Ateş farklıydı. Annesinin bana söyledikleri umrumda değildi. Evet doğru o iyi biri değil.. kimseyi önemsemeyen, bencil, acımasız, etrafındakilere zarar veren biri. Sonuna kadar haklı. Ama Ateş'in annesinin göremediği bir şey vardı.
"ATEŞ AŞKADA AÇ BİRİSİ."
"Lütfen" gözyaşlarım odanın içinde ruhsuz dolaşırken Ateş telefon sesiyle irkildi. Bileklerime kelepçe görevi veren ellerini çekerken" burada bitmedi" dedi. Ateş az önce tutsak ettiği bedeninden kalkıp telefonu eline aldı. Yaşadığım şoku yok etmek için altımdaki örütüyü üzerime çektim.
Sırtımı yatağın başına yaslayıp ayaklarımı iyice kendime çektim. Kollarımı diz kapaklarında birleştirdim. Ateş telefonu hiddetle açıp "ne var " dedi. Birkaç saniyeliğine bana bakıp telefonu kapattî.
Ateş karşıdan ne duymuştu bilmiyorum ama donakalmıştı. Bana bir kaç adım atıp yatağın kenarına oturdu. "Anlat" dedi ayak ucuna genişlemesine yatarak. "Neyi?" gerçekten neden böyle soru sormuştu bilmiyorum.
"Herşeyi" dedi rahat bir ifadesi vardı. Bu beni korkutmalımıydı? Acaba herşeyi öğrenmiş miydi? Pardon ya öyle olsa şuan ölmüştüm. Belli ki geçmişim hakkında bahsediyordu. Gözlerimi dizlerimde birleştirdiğim ellerime dikip anlatmaya başladım." Mutluyduk!Kelebeğin ömrü kadar..
Babamın balık teknesi vardı. Belirli sürelerde çıkar topladığı balıkları belli bir ücrete satardı. Güneş yüzünü göstermeden o evden çıkardı. Belirli bir huzur, belirli bir bütçe ve belirli bir hayata sahiptik. Taa ki " diyip yutkundum. Gözlerimi yumup devam ettim." Aşırı fırtına vardı. Lanet olsun o gün niye çıkmıştı bilmiyorum ama çok kötüydü .
Babam tekne kazası geçirdi. Çarptığı kayalıklardan bir tek o sağ salim çıkabilmişti. Bir ay kadar hastanede kaldı. Teknenin de batmasıyla iyice maddi sıkıntıya girmiştik. Hastane masrafları cebi yakacak derecedeydi.
Parayı ödeyemediğimiz için, iyileşmesine rağmen hastanede kalmaya devam etti. Borçlar iyice birikti.
Annem bu süreç içinde gündüzleri bir okulun temizliğini yapar akşamları da bir evde yemek temizlik vs. İşlerle uğraşırdı.Tabi bu benim için aşırı zordu. Daha çocuktum okula bile gitmediğim için annemin peşinde gölge gibiydim. Babam o kazadan çıktı çıkmasına da hayatımızı alt üst etmeye başlamıştı. Bir süre iş aradı.
İlk okul mezunu olması onu dejavantajlı yapıyordu. Bunalıma girip içki kullanmaya başladı. Her gece.. Annem onun boğuk hayatında nefes alamamaya başlamıştı.
Birşeylere karşı çıkmak istese de bu büyük kavgalar ve şiddetle bitiyordu. Annem susmayı tercih etti. Kaçtık. Evet biz evden bir sabah kaçtık. Mutlu olabilmek için kaçtık. Kaçtık kaçmasına da annem bu yolda beni yalnız bıraktı. Onun seçimi değildi bu doğru. Bu hayatı yaşamak benimde seçimim değildi buda doğru .
Ozaman beni bu hale getirenin sorumlusu kimdi?" kirpiklerim gözyaşımı serbest bırakmıştı. Daha fazla anlatmak istemiyordum. "Sonra anlatsam olur mu" dedim oturduğum yatakta uzanırken. Anılarımı tazelemek işime gelmiyordu.
"Kalk" diye emir verdi Ateş.
"Lütfen ! Sadece uyumak istiyorum" dedim gözlerimi kapatarak. O an yataktan bir yükün indiğini fark ettim. Üzerimdeki örtüyü sıyırarak kolumdan tuttu. "Yürü" derken sakin bir dili vardı. Belli ki bu sefer kötü bir sürprizle karşılaşmayacaktım.
Tereddütsüz dediğini yapıp salona yöneldim. Mutfak masası gibi bir masanın etrafında oturmamı söyledi. Ateş iki elinin parmaklarını birbirine geçirip " küçük bir anlaşma yapalım mı ?" diyince gülmeye başladım. Anlaşma mı bu kaçıncıydı.Ateş'in ciddiyetliğini fark edince gülmeyi bırakıp "evet seni dinliyorum" dedim.
