Anılarım, bütün yaşanmışlıklarım...
Hislerim, en kuvvetli gerçeklerim...
Hiçbirinin şu an bir önemi yoktu gözümde. Nefes alışverişlerimi kontrol etmeye çalışırken gülümsememek için verdiğim çaba, o kadar fazlaydı ki Yoongi'nin hala nasıl anlamadığını anlamıyordum.
Yoongi...
Min Yoongi...
Hiç tahmin etmediğim bir zamanda, hiç tahmin etmediğim bir pozisyonda tanıştığım biricik sevgilim...
Belki de çoğu insanın 'saplantılı bir aşk bu' olarak düşünebileceği bir ilişki yaşıyordum. Mutluydum, yaşanılan ilk olayları saymazsak en güzel anlarımı onunla yaşamıştık. Hazlarım, tutkularımın en zirvesi onunlaydı.
Belki normal bir ilişki gibi bir yaşantımız olmayacaktı ama önemli olan birbirimizi sevmekti, birbirimize verdiğimiz değeri hissettirmekti. Güvendi, sadakatti. En önemlisi aşktı, birbirimizle yaşadığımız tutkulardı.
-İyi misin?'' Yoongi'nin sorduğu soruya kafamı hafifçe sallarken öne doğru eğilmiştim. Mutluluktan ağlayacak konumdaydım, ona bunun sürprizini yapmak istiyordum.
Aklıma takılan birkaç şey mutluluğumu gölgeliyordu. Jimin'in dedikleri kafamı karıştırıyordu.
-İyiyim. Ben odaya çıksam iyi olacak.'' Yavaş adımlarla odaya doğru yol alırken Yoongi'nin beni durdurmayacağını biliyordum, ona bu zamana kadar çok soğuk davranmıştım. Haklı mıydım bilinmez ama bana güvenli alanımda rahat olmamı sağlamıştı.
O mükemmel bir sevgiliydi.
Odama girer girmez kapıyı kapatıp yatakta sevinç çığlıkları attım, sessizce. Yastıkla kendimi boğacağımı düşünmüyordum ama kafamdaki boşlukların dolması hissi, boğulma riskini bile göze almamı sağlayabilirdi. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken, ne yapacağımı çoktan bulmuştum.
Ona hayatının en büyük şokunu yaşatacaktım.
...
Hayatım bilinmezliklere doğru yelken açarken, henüz dalgalarla boğuşamayacak kadar gençtim.
...
2 gün sonra, Yoongi'nin dışarı çıkmasını fırsat bildim. Buzdolabında istediğim malzemelerin olacağını biliyordum, geçen sitem dolu sözlerimden sonra dolap tıka basa doluydu. Aynı menüyü hazırlamam zaman alacaktı elbet, Yoongi'nin gelmemesi için dua etmekten başka çarem yoktu. Çoğu şeyi hazır bir şekilde masaya yerleştirdim. Tatlı siparişi verirken duraksadım, üstüme düşen kasvetli hava geçmeyecek gibi hissettim. Derin bir nefes aldım, son hazırlıkları yaparken Yoongi'nin hala gelmemiş olması şaşırtıcıydı.
Üstüme yine o günkü gibi bir kıyafet giyerken telefonumun zil sesi kulağıma ulaştı, hızla salona doğru gittim. Arayan kişiyle gülümsedim, yüzümdeki aptal sırıtış bugün hiç gitmeyecek gibiydi.
-Jeongguk?'' Gülümsedim, sesini duymak için her şeyi feda edebilirdim. ''Artık gelmen gerekiyor, nerdesin?'' Masaya son kez göz gezdirirken devam ettim. ''Gelmezsen sürprizim soğuyacak.''
Artık gelmen gerekiyor, yoksa sürprizim soğuyacak.
-Ne?'' Yoongi'nin şaşkın sesiyle gülmemek için kendimi zor tuttum. ''Yanlış bir şey mi dedim? Ben sadece sana sürpriz yapmak istemiştim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'esprit de l'eslacier
FanfictionMin Yoonginin mekanında gizlice çekim yapmaya kalkışan Jeon Jungkook başına geleceklerden habersizdi. /yoonkook