Her yarayı saran zaman mıdır sevgi mi? sorusunu beynimde binlerce kez tekrarlasamda doğru sonuca ulaşabilmiş değilim. Sadece zamana bırakıp sevgiden yoksun kalırsak ne anlamı kalır yaşadıkarımızın. Ateş'in sevgiye iştahsızlığı zırh gibi kullandığı bencil duygularından kaynaklanıyordu. Bazen anlamadığım şekilde iyi bazen ise sanki karşımdakini hiç tanımıyormuş havası veren bir soğukluğu var. Tam evet Ateş'in karekteri bu derken farklı nedenler doğuran farklı duygular belirmeye başlıyor. Ateş ile birlikte benliğimide kaybetmek üzereyim. Kararsızlık zehrini bedenime işlerken son kez yüzüne baktım. Yine beynimce büyük bir saçmalamanın içindeydim. Sanki ondan uzaklaşabilecek mişim gibi, sanki o tekrar dönüp dolaşacağım yerin onun yanı olduğunu bilmiyormuş da bende gelip durdursun diye gidiyormuşum gıbı. Aptallığımın en üst safhasına tekrar demir attım. Kin miydi hayır nefret mi oda değil aşk sevgi belkide hiç bir şeydi beni Ateş'e çeken. Ortak bir yaramız bir acımız dahi yoktu. O zaman Ateş'in duygularını nasıl hissedebiliyordum. Olmayan şeylerin üzerine hayal kurulmaz cümlesiyle ne kadar bağdaşıyordu bizim hayatımız. Ateş ne kötü bir çocuktu nede iyi sadece karmakarışık olarak nitelendirebileceğim bir yapısı var. Göz ardı edilemeyecek tuhaf ama bir o kadarda merak uyandıran bir yapısı.hışımla ayağa kalıp ''Çisem '' dedi. Gözlerindeki anlamsız bakışlarından kurtulmak için etrafa kaçınma ihtiyacı duysam da yapamadım. Gözleriyle beni kenetlemiş her cümlesine ihtiyacım varmış gibi bir haz uyandırmıştı. Kulaklarıma hücum eden sıcaklık tenimi yakıp kavurmaya başlamıştı. ''Anlamıyorsun değil mi '' neyi dercesine gözlerimle soruyu yüzüne savurdum. Bunu hissetmiş olacaktı ki kenarda bulunan masanın uc kısmına yaslanarak ellerini kollarıyla bütünleştirdi. ''Biz sen ve ben tamam bir ara böyle duygusal mı bilinmez tanımlamasını yapamıyorum bir şeyler yaşamış olabiliriz ama olmaz işte '' diyerek gözlerini devirdi. Bu durumda benim olmam gerekliyken bir erkek beni istemiyordu. Oysa ki ben her durumda onun yanında bulunmuştum. Aşktan pek anlamazdım ama sevginin kuvvetini de iyi bilirim diyerek beynimce kendimi avutmaya başladım. ''bir şeyler açıklamana gerek yok'' diyerek kestirip attım.
''belki bir gün ama şuan değil'' deyip yanıma yaklaştı. İki elini omuzlarımda birleştirerek '' her şeyin bir zamanı var '' dedi. Utancımdan gözlerimi kaçırırken hafif bir tebessüm fırlattı. Beni bu andan kurtarmak istercesine kafamı göğsüne yaslayıp saçlarımı okşadı. Kayda değer bi anımız olsa da bu hazzın pek uzun sürmeyeceğini telefon sesiyle anladım. Ne vardı ki tam evet bir şeyleri yoluna koyacaz diyoruz herkese göre ufak ama bana göre ciddi sorunlar ortaya çıkıyordu. Ateş benden kendini çekip telefonunu açtı. Bir dakika kadar karşıdakini dinleyip ''ne zaman oldu'' diyerek bir soru yöneltti.
''tamam geliyoruz'' deyip telefonu kapattı. Merakıma yenik düşüp '' ne oldu '' diye sorsam da Ateş suçluluk duygusu hisseder gibi önüne baktı. ''Ateş ne oldu?'' diyerek tekrar soru yönelttim. Kafasını sabitlediği yerden kaldırıp ''Çisem Serdar evinde ölü bulunmuş'' dedi. Söyledikleri beynimde şeritler halinde geçerken yaşadığım şokla dengemi kaybettim.
