Herkese kocaman sevgiler... Yeni bölümümüze 41 kere maşallah;) Sevdiğiniz bir bölüm olması dileğiyle... Oy ve yorumlarınız ile lütfen bana destek olun... Sizleri seviyorum...
***
"Mum gibi erimiyorsa insan,
Yanıyorum dememeli;
Yanmaktan korkuyorsa kişi,
Aşk kapısından girmemeli.
Ya kor yürekli olmalı insan ya da
Kor barındıracak kadar yürekli..."Şems Tebrizi
***
Bir savaş başladıysa galibiyet için mağlup olmayı da göze almak gerekir. Çünkü yenildiğin anda düşmanın sana bir zaafını gösterir. Zaaflar savaşın yönünü değiştiren yegâne kozlardır ve sende durdukça güç elindedir.
Eliza bunu çok iyi öğrenmişti, Asef'in zaafı olduğu andan itibaren düşman bir şekilde onu koz olarak kullanmak istiyordu. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Asef, her zaman bir adım öndeydi ve onların zaaf dediği Asef Arjen için güç demekti.
"Yine mi sıçtık?" Nehir'in sesi ile Eliza onlara uzanmış namludan gözünü çekti. Nehir'e baktığında Seher'in de korkuyla adamlara bakıp ağlamaya başladığını gördü.
"Sanki hep sıçıyoruz gibi konuşma." dedi Eliza. Gözleri önündeki adamlara kaydıkça şaşkınlığı artıyordu.
"Hep sıçıyoruz zaten!" dedi öfkeyle Nehir. "Hiçbir planın sonu huzurlu ve sevgi dolu bitmiyor. Neden hep silahlarla karşı karşıya kalıyoruz? Aramızda cenabet birisi var kesin! Bu ne ya?"
"Aksiyonlu bir hayatınız var galiba," Seher çekingen şekilde başını uzatıp ikisine baktı. O da daha önce silahla tehdit edilmişti ama saklandığı sürece tehlike ile karşı karşıya kalmıyordu. "Siz yoksa gizli polis misiniz? Pusat'ın peşinde misiniz? Benimle o yüzden mi konuştunuz?" Seher'in hızlı soruları ile Eliza gözlerini devirdi. Nehir ise sinirleri bozulmuş şekilde gülmüştü.
"Hayır ama babam polis ve yakında yediğim haltları öğrenip beni içeri atacak!" Nehir saçlarını öfkeyle karıştırıp Eliza'ya yaklaştı. "Eliza, bir şey desene. Neden mal gibi adamlara bakıyorsun? Umarım iyi bir plan düşünüyorsundur."
Eliza kaşlarını çatıp adamlara doğru bir adım attı. "Hayır, düşündüğüm şey Asef'in adamlarının neden bize silah doğrultmuş olduğu?" Nehir'in şaşkınlık nidası yükselirken Eliza, daha önce telefonuna gelen korumaların yüzünü hatırladı. Bu adamlar onu gizlice koruyan onlarca adamdan birkaçıydı. Gayet soğuk ve donuk ifadeleri ile silahlarını üçüne doğrultmuş bekliyorlardı. "Ne bok yediğinizi sorabilir miyim? Silahı doğrultmuş olduğunuz kişinin kim olduğunun farkında mısınız?"
"Asef Bey'in emri." En öndeki esmer ve sert ifadesi olan adamın söylediği şeyle Eliza afalladı.
"Siktir!" diyen Nehir şokla Eliza'ya bakıyordu.
"Ne demek Asef'in emri? Sen ne dediğinin farkında mısın?!" Eliza öfkeyle bağırıp adama öldürücü bakışlarını gönderiyordu. Tam anlamıyla başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Yanlış duymuş olmayı diliyordu.
"Asef Bey sizleri kaçırmamızı emretti."
"Ne?!" Eliza şaşkınlıktan konuşamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELİZA
General Fiction"Yemin ederim meleğim... Aldığım her nefeste, özlemin kalbimi yakıyor..." "O cennetin kapısında bekleyen bir melekti ama şeytan kanatlarını yaktı..." ###### BU HİKÂYEDEKİ KİŞİ VE KURUMLAR HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ YA DA KURUMLAR İLE İLGİSİ YOKTUR!