"Bugün girdiğimiz evi sana unut diyemem " dedi. Doğru söylüyordu unutmam imkânsızdı. "Görünürde üstüne basa basa söylüyorum şimdilik seni öldürmeyeceğim. Ama bana bir takım işlerde yardım etmeni istiyorum" dedi.
Bunun bir karşılığı olmalıydı. "Karşılığında?" dedim bu sorunun cevabını merak ediyordum.
"Karşılığında benimle ilgili istediğin birşey gerçekleşecek" dedi. "Ama hatırlatmalıyım benim işlerime bulaştığında bir daha geri dönüşü olmayacak " diyip oturduğu sandalyede geri yaslandı.
Kaybedecek hiç birşeyimin olmadığını beynim tekrar edip duruyordu. Belki de bu sayede onu işlerinden uzak tutmanın bir yolunu bulabilirdim. Onun çukuruna düşmeden önce benimkine çekmeliydim. İşte tam zamanıydı." Okula başlayacaksın" dedim gergin bir sesle. Duyduğuna şok olacaktı ki kaşlarını çatıp bana nefret bakışları atıyordu. "Saçmalıyosun kaç yaşındayım ben ne okulu"ayağa kalktı.
Cama doğru giderken "hadi ama annen okul Müdürü kimsenin dert edeceğini zannetmiyorum hem bu sayede daha yakın olup işlerini konuşabileceğimiz bir ortam oluşmuş olur"dedim. "Aptal! Bu mevzuların okulda konuşulacağını mı zannediyosun Olmaz!" diye çıkıştı. Birşeyler yapıp ikna etmeliydim.
"İyi ozaman küçük anlaşmaya veda et" diyip merdivenlere yöneldim."tamam. kabul" dedi sert ifadesini bozmadan. Şuanlık zafer benim olsa da onun bataklığında neler olacağını bilmiyordum.
Okulu göze alacak kadar büyük planları olmalıydı. Yoksa kolay kolay teklifi kabul etmezdi. Masaya otururken "güzel. Şimdi oturda şu anlaşmamızın detaylarını konuşalım " dedim. Ateş yola diktiği gözlerini bana çevirerek " konuşalım bakalım" diyip sandalyeye oturdu.
"Buna bulaştığında kimseye söyleyemezsin polise gidersen sende yanarsın, bir takım görevlerin olacak" dedi. "Ne gibi görevler" diyip dudak kıvırdım.Hafifçe sırıttı ellerini saçlarına daldırıp ensesine doğru attı."zamanı gelince ögrenirsin" dedi.
Sandalyeme yaslanıp "pazartesi başlıyorsun. Ayrıca şu evindeki temizliği biraz hafifletirsen çok iyi olur" dedim. Ağzını kulağına varıncaya kadar açıp "fırsatçı" dedi. Bende gülmeye başladım.Ayağa kalkarken "tamam hadi kalk uyu" dedi. Merdivenlere bir kaç adım atmıştı ki " Ateş" diye seslendim. Bana soru sorar gözlerle bakarken " bir daha o şey yaşanmasın" dedim.
Ateş anlamış olacaktı ki merdivenlerden çıkarken"belli mi olur belkide bir gün roller değişir" dedi. Bu çocuk gerçekten sinir bozucuydu. Ama olsun buda benim için bir adım sayılırdı. Masanın üzerindeki sürahiden bardağa su doldurarak içip ayağa kalktım.
Camdan dışarı baktım.
Oda neydi biri eve odaklanmış bana bakıyordu. Geriye doğru bir adım atıp kapıya doğru koştum. Dışarısı oldukça sıcaktı. Ama havadaki rüzgar birazdan gelecek yağmurun habercisiydi. Yola doğru bi kaç adım attım. "Yanlış yapıyorsun" sesin geldiği yöne baktım. Karanlık tamamen yüzünü kapatmıştı. "Ne istiyorsun" dedim korku içimi kaplamıştı. Karışımdaki adam alaycı bir gülüş atıp "Ona güvenmemelisin" dedi.
Beni takmıyordu. "Çisem" arkamı döndüğümde Ateş'in bana seslendiğini gördüm.Bana doğru geliyordu. Adam gözden kaybolmuştu. Ateş "neden buradasın ne oldu" dedi sesi meraklı çıkıyordu. "Hiç kedi inlemesi duydum bir bakayım dedim " bu yalanı iyi mi uydurmuştum bilmiyorum ama Ateş yemişti.
Eve girerken arkama baksamda o kişiyi tekrar görememiştim. O kimdi ve neden bana öyle şeyler söylemişti. İçimi kuşku sararken odaya çıktık. Ateş beni yatağa yatırdı. Arkasını dönüp çıkarken kolunu tuttum. Ayağa kalkıp "sen burada yat ben koltukta uyurum korkuyorum da" dedim. Masanın üzerindeki yastık ve örtüyü alıp koltuğa yerleştirdim. Ateş" gel buraya" emir vermişti.
