Kocaman sevgiler canlarım, bahar geldi, her yanımızı sarması dileğiyle...
İyi okumalar...Instagram hesabı, Yzrsitare'ye gelin orada da birlikte eğlenelim:)
Bölüm şarkısı:
Klergy- Caught in the fire
**
"Benim güzel meleğim, paslanmış yüreğimin duvarlarında dans et bu gece... Kanatlarının aşk kokan ışığı karanlık ruhumu aydınlatsın..."
Sitare
Her kar tanesinin bir hikayesi var gibi düşüyordu gökyüzünden... Pencere, içerinin sıcaklığından dolayı buharlanmıştı. Eliza, annesinin başında oturmuş şefkatle kadının saçlarını okşayan Tolga'ya baktı. Annesine aşkla bakıyordu. İlk kemoterapiyi alan annesinin acı çekmesinden duyduğu endişeyi gizleyemiyordu. Down sendromu olan ablası da şu an bir özel eğitim okulundaydı. Bir yanı üzgün bir yanı mutlu hissediyordu. Yakında dökülecek olan annesinin saçlarını okşamaya devam etti. Çok yaşlı değildi ama yıllar annesini erken yaşlandırmıştı. Yüzündeki çizgiler derin acıların aynasıydı. Tolga eğilip yumuşak şekilde alnını öpüp hafif bir tebessüm etti.
"Eliza geç oldu istersen sen eve git artık." Mutlu şekilde ona bakan arkadaşı başka bir şey düşünüyordu.
Eliza oteldeki fare olayı sonrası Asef ile inatlaşıp otelden ayrılmıştı. Tabii Asef izin vermeyecekti ama Eliza'nın fare var diye bağırması sonucu otelde kalanlar odalarından çıkınca ortalık karışmıştı. Bunu fırsat bilen Eliza hızla sıvışıp kaçmıştı. Ama Asef'e söylediğinin tersi olarak Alya ile ilgilenmeye devam ediyordu. Yanına gitmeme nedenini Tolga'nın annesinin durumu olduğunu ve arkadaşının yanında olması gerektiğini Deniz aracılığıyla iletmişti. Ama Asef tam tersini düşünüyordu.
"Tamam giderim birazdan ama önce birisi sana geçmiş olsun demek istiyor."
Tolga, Eliza'nın söylediği şeyle dikkatle arkadaşına baktı. "Yani eksik tanışma yaşadınız ama Alya yine de sana geçmiş olsun demek istiyor."
Eliza, Deniz ile konuşmuştu bugün. Tolga'nın annesinin durumunu yakından takip ediyordu, işi olduğu için gelememişti ama güvendiği bir doktor özel olarak ilgileniyordu. Tabii olanları Alya da Deniz aracılığı ile öğrenmişti ve yazarak Deniz'e istediği şeyi iletmişti. Ama konuşmadan nasıl yapacağını Eliza da bilmiyordu.
"Yaa, demek geçmiş olsun demek istiyor." Tolga resmen jöle gibi erimişti. "Ama iki gündür yıkanmadım hem kokuyorum hem de saçlarım yağlı."
"Tolga koku nasıl gitsin telefondan, ayrıca iğrençsin. Neden yıkanmıyorsun?" Eliza arkadaşının kafasına vurup sessizce sordu.
"Aklıma gelmedi işte ayrıca dün kafama kar yağdı temizledi biraz ama neyse. Hadi ara da konuşalım." Tolga'nın hevesi karşısında güldü Eliza.
"Ama Tolga sana söylemem gereken bir şey var." Eliza, Alya ilgili şeyleri söylemesi gerekli diye düşünüyordu. Özellikle kimin kardeşi olduğunu.
"Hadi söyle artık zilli."
"Gel şöyle oturalım." Odanın köşesindeki koltuğa geçip oturdu Eliza, Tolga da yanına gelip oturdu. "Öncelikle Alya hakkında çok ama çok özenli olman lazım Tolga."
"Ben hayvan mıyım Eliza? Dünya tatlısı bir kıza nasıl yaklaşılır bilmiyor muyum?" Tolga sitemle sordu.
"Bilmiyorsun Tolga, daha geçen sene hoşlandığın bir kızı ikna ederken kafasından aşağı boya döktün." Eliza hatırladığı olayla yüzünü ekşitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELİZA
General Fiction"Yemin ederim meleğim... Aldığım her nefeste, özlemin kalbimi yakıyor..." "O cennetin kapısında bekleyen bir melekti ama şeytan kanatlarını yaktı..." ###### BU HİKÂYEDEKİ KİŞİ VE KURUMLAR HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ YA DA KURUMLAR İLE İLGİSİ YOKTUR!