🌘 12 🌒

1K 129 93
                                    

Yoongi atölyede birkaç saat çalıştıktan sonra Soyeon'la vedalaşarak kafeye geçti. Gün içerisinde o kadar çok yere girip çıkmıştı ki bacakları ağrımaya başlamıştı.

"Bir bisiklete ihtiyacım var." diye geçirdi içinden. Para sorun değildi, hatta Namjoon'a laf arasında söyleseydi tereddüt etmeden alırdı. Sadece Yoongi artık utanmaya başlamıştı.

Yoongi'nin kliması bozulduğunda acil bir ihtiyaç olmadığı için kimseye söylememişti. Gereği yoktu, alt tarafı bir klimaydı fakat Namjoon bunu fark ettiğinde omegaya "Ben ne güne duruyorum?" der gibi ayıplayan bakışlar atmıştı.

"Sana yük olmak istemedim hyung."

"Salak bu çocuk." demişti Seokjin.

"Biraz gurursuz olsana, bak bana nasıl çatır çatır yiyorum Joon'un paralarını. Elim bile titremiyor."

"Geçen gün bana kendi evi için yedinci düdüklü tenceresini aldırdı Yoon."

"Davlumbazı da yenilettirdim."

Seokjin'in yüzündeki sırıtış Yoongi'yi güldürüyordu. Korunduğunu hissediyordu çünkü hyungları gerçekten aileden farksızdı. İlk tanıştıklarında Yoongi bu paranın nereden geldiğini çok merak etmişti. Kim inşaatta çalışan bir işçiyi otele yerleştirip sınava hazırlanmasına yardım ederdi ki? İyi niyetinden şüphelenmişti fakat sonradan anlamıştı Namjoon'un ne kadar temiz kalpli bir insan olduğunu.

Ailesi şehirde soylu olarak kabul edilirdi. Gerek hükümete olan yakınlıklarından gerek şirketlerinin büyüklüğünden dolayı iyi kazanç sağlıyorlardı. Fakat ailesinin aksine Namjoon, bu zenginlikten büyük bir tiksinti duyuyordu.

Vergi kaçakçılığı.

Yaptıkları şey buydu. Canını dişine takarak vergi ödeyen halkın parasını kaçırmak ne kadar kolaydı değil mi? Bu utancı arkadaşlarından saklamak ve cömert davranmaktan başka bir şey gelmiyordu elinden. Vicdanını dindirmek için bağışlar yapıyor, gönüllü olarak yardım kurumlarında görev alıyordu fakat bu bile aynada gördüğü kişiden nefret etmesine engel olamıyordu.

Ailesi yardımları iyi bir imaj çizmek için yaptığını düşünüp mutlu olsa da Namjoon sadece parayla kirlenmiş ellerini temizlemek istiyordu. O büyük evin içinde gün geçtikçe boğuluyordu çünkü.

Hiçbir zorluk yoktu... Bu onun için çok kötü bir şeydi, sanki yaşama amacı yokmuş gibi hissediyordu. Hoşlandığı herkesle beraber olmuş ve istediği her maddi şeyi elde etmişti. Hobi edinmeye çalışıp dil öğrenmeye başlamış, müzikle bile uğraşmıştı. Şu yaşına kadar anahtarını soktuğu her bir delik zorlanmadan açılmıştı.

Kim Seokjin dışında.

Namjoon'un gözünde o kadar güzel bir kilitti ki... Uğraşmak, çabalamak, emek verip betanın sevgisini hak etmek istiyordu. Onunla beraberken bir amacı olduğunu hatırlıyordu ve bu duyguyu hiçbir şeye değişmezdi.

Annesi ona "Madem burnunun dikine gidip şirkette çalışmıyorsun, o zaman bizim statümüzde biriyle evlenmen gerek." dediğinde Namjoon bıkkınlıkla nefes almış ve saçmalıklarını dinlemişti.

"Gerçi seçsen bile kim seni kabul etsin ki? Bizi dinleyip şirketin başına geçmeye hazırlansaydın kendini çevremize rezil etmezdin. Neyse ki ailen olarak arkandayız da elinin kenarıyla ittiğin itibarını topluyoruz."

Annesinin dediklerini kulak ardı etmişti. Küçüklüğünde olsa odasına kapanıp ağlardı fakat yetişkin haliyle bu duydukları sadece kavga etme isteğini körüklüyordu.

freckled boy • yoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin