Keyifli okumalar...
İlk önce..." dedi vücudunu bacaklarımdan biraz daha yukarıya doğru getirirken. "Sizli bizli ifadeyi bırakacaksın. Sonra..." dedi ellerime baskı yaparken. "Beni görmedin diye seni bırakmayacağım, adımı bilen insanlardan birisin. Bu yüzden artık tamamen buradasın." Dudakları yanağımdan dudaklarıma doğru inerken devam etti. İtiraz etmeme izin vermeden dudaklarımızı birleştirdi.
Şok geçiriyordum. Tamamen şok geçiriyordum.
Min Yoongi beni öpüyordu. Dudaklarım hareketsiz bir şekilde kalırken napacağımı bilmiyordum. Ellerimi bırakmıştı.
Yüzüne tokat attım.
Fırsattan istifade göğsünden itekleyip geriye doğru çekildim. "Ruh hastası pislik herif!"
Olacakları önceden kestirmem çok zordu ama bu kumarı oynayacaksam tam oynamalıydım.
Göz bandımı tek elimle çıkarıp attım.
Karşımda duran adamı ilk defa görüyordum. Uzun saçlarıyla beraber giydiği siyah ceket çok uyumluydu. Gözleri hafif çekikti, her Korelide olduğu gibi. Ama onun gözleri yüzüyle birleşince daha farklı bir aurora veriyordu. Yutkundum, baştan aşağı incelemem bittiği zaman fark ettim, sinirliydi. Ne yaptığının daha yeni farkında gibiydi.
O da bunu yapacağını bilmiyor gibi duruyordu.
Yataktan hızlıca inerken elimdeki göz bandını ona doğru fırlattım. "Manyak mısın sen kimsin ya?!"
Odanın en dibine ilerledim. Hala nefes alışverişlerim düzensizdi. Ellerimi kendime yelpaze görevinde kullanırken ortamın sıcakladığını hissettim.
-Sana gözlerini asla açma dediğimi hatırlıyorum.
Dalga mı geçiyordu? Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra delirmiş gibi gülmeye başladım. "Bütün bu olanlardan takıldığın şey bu mu gerçekten?"
Yavaşça ona doğru yürümeye başladım. "Sen kendini ne zannediyorsun? Her şey her zaman istediğin gibi mi olacak? Yok öyle efendim, hiç suçum yokken getir beni buraya, esir tut. Sonra otur beni öp. Oldu ya, başka arzun?"
Tamam, kesinlikle deli cesaretindeydim.
Karşımdaki adamın hala benden güçlü olduğunu biliyordum, bir seslenmesiyle odaya adamlarını yığardı. Ama hala seslenmemişti.
Kendisinin halledebileceğini düşünüyordu. Ama şöyle bir durum vardı ki, ben ondan daha güçlü duruyordum.
Dibine kadar girerken hala konuşmaya devam ettim. Niyetim tamamen onu oyalayıp gafil bir anını yakalamaktı. Bundan sonra tek kaçışım bu olacaktı.
Tek bir kurşunum vardı, boşa atmaya hiç niyetim yoktu.
-Sen gerçekten niye böyle davranıyorsun, ben anlamıyorum artık." Yüzlerimiz arasında santimler kalırken geri çekilmedi, aksine biraz daha yaklaştı.
Onun bi yaklaşmasıyla beraber yapmam gerekenleri kafamda kurdum.
Arkasına geçip onu rehin alacaktım. Dışarı çıkmamızı sağlayacaktım, ben polis binasına gidene kadar o da bana eşlik etmek zorunda kalacaktı.
Belli bir yerde tek hareket etmem gerekiyordu ama şu an can güvenliğim için onu yanımda tutmam en mantıklısıydı. Belinin arka tarafında silah olduğunu biliyordum, beni öpmeden önce fark etmiştim arkasındaki çıkıntıyı. Direkt onu almam gerekiyordu.
Pekala, başlıyordum.
-Sen.." dedim ona doğru yaklaşırken. "Bir daha bana izinsiz yaklaşamazsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'esprit de l'eslacier
FanfictionMin Yoonginin mekanında gizlice çekim yapmaya kalkışan Jeon Jungkook başına geleceklerden habersizdi. /yoonkook