❝Thestral❞

2.3K 179 56
                                    

Geçmişteki Ashira'dan

Dersler bittiğinde ikizlerden kaçmak için fırsat kolluyordum çünkü kıskançlık krizindeydiler. Axel'a bakışlarını görmeliydiniz...

Aslında ben de şaşkındım çünkü Axel ile hiç sohbetim olmamıştı ve o beni korumuştu. Bu hoşuma gitti mi gitmedi mi bilmiyordum ama kesinlikle garipti.

Aklıma gitmek için ilk Kara Göl gelmişti. Hem ikizlerden kaçabilir hemde revirde kaldığım günlerin acısını çıkartabilirdim.

Kara göle geldiğimde havaların iyice soğuduğunu daha iyi anladım çünkü göl neredeyse buz gibiydi.

Hırkama iyice sarılıp bağdaç kurarak yere oturdum. Rüzgar tenime vururken cebimden Ron'dan çaldığım şekerlerden çıkartıp yemeye başladım.

Şekeri ağızıma attığım anda tükürmem bir oldu çünkü bunlar aromalı şaka şekerlerindendi... Yüzümü buruşturduğumda "Kusmuk" dedim kendi kendime.

O sırada ağaçların arasından bir ses duymamla irkildim. Ses tanıdıktı, ayaklanıp ağaçların arasına girdiğimde boşlukla konuşan Axel'ı gördüm.

"Kiminle konuşuyorsun?" dedim merakla.

Sesimden korkmadan, hatta bana bakmadan gülümsedi "Göremiyor musun?"

Başımı olumsuzca sallayıp ona biraz daha yaklaştım, amacım biraz sohbet edip teşekkür etmekti. Bunu okulda, etrafımda abilerim varken katiyen yapamazdım.

"Thestral deniyor bunlara" dedi bana bakıp. Şöyle bir bakınca hiçte benimle yaşıt gibi durmuyordu. Uzundu, siyah saçları ve iri yeşil gözleri vardı. "Birisinin ölümüne şahit olduysan görebilirsin yalnızca bu yaratıkları"

Harry'nin bahsedip durduğu şeyleri anımsatmıştı. Hermione onun deli olduğundan emindi oysaki.

"Daha önce duymamıştım" dedim iyice meraklanarak. "Sakıncası yoksa - kimin ölümüne şahit oldun?"

"Annem" dedi "İkinci sınıfta kaybettim onu"
Ben üzülerek bakarken oldukça neşeli bir gülümsemeyle bana baktı "Neyse, sen ne arıyorsun burada?"

"Bir hafta revirdeydim o yüzden hava almaya geldim" dedim "Hem bilirsin, okulda herkes kavgamızı konuşuyor. Bundan kaçmalıydım"

"Şu mesele" dedi kıkırdayarak.

"Evet.. Teşekkür ederim bu arada. Gerçi kendi başımın çaresine bakardım ama..."

Güldü "Eminim bakabilirdin ama dayanamadım. Son zamanlarda seni seyrediyordum." Sözü üzerine gözlerimi büyüdü
"Yanlış anlama. Çok fazla olayın içindesin ve bu dikkatimi çekti. Bela mıknatısı gibisin"

Doğal, Harry Potter'ın arkadaşıyım...

"Bunu iltifat olarak kabul ederim" dedim alayla.

"Nasıl istersen" dedi gülerek. Ardından görünmez yaratıktan uzaklaşıp karşımda dikildi "Yasak saatinden önce biraz yürüyüş yapsak sana da uyar mı? Sohbetin eğlenceli ve biraz daha dinlemek isterim"

Biraz düşünüp başımı salladım "Neden olmasın"
.
.
.
.

Koridorlardan koşuşturarak geçtikten sonra sonunda sınıfa gelmiştim.

Dün akşam Axel'la sohbete dalmıştık ve uyku saatimi bir hayli geçiştirmiştim, o yüzden sabah minik bir kargaşa yaşanmıştı.

Sınıfa girdiğimde profesörün masasının boş olduğunu görünce derince nefes aldım ve hemen sırama oturdum. Çantamdan kitabımı çıkarıp masaya koydum ve arkama yaslandım.

Madam her sabah sürmem için bir krem vermişti ama onu yine unutmuştum, aklıma geldiğinde kendi kendime küfrettim.

"Sorun mu var?"

Karşımda dikilen kişi ile gülümsedim, Axel'dı. "Sadece yine bir şeyleri unutmuşum." diyerek elimi salladım.

"Oh, anladım..." dedi. Sonra sırayı gösterip "Oturmamın sakıncası olur mu?" diye sordu.

"Hayır tabiki"

Gülümseyip yanıma oturdu, aynı anda açılan kapıyla içeri profesör girdi.

Ders boyunca üzerimizde bakışlar hissediyordum. Bu bakışların çoğunluğu, ilk kez biriyle oturduğum içindi.

Ders bittiğinde karnım adeta gürlüyordu ve Axel bunu fark etmişti. Kahvaltıyı kaçırdığımı anlayıp bana bahçede bir şeyler yemeyi teklif etti, ne kadar utansamda kabul ettim.

Sandiviçleri kendi alacağını söylemişti, ne yapsaydım?

Bahçeye çıkıp bir ağacın altında oturduk, ben yerken o da bir şeyler anlatıyordu. Açıkçası çok ortak noktamız vardı.

Açıklıktan gözüm dönmüş gibi yemeğimi yerken birden "Seni hiç kızıl saçlarınla görmedim" dedi. "Garip, ailenizde herkes öyleyken niye saçlarını boyuyorsun?"

Ağızımdaki lokmayı yuttum ve bu düşünceyi kovarcasına elimi salladım "Uzun hikaye"

"Bir ara dinlemek isterim." dedi. "Hem, eminim ki kızıl saç sana çok yakışıyordur. Gerçi... bu halinlede göz kamaştırıyorsun."

Gülümsedim. Kesinlikle eridiğimi gösteren bir gülümsemeydi bu. Çünkü ilk kez binamdan biri bana iltifat ediyordu, hoşuma gitmişti.
"Teşekkür ederim"
.
.
.
.

İlerleyen günlerde, Axel ile daha da yakın olmuştum. Bu abilerimin kesinlikle yasakladığı bir şey olsa da -ki onlar erkek olan her şeyi yasaklıyorlar- benim için ezmesi çok keyifli bir yasaktı.

Bana değerli hissettirmişti.

Haftasonu, Ginny'nin yanından ayrılmış ortak salona dönüyordum. Taa ki ikizler yarı yolda beni durdurana kadar.

İç çektim "Bir kez daha beni Axel konusunda darlamaya geldiyseniz durun çünkü Ginny'nin aşk hayatını dinledim ve gerçekten yorgunum." diyerek kaşlarımı çattım "Bunun acısını Potter'dan misliyle çıkaracağım!"

Fred başını salladı "Aslında o işi yarına bırakmıştık"

"O zaman ne var?"

Bakıştılar, sanki kimin söyleyeceğine karar verecek gibiydiler. Sonunda George atıldı "Şöyle ki bücür, sen sakar değilmişsin, birisi süpürgene büyü yapmış"

Gözlerimi irice açtım "Ne, nereden öğrendiniz?"

"Boşver onu" dedi Fred, George'un önüne geçerken. "Bir velet yapmış, ona yaptıran kişi ise Malfoy'muş"

Sonra aynı anda konuştular "Şimdi sen söyle bücür, o gelinciği biz mi öldürelim, sen mi?"

𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐓𝐮𝐫𝐧𝐞𝐫 | 𝐃𝐫𝐚𝐜𝐨 𝐌𝐚𝐥𝐟𝐨𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin