Hızlıydı. Sertti.
Nefessiz kaldığımız çok fazla oluyordu. Birkaç saniye durduktan sonra devam ediyorduk.
Kırk dakikayı çoktan geçmiştik. Gecenin de yarısına gelmiştik. Kapıyı açmak için gelen adamları kovmuştu Yoongi. Kimse rahatsız etmeyecekti bizi.
Saçlarını çekerken inledi. Dudaklarım boynunda gezintiye çıkmıştı. Ellerim sırtında gezinirken Yoongi de alttan görevini yapıyordu.
Yatak kırılabilir miydi diye düşünmeden edemedim. Çünkü çok fazla tepinmiştik.
Yer değiştirdik. Bu sefer ben üste çıktım.
-Üstü tercih ediyorum." Yoonginin dediklerini takmadan işime devam ettim. Ellerim her yerindeydi. Durduramıyordum, bir haftadır susuz kalmış gibiydim. Onun da benden bir farkı yoktu. Bacaklarıyla belimi kendini doğru çekerken inlemelerimiz odayı dolduruyordu.
Tamamen çıplaktık. Kıyafetlerimizi nereye attığımız konusunda bir fikrimiz yoktu. Yataktaki yastıklar bile yerdeyken şu an kimseyi düşünmeyecek bir vaziyetteydik.
-O parmağını biraz daha etrafta gezindirirsen..." Yoongi'nin dedikleriyle kıkırdadım. "Ne yaparsın?"
Beni altına hızlıca alırken hiç beklemedi. Kendini içime sokarken inledim. "Bunu yaparım."
Bir çığlık atarken sinirlendim. Saçlarına daha da asıldım ve vücudunu kendi vücuduma bastırdım. "Seni sikerim Yoongi."
-Napıyoruz şu an acaba?" Cevap vermeden devam ettim.
Belli bir süre daha devam ettikten sonra yatağın gıcırtısı ile durduk. "Sanırım gerçekten yatağı kıracağız." Yoongi hiç takmadı. Ensemi tutup dudaklarımı boynuna götürürken içimde dans ediyordu resmen. "Siktir et."
Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum ama gecenin zifiri karanlığı gitmek üzereydi. Yorulmuştuk, ikimiz de kendimizi yatağa bırakırken odada sadece nefes alışverişlerimiz duyuluyordu. Gözlerim kapanmak üzereydi, çok yorulmuştum. Yoongi'nin de benden aşağı kalır bir yanı yoktu. Göz kapaklarım kendiliğinden kapanırken tek gördüğüm üstüme örtülen yorgandı.
...
Gözlerimi zorlukla açarken hava çoktan aydınlanmıştı. Odada kimse yoktu, kıyafetlerim yerdeydi. Yoongi'nin kıyafetlerini görememiştim, büyük ihtimalle giyinmiş ve gitmişti. Üstümdeki yorganla ayağa kalkarken kıyafetlerimi aldım. Kameraya baktım, hala kapalıydı. Rahatladım, giyinmek için tuvalete gitmeme gerek yoktu.
Üstümdeki yorganı bırakmak üzereyken kapı açıldı. Gözlerim o tarafa doğru yöneldi. Elindeki kahvaltı tepsisiyle gelen Yoongi'ydi.
-Günaydın." Tepsiyi masanın üstüne koyarken ıslak saçlarını karıştırdı. "Sen uyanana kadar ben bir sürü işimi hallettim. Çok uyuyorsun." Üstümdeki yorganı bıraktım, kıyafetlerimi Yoongi'nin gözünün önünde giyinirken konuştum. "Yorulmuştum."
Yoongi gözleriyle beni yerken güldü. "Acaba neden?" Tepsideki omletten bir dilim ağzına attı. "Kendim yaptım."
Üstümü giyinir giyinmez kahvaltıya gömüldüm. Çok acıkmıştım. Her şeyi silip süpürürken Yoongi beni izliyordu. Arada gözlerimiz birbirine değiyordu, izlenmekten hoşlanmazdım ama Yoongi başkaydı.
Dün yaşananlardan sonra tamamen hislerimden emindim. İlk ondan duymuş olmak da cesaretlendirmişti beni. Heyecanlı ve kıpır kıpır hissediyordum. Mutluydum, ilk yaşananlar hiç hoş olmasa da bugünden sonra her şeyin farklı olacağını biliyordum.
-Odanın yerini değiştirdim." Yoongi'nin dedikleriyle ona odaklandım. "Burayı sevmiyordum, o oda daha büyük ve geniş. Burada değil, kendi evimde." Yutkundum, bana gerçekten güveniyor olması hoşuma gitmişti. "Akşam oraya geçeriz."
Başımı sallarken önümdeki limonatadan son yudumumu aldım. Peçeteyle elimi ve ağzımı sildim. "Şimdi normal yaşama mı dönüyorum?" Yoongi ellerimi tuttu. "Yaşadıklarını değiştiremem, sana o zamanlar suçlu gözüyle bakıyordum. Ama her şey değişti şu an. Yanımda kalmanı istiyorum. Beraber yaşayalım. Beraber olalım." Cebinden çıkardığı telefonu uzattı. "Telefonun, camı kırılmış, yenisiyle değiştirme fırsatım olmadı ama halledeceğim. Şimdilik sende kalsın."
Gözlerimi kırpıştırdım. Birini sevdiği zaman nasıl davrandığını görüyordum şu an. Ve bu benim çok hoşuma gidiyordu. Gülümsedim. "Teşekkür ederim."
-Bir konumuz daha var.
Yoongi söylediği cümleden sonra elimden tuttu ve yatağa oturttu. Ona doğru dönerken, tereddütlü olduğunu fark ettim. Birkaç kez ağzını araladı ama konuşmadı. Konuşması için bekledim. Kötü bir şey diyecek gibi duruyordu.
-Jimin..." Kaşlarım çatıldı. "Beş gündür burada. Onu buldum."
Zaman yavaş akmaya başlamıştı sanki. Duyduklarımı hazmetmeye çalışırken ellerimi Yoongi'nin ellerinden çektim, geriye gittim. Gözlerimi kapatırken kendimi toplamaya çalıştım.
Buradaydı, hemen dibimdeydi. Beş gündür buradaydı.
-O zaman sen dün dediklerimin yalan olduğunu biliyordun." Yoongi başını salladı. "Bildiğin halde, izin verdin."
-Ne yapacağını merak etmiştim." Elini enseme götürüp beni kendine çekti, dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. "İyi ki izin vermişim."
-Görüşmek istediğin an söyle. Gidebiliriz yanına veya buraya gelir." Yoongi çok kararlı bir şekilde bakıyordu bana. İsteklerimin onun için önemli olduğunu anladım o an. "Ben..." Yataktan kalktım, birkaç tur attım odada.
Onunla görüşmeye hazır olup olmadığımı bilmiyordum. Sonuç olarak, belki iyi bir şeye sebep olmuştu, Yoongi'yle tanışmıştım. Ama ilk zamanlarda yaşadıklarım onun yüzündendi. Belki de ölecektim, kimse beni bulamayacaktı; bunların hepsinin sebebi olabilirdi. Bunu biliyordu, bildiğinden çok emindim. Yine de beni orada o gece yalnız bırakıp gitmişti.
Kalbim acıyordu. İçimdeki ses susmuyordu. Sürekli düşünceler beynimde dolaşıyordu. Durduramıyordum.
Yoongi'ye döndüm. Beni bekliyordu.
-Ben... Şu an istiyorum.
Merhabalarrrr
Kendimi tamamen karakterlere bıraktım, ne istiyorlarsa onu yapıyorum. Normalde bu kadar hızlı aşk olmayacaktı ama bir anda oluverdi, izin verdim. Dksçfkskdkdskdkskd
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyleeee....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'esprit de l'eslacier
FanfictionMin Yoonginin mekanında gizlice çekim yapmaya kalkışan Jeon Jungkook başına geleceklerden habersizdi. /yoonkook