Geçmişteki Draco'dan
Ellerimi korkuluklara dayamış güneşin ilk altın ışıklarının yasak ormandan yavaşça bize ulaşmasını izliyordum.
En sevdiğim saatlerdi bu saatler.
Hiç uykum yoktu. Yaklaşık 24 saattir uyumuyordum oysa. Hoş, uyumaya kalksamda garip bir rüyayla sürekli uykum bölünüyordu.
Kabus değildi, daha garipti.
Küçüklüğümü görüyordum.
Bu beni neden rahatsız ediyordu onu da bilmiyordum.
İç geçirdim, gözlerimi ufuktan çekip bahçeye çevirdiğimde bana çevirilmiş bir kafa gördüm. Yeşil üniformalı orta boylu bir kızdı. Ashira olduğunu anlamam için gözlerimi biraz kısmam yetmişti.
Niye bana bakıyordu? Şüphelenmiş miydi? Bu saatte neden uyanıktı ki? Beni takip ediyordu belki de. Belki de Potter istemişti.
Ona doğru kaşlarımı çattım ve bir kaç adım gerileyip beni görmemesini sağladım.
Doğru ya, onu da görüyordum bazen rüyalarımda.
Bu düşünceyle homurdandım. Lanet Weasley, büyü falan mı yapmıştı acaba? Her şey beklenirdi Weasley'lerden.
Tekrar öne adım attım ve bahçeye baktım, gitmişti.
İç çektiğim sırada arkamdan ses geldi "Malfoy"
Başımı omuzumun üzerinden ona çevirdim ve beklentiyle baktım.
"Napıyorsun sabahın bu saatinde burada, güneşe selam mı veriyorsun?" dedi.
"Sanane Weasley" dedim ona dönüp. "Sen ne yapıyorsun sanki?"
Elindeki müzik çaları salladı "Biraz müzik dinlemek istedim" dedi. Bakışları çok garipti, bir şey arıyor gibiydi
Biliyor muydu acaba lanetli kolyeyi... Bilmese bile anlamıştır, Üç Süpürge'de görmüştü beni..
"Açıkçası dikkatli ol diye geldim" dedi "Yani baksana, yaşıtımız bir kız lanetlendi. Bu saatlerde böyle tek başına dolanma"
Yutkundum, sonra dik duruşumu geri kazanıp en sert sesimle "Bana bakıcılık yapacağına kendine bak" dedim "Bana bir şey olmaz. Ama siz aptal Weasley'ler en kolay hedefsiniz"
"Güçlü rolü yapmaya çalışanları hiç sevmem" dedi gülümseyerek.
"Bende zorunlulukla gülümseyen insanları sevmem" dedim kaşlarımı çatarak "Her şeye gülümsüyorsun, komik bir şey mi var?"
Gülümsemesi biraz sırıtışa döndü "Gülümsemek zorunluluk değildir" dedi "Tabii bunu buzlar prensine anlatmak biraz zor ama..."
"Bana takma isim takma, senin arkadaşın değilim" dedim soğuk bir ifadeyle. Bir yandan tetikteydim, elim asama çok yakındı.
Kıkırdadı, yanakları biraz allandı "Tamam ifadesiz çocuk."
Homurdandım "Sana yapma dedim"
Omuz silkti "Takma isimleri severim. Arkadaşım olmadığını da biliyorum ama bir Malfoy'a isim takmak eğlenceli." dedi. "Özellikle benden korkan bir Malfoy'a"
"Senden korkmuyorum" dedim sesimi bastırarak "Ne dediğinin farkına var, nerede görülmüş bir Weasley'den korkacağım?"
"O zaman çek elini asandan. Bak ben savunmasızım," dedi ve güldü "Hem ne diye korkuyorsun? Yoksa kızı benim lanetlediğimi ve sana da zarar vereceğimi mi düşündün? Ya da belki geçen sene kırdığın süpürgemin intikamını alırım, ha?"
