Neredeyse 2.5 bölüm uzunluğunda yazdım, bölmek istemedim.
İyi okumalaarrrrrrrr...
-Ben... Şu an istiyorum.
Dediğim cümleyle beraber her şey çok hızlıydı.
Odasının önündeydim.
Burasının benim eski kaldığım yer olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Her ne kadar orayı hiç görmesem de gidiş yolumuz ve bulunduğu konum sayesinde burası o odaydı.
Benim acı çektiğim, günlerce süründüğüm oda.
Yoongi'ye bu konuda sinirliydim elbet ama onunla empati yapabiliyor olmak sinirlerimi azaltıyordu. Yoongi de bunu bildiği için biraz uzağımdaydı.
Tepkilerimden korkuyor gibi duruyordu.
Ve evet...
Tepkilerim şiddetli olacaktı, bunu fark etmişti. Odanın anahtarı bendeydi. Açtığım an onu görecektim.
Stresten mi yoksa başka bir duygudan mı bilmiyordum, ellerim aşırı terliyordu. İlacın yan etkisini çoktan atlatmıştım, bahanem yoktu. Onu görecek olmak beni streslendiriyordu.
Yoongi, biraz hırpalandığını söylemişti buraya gelmeden önce. Söylediğine göre, çok yakın bir arkadaşı Jim'le ilgilenmişti.
Jim değil, Jimin'le ilgilenmişti.
O Jim değil, Jimin.
Jim seni asla terk etmezdi, Jimin etti.
Nefesimi tuttum, kapıyı açtım. Karşımdaki sandalyede gözleri kapalı oturan Jimin'i gördüm. Yüzü kan içerisindeydi, gözlerim bu halini görmek dahi istemiyordu. Kapıyı kapatmadan arkamı döndüm. Ellerim başıma giderken Jimin'in boğuk sesini duydum.
Ağzı kapalıydı, çok bağırmış olmalı ki susturmak için kullanmışlardı. Kapı sesini duymuştu, yardım istiyordu.
Titriyordum, en yakın arkadaşımın halini gördüğümden beridir titriyordum. Yoongi beni götürmek istedi, izin vermedim. Onunla konuşmam gerekiyordu. Ona yaptıklarını sormam gerekiyordu, hesap vermesi gerekiyordu.
Bu sefer tekrar içeri girdiğimde arkamdan kapıyı da kapattım. Oda tamamen karanlık olunca yandaki lamba düğmesine dokundum.
Loş bir ışık karşıladı beni, Jimin'in tam üstündeydi. Ona yaklaşırken hala titriyordum, çok az bir zaman geçmemişti ama onu böyle görmek üzüyordu.
İlk önce ağzındaki bandı çıkardım. İlk yaptığı sesli nefes almak oldu, sanırım çok debelendiği için nefes alması yetmemişti.
-Bakın, ben bir şey yapmadım. Özür dilerim.
-Yemin ediyorum, biz buraya sadece çekim için geldik. Başka herhangi bir şey yapmadık. Fotoğraf çektik, o kadar efendim. Kamera kayıtlarıyla polise giderseniz eğer...
-Benim bir suçum yok, sadece dediklerini yaptım. Hiçbir suçum yok tehdit edildim diyorum lütfen.
-Ben suçlu değilim!" Sesim yüksek çıkmıştı. "Başkasının yaptığı bir şey için beni burda zorla tutuyorsunuz. Üstelik hiçbir şeyden haberim yokken!"
Dejavu yaşıyormuşum hissi peşimi bırakmıyordu, her an ensemdeydi. Jimin konuşmaya devam ediyordu ama onu duymuyordum. En köşedeki duvara gidip yaslanmıştım. Onun o halini izlerken gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
Biz bunu hak etmemiştik, ben bunu hak etmemiştim. Arkadaşlığımız, bu kadar yılın dostluğuna ihanetti bu.
Geçerli bir sebebi olduğuna adım gibi emindim ama yine de sormaya korkuyordum. Öylesine yaptım seni hiç umursamadım demesinden korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'esprit de l'eslacier
FanfictionMin Yoonginin mekanında gizlice çekim yapmaya kalkışan Jeon Jungkook başına geleceklerden habersizdi. /yoonkook