Yer sanki ayaklarımın altından kayıyormuş havası veren bir görüntüye ulaştı. Adrenalin hormonlarım daha fazla salgılandığını hissettiğimde her şeyin bulanıklaştığını hissettim. Bır müddet sonra gözlerimi karanlıkla bütünleştirdim.
''Çisem iyi misin?'' karanlıktan gelen seslerle gözlerimi hafif araladım. Karşımda hiç tanımadığım biri '' korkulacak bir şey yok sadece bayılma''
Ateş''tamam teşekkürler'' deyip doktorun elini sıktı. Bu yaşananlar kabusmuydu yoksa tekrarı olan saçma sapan bir şakamı. Hislerimi tam anlamıyla belirtemiyordum. Bayılmanın etkisiyle bütün bilgiler beynimde karman çorman olmuş durumdaydı. ''Serdar Bey'' diyerek söze başlasam da Ateş lafımı askıda bırakıp ''evet Serdar Bey dediğin adam öldü'' diyerek tamamladı. ''kim neden Ateş bu bizim sonumuz'' diyerek endişemi belırttim. ''Çisem basit bir insanın ölümü neden sonumuz olsun ki?'' sorusuyla beynime şok etkisi vururken dalgamı geçiyor yoksa gerçekten gerçekleri göremeyecek kadar aptallaştı mı arasında gidip gelmeye başladım. Yattığım yataktan sanki yeni uyanmışım havası veren yorgunlukla kalkıp yüzümü sertliğe bürüdüm. ''Ateş artık yeter!'' diyerek kükredim. Bir şey söylemesini beklemeden '' artık gerçeklerin farkına var iyice çocuklaştın her şeyi hafife alıyorsun bugün onu öldürenler yarın bizim için gelecekler. Bizi bırakırlarmı sanıyorsun bu senin ailenin altında yatan gerçekleri öğrenmemizi istemeyen birileri var ve ben onları bulacağım'' diyip tekrar koltuğa oturdum. Sakinleşmeye ihtiyacım vardı.Ateş'te bir süre çıtını çıkarmadı ve yanıma oturdu. ''Tamam sakin ol artık kendi oyunumuzu başlatmanın vakti geldi'' diyip teselli vermeye çalıştı.
''Öncelikle Serdar denen o damın evine gidip kayda değer birşeyler varmı onlara bakacağız'' dedi. Tamam dercesine kafamı sallayıp gerginliğimi ayakucuma vererek tekrar ayağa kalktım. Bir saat kadar bir süre farkından sonra Serdar Bey'in gizli yerine gelebilmiştik. Harabe gibi bulunan bu evde yürürken bir adam gelip '' Ateş bey dediğiniz gibi Serdar Bey'i kaldırdık içerisi temiz'' diyerek yanımızdan ayrıldı. Ateş Serdar Bey'in kaldırılmasını istemişti bunu neden yaptırmıştı bilmiyorum ama benim ölüm görecek halim tükenmişti. Soluduğum havaya dışarı defalarca nakşedip daha önce gittiğimiz büyük odaya girdik. Herşey yerli yerindeydi hiç bir şey kurcalanmamış karıştırılmamıştı. Ateş büyük bir hışımla kapaklara resimlerin hatta dosyaların içine bakmaya başladı.Bende ona eşlik ederken yarım saatimizi sadece bir odada geçirdiğimizi farkettik. Ele değer hiç bir şey bulunamamıştı. Ya öldürmeye gelenler bunları alıp gitmişti yada bir yerlere gizlenmişti. Umudum tükenmeye başlamıştı kı hafif yamulmuş bir tablo gözüme çarptı. Yavaş ama emin adımlarla tabloya yaklaşıp çivisinden çıkardım. ''Ateş '' diye fısıldayıp yanıma gelmesi için merakımı belli ettim. ''ne oldu?''
göz göze geldiğim gizli bölme de bir kaç evrak gözüme çarptı. Hızlıca alıp incelemeye koyuldum. Bir kaç saniyelık bakışmamızın ardından dosyaları incelemeye aldık. Şirketle ilgili bir takım bilgiler, ve duruşma günlerıne aıt bir çok savunma tezleri. Okuduklarıma bakılırsa Serdar Bey ile ilgili öyle savunmalar yapılmış ki suçlu olduğuna ben bıle ınanmadım. Bir kaç sayfa sonrasında dosyanın kapağını kapatıp '' bir şey yok burada Serdar Bey bunları nıye gizlemiş ki?'' diyerek sitem ettim. Ateş dosyalara iyice odaklanmıştı. Dikkatini bozmadan yavaşça incelediği dosyaya baktım.