O gülerken ben ona sertçe bakmaya devam ettim. Güldüğünde yanakları daha da kızarıyordu. Göz devirdim "Senden korkmam ama sen benden korkmalısın"
Bir kaç saniye sustu, sonra
"Niye, benide mi lanetlersin?" Dedi.Bunu ciddi bir ifadeyle söylediğinde sinirlendim ve öne atıldım "O ne demek? Sen beni suçlayamazsın kanı bozuk şey!"
Sessiz kaldı.
"Konuş!" dedim neredeyse bağırarak.
Soğukkanlılığım bir anda uçup gitmişti. Beni suçlaması çok sinirimi bozmuştu... Ya da haklı olması. Haklıydı tabii... ben lanetlemiştim kızı..."Bu kadar tepkiye gerek yok. Sadece fikir yürütmeye çalışıyorum" dedi bana doğru bir adım atarak "Kim yapabilir diye düşünüyorum." Bir adım daha attığında asamı daha sıkı kavradım "Herkes düşünüyor... Kim lanetler bir kızı... Kim Dumbledor'a zarar vermek ister diye..."
Bir adım daha attığında artık çok yakınımdaydı, psikolojik olarak beni baskı altında mı hissettirmeye çalışıyordu bilmiyordum. Ama eğer öyleyse, beni sinirlendirmeyi başardığı kesindi.
"Ve bana en mantıklı gelen cevap babası ve teyzesi ölüm yiyen olan Draco Malfoy'un bunu yapması."
Bunu söylediği anda asamı çıkartıp boynuna doğrulttum, ucunu biraz tenine batırdım ama gerilemedi "Beni suçlamaya devam edersen sana lanet uygulamaktan çekinmem aptal kanı bozuk"
"Teyzen Sirius Black'i öldürdü, biliyor muydun? Ben de ordaydım, her şeye şahit oldum. Baban da oradaydı Draco. O bir ölüm yiyen, sen niye olmayasın ki?"
"Kapa çeneni. Babam hakkında tek kelime bile edemezsin!"
Asayı biraz daha bastırdım.
Bu sırada kule soğuktu, çok rüzgar esiyordu. Ashira'nın saçları topluydu ama rüzgar saçlarına vurdukça kokusunu alabiliyordum.Ucuz çiçeksi parfüm ve biraz da yağmurda ıslanmış toprak.
"Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum Malfoy" dedi "Ama bu lanet işinin ucunda gerçekten sen varsan ve bu iş Harry'e, Ron'a yada herhangi bir arkadaşıma zarar vericekse eskisi gibi seninle uğraşmaktan yorulmam."
Biraz gerileyip asadan kurtuldu, boynu çok küçük bir nokta iziyle belirginleşti "Ben en iyisi odama geçiyim... Malum ortalarda dolanan bir tehlike var"
.
.
.
.Küçükken peluş bir ördeğim vardı.
Annem ve babam geç saatlerde evden gittikleri bir gün, onunla balkonumda oynuyordum. Elimden kayıp aşağı düşmüştü.
Bakıcılarımla aşağı inmiştik, onu hemen almıştım. Ama ıslanmıştı.
Annemin çiçeklerinin arasına düşmüştü, hava yağmurlu olduğu içinde ıslanmıştı.
Fakat bakıcılarımın onu yıkamasını istememiştim.
Hoşuma gitmişti kokusu.
Çiçek ve ıslak toprak kokusu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐓𝐮𝐫𝐧𝐞𝐫 | 𝐃𝐫𝐚𝐜𝐨 𝐌𝐚𝐥𝐟𝐨𝐲
Fanfiction❝Cesur sevgilim.❞ Zamanın akışı o gün, 1997 Haziran ayının 29'unda değişmeye başlamıştı. Draco nelerin değişeceğini görmek için geleceğe dönerken zaman onun arkasından hunharca akmaya devam etmişti. Sadece bir Weasley kızı için. • 𝐬𝐦𝐮𝐭 - ꨄ︎ • �...