‘’Kimselere anlatamadım… Kendime bile, ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni…’’
Nazım Hikmet
***
Parçalanmış bir ayna eski haline dönebilir mi? Binlerce küçük parça ait olduğu yerden bir daha dönmemek üzere kopmuşken, nasıl eskisi gibi olabilirdi? Belki de çözüm eskisi gibi olmak değil, yeni bir bütün olmaktı. Bu şekilde yeniden bir arada olmayı başarabilmiştik. Ama henüz bunun farkında değildik. Farkında olduğumuz tek şey kendi benliklerimize fazlasıyla yabancı oluşumuzdu.
Elimi tutan ve bırakmaya niyeti olmayan Doruk’a bakıp masanın etrafında oturanlara döndü bakışlarım. Deniz ve Nehir önlerindeki kahveyi içerken meraklı gözlerle bakıyordu. Beni sinir eden Deniz’in umursamaz haliydi. Beyin cerrahı olarak Doruk’a bir şeyler yapması gerekirken, bu kadar rahat oluşu fazla sinir bozucuydu. Kafasına bir şeyler atmak istiyordum, Nehir’e de aynı şekilde… Yan yana kalınca iyice birbirlerine benzemişlerdi.
Alya ve Tolga diğer yanımda oturuyordu. Alya’nın henüz uzun süre ayakta olmaya gücü olmadığı için hemen eve geçip, en geniş yer olan terasa oturmuştuk. Sessizliğimiz bir süredir devam ediyordu ama bunu bozan mutfakta elinde dondurma ile çıkan Lavinya oldu. Sanırım fazla rahattı.
‘’Sen aşçı olduğuna emin misin? Dolapta yemek yok, sadece abur cubur var.’’ Lavinya tekli koltuğa oturup bağdaş kurarken bakışlar ona dönmüştü. ‘’Hala konuşmuyor musunuz? Eliza’ya her şeyi ben mi anlatayım? Sonuçta onun en yakını sizsiniz ama ben bunu sorun etmiyorum. Sonuçta benim gelinim sayılır ve-‘’
‘’Sert adamın dediği kadar varsın, iki dakika sessiz olsana sen. Mavişimin başı ağrıyor.’’ Tolga, Alya’nın yanağına öpücük kondurup nispet eder gibi Lavinya’ya bakınca kadın güldü. Ben hala seyirci konumundan öteye gidemiyorum.
‘’Sana tavsiyem çeneni sen tut, Cihan sert adamsa ben de sert bir kadınım kafanı patlatırım, Alya’ya da çok yakın durma.’’ Lavinya’nın sözlerinden biraz ürken Tolga yine de istifini bozmadı. Bu duruma ve tehditlere alışmış gibiydi. Lavinya, hakkında eskiden bildiğim şeylerden fazla bir şey bilmiyorum. Sanırım öğrenmem gereken çok şey vardı.
‘’Pekala, artık daha iyiyim ve bana olanları anlatabilirsiniz.’’ Sözlerim ile bakışlar bana döndü. Biraz önce yaşanan şeylerden dolayı nutkum tutulmuştu. Tepki veremeden Asef’in öfkeli gidişiyle afalladığım için kendime gelmem uzun sürmüştü. Tabi bir de Doruk vardı. Elimi bırakmamakta ısrar etmesi de işimi zorlaştırıyordu. ‘’Doruk artık elimi bırak istersen, pek temas sevmiyorum. Unuttun mu?’’ derken sesim yumuşaktı.
‘’Ama benim dokunuşlarımı seviyorsun karıcığım, bu dünyada bir tek benim sana dokunmamı istiyordun hani?’’ Doruk’un sözlerine şokla baktım. Bu sözlerin tek muhatabı Asef’ti. Doruk’un kendini o yerde görmesi inanılır gibi değildi. ‘’İnsanların içinde utandın sanırım, tamam dediğin gibi olsun.’’
Elim serbest kalınca dik bakışlarımı Deniz’e yönelttim. Şu an Doruk’a karşı anlayışlı olmam gerektiğinin farkındaydım. Ama aynı şey Deniz için geçerli değildi. ‘’Deniz tahmini ağzını ne zaman açıp konuşacaksın? Sonuçta bazı şeylere uzak kalmış hissediyorum kendimi. Beni aydınlatmak ister misin?’’ Sesim sakin olsa da altında yatan öfke anlaşılıyordu.
Deniz ağzını kocaman açıp esnerken geriye doğru yaslandı. ‘’Ne anlatayım güzelim ya? Üç aydır ebem ağladı, kendimi duvarlara vurup vurup parçalanmak istiyorum. Hastanede oraya buraya koşup durdum, Alya’nın sürecini biliyorsun zaten. Önceliğimiz o oldu,’’ Başıyla dondurma yiyip umursamaz şekilde etrafı izleyen Lavinya’yı işaret etti. ‘’Cihan’ın rehini olarak aramıza girdi ama Alya için eski bir dost olması dolayısıyla burnumuzun dibinden gitmedi. Gerçi Asef her an çekip vurabilir, neyse işte bol koşuşturmalı günler oldu.’’ Deniz eğilip Nehir’in yanağını öptü. ‘’Ama biricik sevgilim hep yanımdaydı. Nermin Hanım’ın tedavisi tamamlandı, Zülal ile birlikte eve döndüler. Gerçi bunları biliyorsun, bilmediğin Doruk’un durumu ve Lavinya. Doruk’u biz de bilmiyorduk, üç ay boyunca uykusunda ne yaşamışsa uyandığında garip bir fantezi içinde bulduk. Ama geçici bir süreç olduğunu düşünüyorum, kötü olmaması için bir süre idare etmemiz lazım. O yüzden apar topar geldik, hastaneyi birbirine kattığı için gelmeye mecburduk.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELİZA
General Fiction"Yemin ederim meleğim... Aldığım her nefeste, özlemin kalbimi yakıyor..." "O cennetin kapısında bekleyen bir melekti ama şeytan kanatlarını yaktı..." ###### BU HİKÂYEDEKİ KİŞİ VE KURUMLAR HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ YA DA KURUMLAR İLE İLGİSİ YOKTUR!