-İhanet, güvenin kamçısıdır

133 15 6
                                    

—Ama Jimin yaralanmış.

Bazen, duymak istemeyeceğiniz şeyler duyarsınız. Korkarsınız, birine ne kadar kırıldıysanız bile onu kaybetmekten korkarsınız. Nefesiniz kesilir, boğuluyor gibi hissedersiniz. Elleriniz boğazınıza gider, orayı rahatlatmak ister, kendinize zarar verirsiniz. Her şey içinizde yaşanır ama dışa vurumu çok ağırdır.

Bir keresinde, Jimin bisikletten düşmüştü. İki ay boyunca kolu alçıda kalmıştı. O anki korkumu tarif edemezdim. Arabanın altında kalmamak için direksiyonu çevirdiğini söylemişti, fark etmeseydi kim bilir daha kötü şeyler yaşanabilirdi. Bisiklet kazasının hemen ardından bir arkadaşının ölüm haberi gelmişti. İki ay tamamen kabus gibiydi, her şeyiyle ilgilenmiş, tüm sıkıntılarını çözmeye çalışmıştım. Psikolojik olarak en dipteydi, bunun dibi olamazdı. Tamamen çökmüştü, ne yiyor ne içiyordu.

Onu kendine getirmem çok zaman aldı, yine olsa yine yapardım ama. Çünkü ona değer veriyordum.

Hala da değer veriyordum.

Mekanın girişinden girerken etrafıma bakıyordum, büyük bir curcuna hakimdi. Gözlerim Jimin'i ararken koluma dokunan ellerle sağa döndüm. Yoongi'ydi.

-Bu taraftan.'' Ayaklarım onu takip ederken arabada Taehyung'un sürekli dediği şeyleri düşündüm. O iyi Jeongguk, gerçekten iyiymiş. Sakin ol. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken bir kapının önünde durdu Yoongi, açtığında onu gördüm. Kolu yine o zamanki gibi sargılı bir vaziyetteydi, gözü ve dudakları şişmişti. Birisi onu pataklamıştı ve şu an bitik haldeydi.

-Jimin!

Koşarak yanına geldim, uyanıktı. Bana bakıp hafifçe gülümsedi. ''Naber?''

-Aman Tanrım.'' Dedim gözlerim morluklarında gezinirken. ''Sen iyi misin? Ağrıyor mu?''

-Geçer elbet.'' Koluna bakıp gözlerini devirdi. ''Aklıma bisiklet kazam geldi.'' Bu dediğine gülümsedim. Hafifçe doğrulmaya çalıştı, yardım ettim. ''Sen iyi misin? Mutlu musun?''

Gözlerimi kırpıştırdım, bunu şu an neden sorduğunu anlamaya çalışıyordum. ''Evet, mutluyum. Yani başımızda bir bela var ama ruh halimiz fena sayılmaz.'' Gülümserken Yoongi'ye döndüm, bana bakıyordu. Endişeliydi elbet, Hwang bir şeyler yapmaya başlamıştı ve bu son değildi, ikimiz de biliyorduk.

-Kendine dikkat et tamam mı?'' Dedi Jimin, alçıda olmayan kolunu açtı, hemen sarıldım. ''Beni affedebilir misin?''

-Saçmalama Jim.'' Dediğime gülümsedi, mutlu olmuştu. Ona en son ne zaman Jim dediğimi hatırlamıyordum bile. ''Sen o anki duygularınla hareket ettin, suçun var elbet ama olsun. Her insan hata yapar.''

Hafifçe tebessüm etti, kırgınlık vardı üstünde. Kaşlarım çatıldı, normaldi sanırım. Sonuçta hala zorla tutuluyordu. Yoongi'ye döndüm. ''Jim'i ne zaman bırakacaksın?''

-İstediği zaman.'' Yoongi'nin cümlesiyle mutlu olurken Jimin'e dönmüştüm, tekrar sarıldık. Bu an, en güzel andı. Ve ben bu anın bozulmaması için her şeyi yapmaya hazırdım.

...

Jimin'in dinlenmesi gerektiği için yanından erken ayrılmıştım, Yoongi Taehyung'la eve gitmem gerektiğini, akşam geleceğini söylemişti. Ortalığı toparlaması gerekiyordu, ben de ayak bağı olmak istemiyordum. Dediklerini kabul edip Taehyung'la eve gelmiştim. Beni eve bırakır bırakmaz giderken, elimdeki poşetleri mutfağa taşıdım.

İlk önce aldığım pirzolalarla güzel bir yemek yapacaktım, salata malzemelerini suyun altına yerleştirirken ocağa su koydum. Süs eşyalarının olduğu poşeti salona götürürken, aslında şu an bir sürpriz yapmak ne kadar mantıklıydı onu düşünüyordum. Yoongi'ye bunu yanında ayrılmadan önce söylemiştim ama Yoongi kesin bir dille reddetmişti, sürprizini akşam getireceğini söylemişti. Aklım Jimin'deyken odaklanmak zordu elbet ama başarıyordum.

L'esprit de l'eslacierHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin