İlerleyen günlerde Yoongi, Namjoon'un gizlice peşine takılıp kafeye gelmişti. Namjoon ufak bir işi olduğunu söyleyip kafeden çıksa da Seokjin hâlâ oradaydı ve kardeşinin yaptığı ufak kurnazlığı fark etmişti. Bir süreliğine mahsus omeganın garsonluk yapmasına izin verdi çünkü bugün eğitime gideceğini biliyordu.
Namjoon kafeden çıktıktan sonra dağ evinin yolunu tutmuştu. İki hyungu da Yoongi'ye bugün eğitmeninin geleceğini haber vermemişti. Hoseok kafeye vardığında kızıl oğlana büyük bir sürpriz olacaktı.
"Götünde kurt mu var? Niye yerinde tutamıyoruz seni?"
Yoongi gülümsedi.
"Her neyse, ayağımın altında dolaşma."
Seokjin telaşla siparişleri yetiştirmeye çalışıyordu. Yoongi ise diğer elemanların önünde ona sırnaşıyor, arkasından sarılıp hareketlerini kısıtlıyordu. En son Seokjin onu soğan doğradığı elleriyle kışkışladığında gözlerinin yaşarmasından korkup geri çekilmişti.
Yoongi yavaş yavaş hazırlanan siparişleri götürmeye başladı. Kafe bu saatlerde fazla kalabalık olmazdı. Yine de temiz hava almak, aklını işle meşgul edebilmek iyi hissettirmişti. Tek dileği Namjoon'un onu kafede gördüğü zaman kızmamasıydı. Çalışmak, omegaya sandığından çok daha iyi geliyordu.
Bu sırada Namjoon arka koltuğunda bir kasa sprite ile birlikte Hoseok'un evine gidiyordu. Direksiyonda ritim tutuyor, kısık sesle çalan şarkıya eşlik ediyordu. Yoongi bugün eğitilmeye dair bir adım atacaktı.
Saatler sonra araba evin önünde durmuştu. Hoseok çoktan dış kapıyı kilitlemiş, sırtında ağır sayılmayan bir çanta ile beklemeye başlamıştı. Günübirlik gidip geleceği için yanına fazla eşya almaya gerek duymamıştı.
Hoseok yan koltuğa bindiğinde "Arabadaki bir kasa gazozu evine bıraksana, boşa yer kaplıyor." diyip henüz kapıyı kapatmamış olan hyungunu dışarı ittirdi. Hoseok yıllar sonra şehre inmenin verdiği duyguları yaşadığından dolayı durgundu. Tek kelime etmeden arabadan indi ve arka koltukta duran kasayı aldı. Kapının kilidini açtı, eve girdi ve kucağındaki kasayı mutfağa bıraktı.
Hoseok'un bakışları donuktu. Gece uykusunu almak için çok uğraşmıştı fakat gözüne gram uyku girmemişti. Esmer teni bu sefer solgundu, tek motivasyonu Yoongi'yi görecek olmasıydı. Ayrıca Park Jimin'le de konuşması gerekiyordu. Karşısına böyle çıkamazdı. Daha güçlü olmalıydı.
"Babamızın idamına karar veren hakimle konuşmamız ne kadar doğru?"
"Konuşmayacağız, hesap soracağız."
Hoseok on yılın ardından ilk kez bu kadar hazır hissediyordu kendini. Genç yaşında babasının öldürülmesine tanık olmuştu. Bu yüzden Jimin'i hayatını mahveden insanlardan biri olarak görüyordu. Zaten bu listede sadece iki kişinin adı vardı, diğeri hiç kuşkusuz Kim Taehyung'tu.
Bu orman onun evi olsa da kendisi şehirden sürgün edilecek derecede bir suç işlememişti. İlk zamanlarda babası olmadan evde dolanmak, avlanmaya çıkmak, hatta bahçesindeki küçükbaş hayvanları beslemek bile Hoseok'a çok zor gelmişti. On dokuz yaşındayken anılarla dolu olan dağ evinin ve kocaman bir ormanın sorumluluğunu almak hiç kolay olmamıştı.
Eskiden içindeki kurdun bile birçok endişesi vardı. Tek başına avlanmaya vaşladığı ilk zamanlarda av olma düşüncesi onu çok korkuturdu mesela. Tüm duyularıyla tetikte olur ve boş zamanlarda kontrolü eline alarak kendini eğitmeye devam ederdi. Jung Hoseok'u diğer eğitmenlerden ayıran unsur da buydu. Yalnız kaldığı süre boyunca kendi benliğini baştan inşa eden ve gelişmeye açık olan bir insandı. Yeri geldiğinde ağlamış, yeri geldiğinde en ufak şeye kahkahalarla gülmüştü. Bazen içindeki kurtla anlaşamadığı vakitler olsa da birbirlerine duydukları sevgi her şeyi çözmüştü.
![](https://img.wattpad.com/cover/334082498-288-k705680.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckled boy • yoonseok
FanfictionKızıl saçlara ve minik çillere sahip olan Yoongi'den etkilenmeyecek tek bir alfa bile yoktu. Kurt formuna girdiğinde kızıl kürkü ihtişamla parlar, mavi gözleri etrafa ışık saçardı. Hoseok ise yaşadığı dağ evinden çıkmayan, kendini toplumdan soyutlay...