🌘 39 🌒

508 80 219
                                    

Jungkook, gün içinde yaktığı dördüncü sigarasını dudaklarının arasına koydu. Derin bir nefes çekip önünde durduğu spor salonuna baktı. Yarın gerçekleşecek olan davete katılmalıydı fakat iş yerini kime emanet edeceğini bilmiyordu. Sıkıntıyla dudağındaki piercing ile oyalanmaya başladı.

"Her neyse," sonuna geldiği sigarasını söndürdü. "Bir günlüğüne kapalı kalabilir."

İçeri geçip birkaç dosya aldı. Ardından spor salonunu iyice kilitleyerek kapattı. Arabasına yürüdü. Siyah renkliydi ve arka kapıların camlarında perdeler asılıydı. Sürücü koltuğunun kapısını açıp arabaya bindi ve dosyaları yan koltuğuna attı. Fakat, sanki ters giden bir şeyler vardı. Arkasında birinin varlığını hissediyordu.

Dikiz aynasına baktı. Gördüğü kahverengi gözlerle birlikte hızla arka koltuğa doğru döndü. Bu sırada belinde sakladığı silahı çıkartmış ve atik bir hareketle onu izleyen bedene doğrultmuştu.

Kim Taehyung, gayet rahat bir şekilde arka koltukta bacak bacak üstüne atmıştı. Yüzünde ufak bir gülümsemeyle kendisine doğrulan silaha baktı.

"Yine mi sen?"

"Evet Jeon, yine ben."

Jungkook silahı indirip arabayı çalıştırdı.

"Seninle bir daha görüşmek istemediğimi söylemiştim."

"Ve ben de bunu nazik bir dille reddetmiştim, kardeşim."

Jungkook dikiz aynasından sert bakışlar attı. Onlar kardeş falan değildi.

"Seni arabamdan atmamam için geçerli bir sebep söyle Taehyung."

"Neden geldiğimi merak ediyorsun."

Jungkook boş yolda gaza basıp mahalleden çıktı. Adliyenin önünden geçerken, ikisi de Jimin'i görme ihtimaliyle birkaç saniyeliğine durağa bakmıştı.

"Jeon."

"Ne var?"

"Göl kenarına doğru sürebilir misin?" dedi nazik bir sesle. Jungkook onun neden geldiğini anlamaya başlamıştı.

Yalnız hissediyordu.

"Pekala."

Aralarında her ne geçerse geçsin, bu ses tonuyla konuştuğu zaman Jungkook onu kırmıyordu. Taehyung'un kalkanını indirdiği nadir anlardan birindelerdi.

Göl şehrin ormanlık kısımlarında kalıyordu. Otobana çıkıp ağaçlık bölgeyi görene kadar sürdü. Yaklaşık on dakikayı sessizlikle geçirmişlerdi. Jungkook arabayı durdurdu.

İkisi de indiğinde, arabayı kilitleyip ağaçlara doğru yürümeye başladılar. Ormanın içinden geçip göle ulaşmışlardı. Taehyung büyük bir kayanın üstüne, Jungkook ise toprağa oturmuştu. Aralarında hakim olan sessizliği bozan ilk kişi Taehyung oldu.

"Beni takip eden kişinin sen olduğunu biliyorum."

"Ne güzel."

Taehyung, kendisini takip eden kişiyi yakalamak için birden fazla yol denemişti fakat başaramamıştı. Günlerce uykusuz kalmasına sebep olan takipçinin Jungkook çıkması ilk başta sinirlenmesine sebep olmuştu. Fakat şimdi, sadece nedenini öğrenmek istiyordu.

"Komşu şehir için mi çalışıyorsun?"

"Aynen." diye yanıtladı alaylı bir sesle. "Beni vatan haini babanla karıştırdın herhalde?"

Taehyung yutkunup mint saçlı adama baktı. Ay ışığı yüzüne vuruyor, piercinglerinin parlamasını sağlıyordu. İtiraf etmeliydi ki Jungkook çok güzel alfaydı.

freckled boy • yoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin