Korkumu bastırmak hiç de kolay değildi.
Yana yakıla Yoongi'yi ararken ellerimin titremesine engel olamıyordum. Korkuyordum, gözlerim kızarıyordu.
İlk başta söylemem gerekiyordu ama söylemeyerek çok büyük bir hata yapmıştım.
Taehyung'un olduğu odaya girdim. Kapıya doğru bakan Taehyung'la Yoongi'yi yan yana görünce derin bir nefes verdim. Nihayet bulmuştum.
-Yoongi!
Yoongi kaşlarını çatarak bakarken elindeki dosyayı kenara koydu. Hemen gidip boynuna sarıldım. Onu bir an bile kaybetmek istemiyordum. "Ben özür dilerim."
-Noldu bebeğim?" Yutkunarak her şeyi başından anlatmaya başladım. İlk başta gördüğüm yüz ifadesi hiç hoşuma gitmedi, ki Taehyung'un ikide bir küfretmesiyle işlerin ne kadar ciddi olduğunu anlamam uzun sürmedi.
İş işten geçmişti, olacak olan da olacaktı elbet; tek sorumlu ben olmayayım diye dua ettim.
-Sen nasıl söylemezsin lan?!" Taehyung üstüme doğru yürürken bir adım geri çekildim. O sırada Yoongi önüme geçmişti. "Ben halledeceğim, sen geri kalanlarla beraber buradan çık."
-Yoongi, bu iş böyle olmayacak." Taehyung saçlarını çekti, bir öncekinden çok daha delirmiş görünüyordu. "Hwang şerefsizi buraya kadar girdiyse her yere girer, bunu biliyorsun. Bu işi hemen halletmemiz gerek, bunu da biliyorsun."
-Halledeceğim dedim Tae." Dedi Yoongi. Son derece sakindi, sanki başına bunların geleceğini tahmin edebiliyordu. Bu kadar güçlü ve emin durmasına bir kez daha hayran kaldım.
Taehyung odadan çıkar çıkmaz ayaklarım gücünü kaybetmişçesine beni yere bıraktı. Yoongi yetişememişti ama kolumu tutmuştu. ''İyi misin?''
-Ben...'' ne diyeceğimi bilemeden söze başlamak kadar saçma bir olay yoktu bana göre. Ama şu an o durumun içinde olan kişi bendim. ''Ben sadece başınıza bela oluyorum. Neden bu kadar aptalım ki?'' Gözlerim yaşlarıyla bana eşlik ederken, Yoongi'nin nasıl hala benimle ilgilendiğini anlamaya çalışıyordum.
Başka bir insan, benim yerimde olsa ve benim yaptıklarımı yapsa, onu oracıkta bir kaşık suda boğmak isterdim. Ama hayat bu ya, bazen istemediklerin, istediklerine dönüşebiliyor; yapılmasından hoşlanmadığın şeyler senin favori hareketin olabiliyordu. Kadere bağlamak ne kadar mantıklıydı bilinmez, illa ortada bir düğüm vardı; bu düğümü kimse kolay kolay açamazdı da...
-Bir daha bunu deme.'' Dedi Yoongi son derece sakin bir sesle. ''Ne olursa olsun, bu konuşmayı defalarca yapmam gerekse de yapacağım. Bir daha kendini bir yük gibi görme.''
-Ama resmen bela mıknatısıyım ben.
-Sen bela mıknatısı değilsin bebeğim.'' Yoongi yüzündeki hafif gülümsemeyle çenemi tuttu. ''Sana asıl zarar veren karşındaki adam, bela mıknatısı olan o. Ama o seni sevmekten başka bir şey istemediğini fark etti. Dün gece.'' Dudaklarıma kondurduğu küçük öpücükle gülümsememi sağlamıştı. Kıkırdadım. ''Hadi evimize gidiyoruz.''
-Şimdi mi?'' Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Yoongi beni taklit etti. ''Evet şimdi.''
Ve evet, hayatımın belki de en garip anlarını yaşadığım şu haftalar; ilk kez, bir yuvanın sıcaklığını hissetmek için hızlı ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'esprit de l'eslacier
FanfictionMin Yoonginin mekanında gizlice çekim yapmaya kalkışan Jeon Jungkook başına geleceklerden habersizdi. /yoonkook