❝Purple Flower❞

2.1K 152 104
                                    

Geçmişteki Draco'dan

Astronomi kulesinin merdivenlerinden indiğimde yüzümdeki sırıtış silindi. Sağ elimi, sol göğüsüme bastırıp inledim.

Snape'le koridorda tartışırken beni duvara itmişti. Küçüklüğümden beri babamda ne zaman bana sinirlense yılanlı bastonuyla hep aynı tarafıma vurdurdu. Hassas bölgemdi.

İç çektim, sızlayan yeri yavaşça ovalarken yürümeye devam ettim.

Ashira... Onunla ilk kez "normal" konuştuk. Güzeldi. Hem konuşma, hem o.

Sonuçta... O eski, ikinci el çiçekli elbisenin içinde bile güzeldi.

Bu düşünceyle gülümsedim, yapma Draco...
Kendi kendime mırıldandım.. O hala, rujunu bozan bir sevgiliye sahip.
.
.
.
.

Ertesi gün yatağımın üzerine koyduğum deri bavula eşyalarımı yerleştiriyordum.

En korktuğum şey oluyordu, kısa bir ara tatile çıkıyorduk yani eve gidiyordum.

Bir an için elimdeki kazağı bavula atıp yatağa oturdum. Sanki sol elimdeki karanlık işaret her dakika daha çok yakıyordu canımı.

Başımı ellerimin arasına alıp saç diplerimi ovaladım. Oysa dün güzeldi... Filch beni yakalamış olsa bile güzeldi... Sohbetimiz güzeldi...

Malikaneye geri dönmekten korkmamın bir diğer sebebi de annemdi. Gözlerime baktığı anda aklımda bir kız varsa eğer, anlardı.
.
.
.
.
Geçmişteki Ashira'dan

Çantamı hazırlarken çok mutluydum. Eve dönüp bir an önce annemleri görmek ve noeli kutlamak istiyordum. Annemin lezzetli yemeklerinin tatlarını şimdiden alabiliyordum.

Çantamı hazırladığımda gryffindor ortak salonuna gidip bizimkileri almak için kızlar yurdundan çıktım. Slytherin ortak salonuna indiğimde çoğu kişi buradaydı. Herkes heyecanla tatilden bahsediyor, bazıları geç kalan arkadaşlarını söyleniyordu. Bu ortamı seviyordum... Bazen kimsenin konuşmadığı bu ortak salonun şimdi ki sıcak ortamı çok güzeldi.

Ben öğrencilere bakarken erkekler yurdunun kapılarından Pucey, Zabini ve Malfoy çıktı.

En arkadan yürüyen Malfoy merdivenlerin sonunda durup bavulunu yere koydu ve siyah kravatını düzelti. Bunu yaparken etrafı süzdüğünde, gözleri benim üzerimde durdu.

Kış gelmişti. En sevdiğim şey kışın renkli giyinmekti ve şu anda üzerimdeki mor sweater, altımdaki gri eşofman, beyaz ayakkabılarım ve sarıdan turuncuya kadar olan takılarımla çok renkliydim.

Malfoy ise simsiyah giyinmişti, kombinindeki tek renk saçlarıydı. Ve tabii gözleri. Mavi... Belki gri... Bilmiyorum...

Malfoy bana bakarken sırıttı. Bu sırıtış her zamanki gibi küçümseyici veya yargılayıcı değildi. Daha çok... değerlendiriciydi.

Gözleri çıkartmalarla dolu beyaz ayakkabılarımdan, kahverengi çantama oradan eşofmanıma, mor sweaterime ve sonunda saçlarımda durdu.

Gözleri saçıma taktığım, perçemlerimin önüme gelmesini engelleyen mor çiçekli tokada biraz oyalandıktan sonra yüzüme döndü.

"Hadi Draco" diyen Blaise'in sabırsız sesiyle Draco gözlerini benden çekti, bavulunu eline alıp ortak salonun çıkışına yürüdü. O kapıdan çıkmadan önce görebildiğim tek şey özenle taradığı sarı saçlarıydı.
.
.
.
.

"Saçımı mahvettiniz!" Diye bağırdığımda annem hızla yanımıza geldi.

"Gel buraya" diyerek elindeki bezle ikizlerin saçıma bulaştırdıkları kremayı silmeye başladı. "Size durun demiştim! Kardeşinizi rahat bırakın yoksa bu akşamı aç geçirirsiniz"

𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐓𝐮𝐫𝐧𝐞𝐫 | 𝐃𝐫𝐚𝐜𝐨 𝐌𝐚𝐥𝐟𝐨𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin