Yoongi hangi ara bavul hazırladığını, kıyafetlerini ve kişisel eşyalarını içine tıktığını bilmiyordu.
Bildiği tek şey içinde bulunduğu evden derhal çıkması ve polise gitmesi gerektiğiydi. Üstündeki şok hali geçer geçmez Namjoon'u arayıp durumu anlatmış, Seokjin her ihtimale karşı telefonu kırması gerektiğini söylemişti.
"Ya hacklemişse? Ya kameradan görebiliyor ve seni dinleyebiliyorsa?"
Namjoon betayı susturup Yoongi'yi sakinleştirmiş ve hemen arabaya binmiş, Yoongi'nin kaldığı apartmana vardığında koşar adımlarla dairesine çıkmıştı. Fakat Namjoon gelene kadar Yoongi çoktan kaçmaya çalıştığı kızıl kurdunun esiri olmuştu.
"Beni dinlemiyorsun."
"Kes sesini!" diye bağırdı. Kurdunun canı acımaya başlamıştı. Görmezden geliniyordu, sesi dinlenilmiyordu, içgüdüleri umursanmıyordu. Kurdu git gide içine kapanmaya başlamıştı fakat Yoongi bunun farkında bile değildi. Kendi kendisiyle anlaşamıyordu ve bunun bir felakete dönüşebileceğinden habersizdi.
Yoongi duvarın dibine çökmüş, dizlerini karnına çekip kollarını bacaklarına sarmıştı. Hissettiği güvensizlik hissi ve kaygılar yalnızken birer birer ortaya çıkıyordu. Bir süre sonra gözyaşları akmaya, bağıra bağıra ağlamaya başlamıştı.
"Hiçbir işe yaradığın yok, sadece beni kötü hissettiriyorsun!"
İçindeki kurt artık kuyruk bile sallayamıyordu. İncinmiş, kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Çok uzun zamandır kendi formuna bürünmemişti ve bu insan bedeninde hapsolmuş gibiydi. Bir kurdun vicdan azabı çekmesi iki tarafı da yaralardı.
"Özür dilerim."
Yoongi ağlamaları dinene kadar yerde oturdu. Alnını dizlerine yasladı ve sakinleşmeye çalıştı.
Namjoon şifresini bildiği kapıyı elleri titreye titreye açtı ve içeri girdi. Kızıl omegayı yerde çökmüş bir şekilde gördüğünde paniklese de içini döktüğünü anlamıştı. Yoongi'nin yanına çömeldi ve kızılını kolları arasına aldı.
Yaşadığı çok zordu fakat maalesef günümüz dünyasında çok normal karşılanan bir olaydı. Bir alfanın omegayı gözüne kestirmesi, onu sıkıştırıp sahip olmaya çalışması o kadar yaygın bir durumdu ki Namjoon şaşıramıyordu.
Yoongi travmatize olmuştu. Sorun bunu kabul etmemesi, duygularını özgürce yaşamamasıydı.
"Yoon'um, sakinleştiysen gidelim."
Namjoon kızılının bu evde daha fazla durmasını istemiyordu.
"Evimi nasıl bırakacağım hyung?"
Yoongi'nin ağlaması dinmişken gözünden tekrar bir damla yaş düştü. Evi onun için bir yuva demekti ve içinde güvende hissetmemek hem kendisinin hem kurdunun canını yakıyordu.
Gerçi kurdunun canını yakan tek şey evini bırakacak olmak değildi, bizzat içinde olduğu bedendi.
Bu gibi psikolojik rahatsızlıklar çok yaygındı. İnsanın kurduyla senkronize olamaması, barış içinde yaşayamaması, iki taraftan birinin daha baskın olup hakimiyeti eline alması; alfa, omega, beta fark etmeksizin karşılaşılan bir durumdu. Hastalık sayılıyordu çünkü tedavi edilmezse anksiyeteyi, depresyonu, kişilik ve uyku bozukluklarını beraberinde getiriyordu.
Bir kurdun huzurlu olması, dolunayda serbest halması ve ait olduğu doğayı düzenli bir şekilde hatırlaması lazımdı. Yoongi'nin dönüştüğü zamanlar ise çok nadirdi.
"Lee yakalanınca evine kavuşacaksın zaten kızılım. Şimdilik gitmemiz gerek, burası güvenli değil."
Burası güvenli değil.
Yoongi'nin aklında yankılandı bu söz. Burası onun yuvasıydı ve güvenli değil miydi? Arabada evini tarif ettiği için artık adresi biliniyordu. Her an Lee çat kapı gelebilir, kapıyı zorlayabilir, hatta birden fazla kişiyi de yanında getirebilirdi. Bu düşünceler ellerinin titremesine yok açtı.
"Gidelim."
Namjoon Yoongi'nin hazırladığı koca bir bavulu sürüklerken boşta olan elini düşmesinden korkar gibi arkadaşının beline sardı.
"Sakin ol tamam mı? Halledeceğiz."
İkili dışarı çıktığında Namjoon omegayı arabasına bindirdi. Ardından eski telefonu hızla yere fırlattı ve ağır bir kaya ile her bir sağlam kalan parçasını ezdi. Yere dağılan parçaları toplayıp yolun başındaki elektronik geri dönüşüm kutusuna attı. Yaklaşık yirmi dakika boyunca Namjoon'u bekleyen Yoongi sakinleşmek için bolca zaman kazanmıştı.
Yol boyunca Namjoon sessiz kalmış, arada sırada omeganın gözlerinden akan yaşlar için peçete uzatmıştı.
Alfanın evine vardıklarında da Seokjin onları kapıda karşıladı. Beta Yoongi'ye sımsıkı sarıldı ve soğuk yerde oturduğu için üşütmesinden korkup bedenini kalın battaniyelerle sarmaladı. Yoongi'nin bedeni sımsıcacık olmuştu.
Seokjin ona çay uzatırken, aklına gelen şeyle sıkıntılı bir nefes aldı. Hyunglarına yeni bir işe başlayacağını daha söylememişti.
"Bu arada yeni bir işe girdim. Henüz deneme süresindeyim."
"Kendine fazla yüklenmiyor musun Yoon?"
"Eğer dinlenmeye ayıracak zamanım olsaydı Hoseok'un yanında olurdum, şehirde değil."
Yoongi'nin aklında şehrin yükü vardı. Burasından hem ölesiye nefret ediyor hem de her sokağını doya doya incelemek ister gibi geçiyordu. Şehriyle arasında olan bu çelişkili hisleri maalesef hayatı boyunca sürecekti.
"İyiyim."
"Ben değilim."
Yoongi son zamanlarda yaptığı gibi kurdunu görmezden geldi ve kızarık burnunu çekip gözlerini kapattı. Kendi kendine yatıştırıcı cümleleri tekrar etti.
"Acı çekmiyorum. Kötü düşünmüyorum. İyi hissediyorum, her şey yolunda. Sevdiğim insanlar yanımda. Güzel işlerim ve meşgul edebildiğim bir zihnim var."
Yoongi'nin kendini koruma mekanizması gerçekleri ve olabilecekleri inkar etme üzerine kuruluydu. Bu durum onu körleştirse de asıl amacı bu değil miydi zaten? Psikolojisini böyle ayakta tuttuğunu sanıyordu fakat kurduna en büyük zararı o veriyordu.
Kurduyla barışık olmayan bir insan fazla yaşayamazdı. İnsanın içindeki omeganın hissettiği güvensizlik ve şüphe onu paranoya yapmaya kadar götürürdü. Bu durum kötü geçmişi olan omegalar arasında maalesef yaygındı. Hissettiği ruhsal sancılar, fiziksel boyuta ulaşacaktı.
Güzelim turuncu tutamlarının gereğinden fazla dökülmesi gibi. Teninin porselen gibi değil, ruhsuz bir beyaza bürünmesi gibi. Seokjin'den veya Namjoon'dan gelmeyen en ufak temasta ağlayacak raddeye gelmesi gibi...
Daha üç gün önceye kadar neşe saçan Min Yoongi yavaş yavaş tükenmeye başlamıştı.
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckled boy • yoonseok
FanficKızıl saçlara ve minik çillere sahip olan Yoongi'den etkilenmeyecek tek bir alfa bile yoktu. Kurt formuna girdiğinde kızıl kürkü ihtişamla parlar, mavi gözleri etrafa ışık saçardı. Hoseok ise yaşadığı dağ evinden çıkmayan, kendini toplumdan soyutlay...