu yüzden spor salonuna gitmeye karar verdi. Çalışma şartları diğer işlere kıyasla daha yumuşak gibiydi, bu yüzden çoktan eleman bulunmuş olabilirdi. Tüm ihtimallere karşı, ilanda yazan adrese giderken buldu kendini.
Yoongi spor salonuna girdi. Ağır kapıyı ittirdiği zaman içerideki nem ve lastik kokusu burnunu kırıştırmasına sebep oldu. Eğer burada işe başlarsa ilk yapacağı şeyler güzel kokulu oda parfümleri bulundurmak ve bol bol havalandırmak olacaktı.
Yoongi'yi kaslı ve dövmeli bir adam karşıladı. Siyah, kolsuz bir tişört giyiniyordu. Saçları mint rengindeydi. Piercingleri bile bebeksi yüzünü gizleyememişti.
"Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?"
Karşısındaki adam yansıttığı tarza kıyasla kibardı. Yoongi'ye dikkatle bakıyordu.
"Verdiğiniz iş ilanı için gelmiştim."
"Ah, doğru. Lütfen odama geçelim."
Mint saçlı alfa o kadar uzun süredir bir temizlik elemanı bulamıyordu ki ilanın varlığını bile unutmuştu. Eski çalışanlar müşterilerin davranışlarına katlanamadıklarını söyleyip istifa etmişti. Deneme süresine girenler ise spor salonunun dağınıklığını toparlamaya alışamamıştı, müşteriler aletleri hunharca kullanıyordu. Patron bunu bildiği için iş şartlarını olabildiğince yumuşatmıştı fakat yine de ilan için gelen giden yoktu.
Yoongi onaylayarak karşısındaki adamı takip etti. Spor salonunun aksine daha havadar ve ferahtı. Masasının önündeki sandalyeye oturup ellerini kucağında birleştirdi.
"Ben Jeon Jungkook, buranın işletmecisiyim. Sizi biraz tanıyabilir miyim? İş deneyimlerinizden, iş için uygun olan boş vakitlerinizden bahsedebilir misiniz?"
Eskiden tekstil mağazalarında, kuru temizlemecilerde, kuaförlerde, inşaatlarda, kafelerde çalışmıştı ve uzmanlık gerektirmeyen her türlü ayak işini yapmıştı. Yoongi bunların bazılarını atlayıp daha önce anaokulunda temizlik elemanı olarak çalıştığından bahsetti. Ardından şu anda aktif olarak bir kafede garsonluk yaptığını ve bir atölyede marangoz çırağı olarak çalıştığını ekledi. Üçüncü işe başlayacak kadar zamanı olduğunu düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckled boy • yoonseok
FanfictionKızıl saçlara ve minik çillere sahip olan Yoongi'den etkilenmeyecek tek bir alfa bile yoktu. Kurt formuna girdiğinde kızıl kürkü ihtişamla parlar, mavi gözleri etrafa ışık saçardı. Hoseok ise yaşadığı dağ evinden çıkmayan, kendini toplumdan soyutlay...