Ad:Songül
Soyad : Kara
Doğum yeri: Trabzon
Doğum Tarihi : 18 Kasım 1968
Cinsiyet: Kadın
Medeni durumu :Evli
Gözlerim sayfanın üzerinde büyük bir dikkatle süzgeç misali gezinirken bunun gibi rutin bilgilerde içeriyordu. Ateş Arka sayfaya büyük bir titizlikle geçip derin bir nefes aldı.
Ad: Barış
Soyad: Tekindağ
Cinsiyet: Erkek
Doğum Tarihi :10 Aralık 1993
Anne adı: Songül
Baba adı: Adnan
Doğum yeri:Trabzon
Böyle bilgiler içeren doğum raporunun ardından Ateş gözlerini bana dikip " ne anlatıyor burada " Dedi. Sanki anlamamış havası veren mimikleri beni germeyi başarmıştı . Ayağa kalıp ellerini saçlarının arasına gömdü. " Biz ne yapıyoruz " diyerek sitem etti. "Buradan birşey çıkmaz yok Barış yok Songül bu nedir?"
10 Kasım ...
Beynimde binlerce kez tekrar ettim.
"Günlük" diyerek fısıldadım. Ateş bana yaklaşıp " ne günlüğü " diyerek bir soru yöneltti. Sen o gün çiftlikten çıkınca günlüğü okudum. O günlüğün sahibi 10 Kasım 1993 tarihinde baba olduğunu söylemişti. Songül onun karısı kendisi de Kenan Bey olabilir" diyerek elime az önceki raporu tekrar aldım. " tesadüf olamaz mı?"
"Ateş neden birşeylere sürekli itiraz edip olumlu tarafından bakıyorsun?"
"Ya bi seçenektir.Bunun annemle Nasıl bir ilgisi olabilir"
Ateş'e imalı bakıp " annen günlüğü odamdan aldı " dedim. Şaşırmış gibi gözlerini açıp "yani annem odanı karıştırdı öyle mi"
" toz konduramadığın annen mi evet öyle yaptı"
Ateş itiraz etme hakkını sonuna kadar kullanmıştı.
"Ateş artık birşeyler yapsak?"
"Ne düşünüyorsun Çisem ne yapalım ?" Alaycı bir ifadeyle ellerini göğsünde birleştirdi.
"Neden olmasın" diyerek söylediğini tasdikleyip ona doğru bir adım attım.
"Kaybedecek birşeyimiz yok sadece rahatlamak için"
"Bu riskli bişey salak olma Çisem bu adamı öldüren kişiler bizimlede uğraşabilir"
"Korkma annen seni öldürmez" diyerek saçma ama biraz düşününce anlamlı bir cümle ortaya attım.
"Ne demek istiyorsun Serdar'ı annem mi öldürdü"
"Demek istemiyorum zaten öyle"
"Annem bunu yapabilir mi Çisem"
"Yapmaması için bi nedeni varmı?"cümlelerimiz karşılıklı cevap ve sorudan oluşurken Ateş pis bir gülümseme attı. " Bu işin sonunda yaşayacağın hayal kırıklığını görmek için sabırsızlanıyorum"
"Aslında senin yapacaklarını merak ediyorum " diyip elime kağıdı aldım."Trabzon yolcusu kalmasın" diyip gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
ChickLitOnlar farklı yerlerde; kendi hayatlarının kendi hayallerinin savunmasız kahramanlarıydı. Taa ki çaresizlik çanlarını çalıncaya kadar.. "Ateş Ilgaz" ismini kendine çeken sıcaklığından alan , kapalı bir ku...