Ne demek istiyordu anlamadım. Söylediğine uyarak yanına gittim.Örtüyü kaldırdı. Yatağa girdiğimde teninin sıcaklığını hissedebiliyordum. Utanmıştım. Sırtı,ı ona döndüm. Ateş göbeğimden tutup kendine çekti. Ne kadar sadiste benzeyen bir yapısı olsada sıcakkanlılığı insanı etkiliyordu. Çoklu değişken yapısının olması onu diğerlerinden daha farklı kılıyordu. Öyle olsa da onun bir manyak olduğunu unutmamak lazımdı.Güzel koku burnumu yakarken gözlerimi ancak açabilmiştim. Ateş yanımda yoktu. Ne zaman gitmişti. Dün geceki soluksuz uyku sabaha daha canlı çıkmamı sağlamıştı. Küçük adımlarla mutfağa indim. "Oha" istemsizce çıkardığım bu kelimede sonuna kadarda haklıydım. Kusursuz kahvaltı. Ateş elindeki çayı masaya koyarken" orada duracakmısın yoksa gelip yiyecekmisin " dedi.
Merdivenlerden yavaşca inip sofraya oturdum. Bir kaç gündür neredeyse çok az yemek yemiştim. Bu kahvaltı gözüme pek alıcı geliyordu. Soluksuz bir şekilde önümdeki tabağa aldırmadan ordadan yemeye başladım. Çatala batırdığım zeytini ağzıma koyarken Ateş'in bana baktığını fark ettim. Yavaşca elimdekini bırakıp "şey sen de yesene " dedim. Gülerek cevap verdi. "Senden fırsat kalırsa evet neden olmasın" diyip çatalı eline aldı. Utanmıştım. Sofradan kalkıp giderken"hey bak ben özür dilerim öyle demek istememiştim" dedi. "Vay be" dedim içimden Ateş özür dilemesini de biliyordu.
Tekrar sofraya oturup "ısrar etmeseydin oturmazdım" dedim.
"Ya sabır" diye karşılık verdi. Ateş telefonunu alıp bir numara aradı. "Anne şu son sınıfı bitirmek konusunu düşündüm de fazla geç sayılmaz" dedi. Plan iyiye gidiyordu. Ateş bana dönüp " istediğin oldu sıra bende" dedi. Pür dikkat onu dinliyordum. " suriyeden bir adam gelecek sözde onunla bir toplantı ayarladığımızı söyledik.
O adam ölmeli ve bu konuda devreye sen giriyorsun"dedi. Adam öldürmek mi "ben kimseyi öldüremem" diyip çıkıştım. Bu ne saçmalıyordu. "Sakin ol anlattığım gibi yaparsan birşey olmaz. " dedi. "Adam suriyeden gelecek ve bir daha geri dönmemesi gerekiyor. Türkiyeye geldiğinde havaalanından onu senin karşılamanı istiyorum "dedi.
Sözünü kesip "neden silahla öldürmüyorsunuz veya ne bileyim ıssız bir yere çekip parçalamıyosunuz" dedim. "O kadar aptal değil. Yanında korumaları var ve onlarsız bir yere hareket etmiyor. Senden onun odasına girmeni istiyorum. Kadınsın ve odasında onu öldürmek daha rahat olacak" dedi. Şok olmuştum" beni Sürtük felanmı zannettin" diyip ayağa kalktım.
"Korkma! Sadece biraz içki içmesini söyleyeceksin ve kadehine benim vereceğim ilaçdan damlatacaksın. "
Cebinden çıkardığı küçük şişeyi bana uzatırken "önce 15 sn felç hissi verir. Yarım dakikada kanına karışıp kalbe giden damarları tıkar. Bir dakika sonra anlık kalp krizi geçirir. Böylece kalp krizinden gittiği anlaşılır.
Adam yerdeyken çığlık atacaksın hiçbir şeyden haberin yokmuş gibi davranacaksın böylece kurtulmuş olursun" dedi. "Hadi ama Sırma bu işe en layık olan kişi o yapsın" dedim.Ben daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştım.
Beni baştan aşağıya süzerek"Onu tanıyor hem senin fiziğin güzel adamın dikkatini çeker" dedi.
"A güzel ya yapamazsam" bu soru netti. "Yapamazsan ilacı sen iç" hafifçe gülümseyip ayağa kalktı. Gülunecek ne vardı. Bana kısaca ya yaparsın yada ölürsün demek istiyordu. "Hadi gidiyoruz hazırlanman lazım" diyip kapıya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
Chick-LitOnlar farklı yerlerde; kendi hayatlarının kendi hayallerinin savunmasız kahramanlarıydı. Taa ki çaresizlik çanlarını çalıncaya kadar.. "Ateş Ilgaz" ismini kendine çeken sıcaklığından alan , kapalı bir ku...