-İki ruh, bir açık yara...

68 10 32
                                    

Üç-dört saatlik gecikme için özür dileriz efenim, ufak bir sorun yaşadık :) iyi okumalarrrrrrr

Hayat çok acımasızdı.

İstediğimiz bazı şeyler için uğraşsak dahi olmayabilirdi, nefesimiz boşa gidebilirdi.

Birine eski heyecanını geri kazandırmak için ne yapmak gerekirdi? Bilmiyordum.

Taehyung'un beni nasıl karşılayacağını bilmemek çok daha ürkütüyordu. Hastanenin önünde bekliyordum, Yoongi görüşme için izin işlemlerini halledeceğini söyleyerek yanımdan ayrılmıştı. Ben ise ayakta öylece dikilmeyi tercih etmiştim. Yoongi buraya geri geldiğinde onu vazgeçirmeyi denemek çok cazip geliyordu.

Ben hatalı olmadığımı hem biliyor hem bilmiyordum ama Taehyung'a göre tek bir gerçek vardı: Jimin ölmüştü ve beni kurtarmak için ölmüştü. Suçlu bendim, hükmüm çoktan verilmişti ve geri dönüş yoktu. Belki de vardı ama henüz bunu çözmüş değildim.

-İzin verildi, on beş dakika sonra görüşebileceğiz.

Yoongi'nin elindeki birtakım kağıtlara boş gözlerle bakarken titrediğimi yeni fark ediyordum. ''Yoongi.'' Dedim, kısık sesle söylemiştim o güzel adını. ''Bence bu iyi bir fikir değil.''

-Farkındayım, o yüzden bu fikri öne sürdüm.'' Derin bir nefes verdi ve kağıtları katlayıp cebine koydu. ''Taehyung, büyük ihtimalle orada seni öldürmek bile isteyecek. Ama bazı gerçekleri kabul etmesi için bu da gerekiyor. Orda yaşanan hiçbir şeyin sorumlusu sen değildin. Bendim, kızılacak biri varsa o benim.''

Elini uzattı, tuttum. Yavaş adımlarla içeri girerken nefes sıklığım fazlalaşmıştı. Ağlamama çok az kalmıştı emindim.

Beşinci kata çıkan asansörden ayrılırken bize eşlik eden müdür ile koridorun sonundaki odaya doğru ilerledik. Kapının önünde yazan 'görüşme odası' yazısına dikkatlice bakarken Yoongi bana döndü, hazır olup olmadığımı kontrol etmek istercesine... Güldüm.

-Hiçbir zaman hazır olmayacağım. O kapıyı hiçbir zaman aç demeyeceğim.'' Yoongi dediklerime karşı tebessüm etti. O da biliyordu, buradaki herkes bunu biliyordu. Müdür bile bana acınası gözlerle bakıyor gibi hissediyordum. Gözlerim kapıya yönelirken, Yoongi sonunda kapıyı açtı.

Karşımda bembeyaz kıyafetlerle bir Taehyung vardı, yutkundum. Gözleri kapıya doğru çevrilirken beni gördü. Adrenalin, tüm damarlarıma korkuyu enjekte ediyor gibiydi. Gözlerimi ondan kaçırdım, ellerimle oynamaya başladım.

-Taehyung.'' Yoongi, yanına gidip sarıldı. Taehyung karşılık dahi vermedi, Yoongi'nin bozulduğunu fark ettim. ''Seninle konuşmak istiyoruz.''

-Ben istemiyorum.'' Gözleri bendeydi, kapı açıldığından beridir ayrılmamıştı. Napacağımı bilmeden öylece duruyordum. ''Neden getirdin onu?''

-Üstünden çok zaman geçti, bir şeyleri açıklığa kavuşturmamız gerekiyor. Lütfen.'' Yoongi'nin yalvaran gözleri Taehyung'un üstündeydi ama o hiç etkilenmişe benzemiyordu. Duyguları olmayan oyuncak bir insandan farksızdı. Tek farkı, onun nefes alabilmesiydi.

-Benim bir şeyleri açıklığa kavuşturmaya niyetim yok.'' Yoongi'yi itekledi, ayağa kalkarak bana doğru yaklaştı. Bir adım geri giderken kapının çoktan müdür tarafından kapanmış olduğunu fark ettim. ''Sen.'' İşaret parmağı yüzüme değecek kadar yakındı. ''Ne yüzle buraya gelirsin?''

Yoongi'nin yaklaşmak istediğini fark edince başımı salladım. Bu işi kendim halletmeliydim, yoksa hiçbir zaman çözülmeyecekti.

-Nasıl bir insansın sen?'' Taehyung'un gözleri kıpkırmızıydı, titriyordu. Zaman benim yaramı kapatırken onun yarasına tuz basmış gibiydi. ''Hiç mi gururun yok senin?''

L'esprit de l'eslacierHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin