37.Bölüm: "Tanıdık gelen yüz"

4.5K 300 35
                                    

Sabah saat dokuz. Güneşin sıcağı evin camlarını ağırlarken kasılarak yatağımda dönmeye başladım. Akşamdan kalma birkaç bardağın hala masanın üzerinde olduğunu farkettim. Yan odadan birkaç çıtırtma sesi geliyordu. Ateş'in çoktan kalktığının göstergesiydi. Güçlükle ayağa kalkmaya çalıştım. Bir fincan kahve ayılmam için yeterli gibi gözüküyordu. Dışarıdan volümleri sürekli değişen bağırışlar rahatsız vericiydi.Sokak sesleri dahada artmaya başladı. Ayağa kalkıp cama yöneldim. Neyseki korkulacak veya telaşlanacak herhangi bir durum söz konusu değildi.Yutkundum.Dudaklarımdan ciğerlerime keskin bir kuruluk hissettim.Bir bardak su beni rahatlatmak için yeterliydi. Hızlıca mutfağa yöneldim. Bir bardak suyla bedenimi rahatlattıktan sonra yattığım yere oturdum. Dün gece ki konuşmalar aklıma gelmişti.Ateş'in cümleleri bir bir aklımda tekrarlanıp duruyordu.Sırtıma terden yapışan t-shirtümü bir rlimle çekiştirdim. Odanın içi cehennemi andırıyordu. Acilen kıyafetlerimi değiştirip rahatlamam gerekiyordu. O an aklıma birşey geldi. Belki de bir aydır telefonuma bakmıyordum. Yanımda taşıdığım halde pek içini açmadığım çantama yöneldim. Telefomun şarjı doluydu tabi bitmediyse diye bir umut edip açtım. Zafer çığlığı basmam gerekiyordu.Telefonun şarjı %60 larda kalmıştı. Ard arda gelen birçok mesaj gelmişti. Çoğu İremdendi. Bu kızın yüzünü unutmak üzereydim. Mutlaka bir gün ona ulaşmalıydım. Bir kaçı ise farklı bir numaradan gelmişti. Hızlıca açtım.Gelen mesajların Tekin'e ait olduğunu farkettim . Okuldan habersizce ayrılmıştık.Bu nedenle meraklanması normaldi. Cevap verme tenezzülünde bulunmadan aynı hızla telefonu kapattım. Birde cüzdanım gözüme çarptı. Nüfus kağıdı ve içinde bir kaç liralık bozuk para. Şöyle bakınca maddi durumumu gayet özetler halindeydi. Herhangi bir birikimimde yoktu. Ne bankada nede herhangi bir yerde. Başarılı bir öğrenciyken bu duruma düşmemin anlamını yeni yeni farketmeye başlamıştım. Gülümsedim tekrar çantama cüzdanımı koydum. Bir bakıma tüm gerçekler ve doğrular parmaklarımın altından kayıp gidiyordu. Ateş kavuğundan çıkıp bana kendini açmıştı çıplaklığını iyice hissedebiliyordum. Daldığım yerden bir anda irkildim.
"Uyandım öyle mi?" Kapıdan giren Ateş'e baktım. Yada inceledim demeliydim. Ateş' in zayıf ,kaslı,pütürlü yüzü artık gülümsemiyordu. Dudaklarının birleştiği yer somurtkan bir ifadeyle bükülmüştü.Bakışlarında ise umutsuz,anlaşılmaz birşey gizliydi. Belli belirsiz ses tonunun ayarını biraz açarak "gibi gibi" diye bir ikileme salladım. O an bir on beş dakikalık sessizlik gelişti. Mutfağa yönelip masanın üzerine peynir, zeytin ,reçel gibi rutin kahvaltılıklar koydu.

"Aç mısın " diye soru yöneltti. Elindeki peyniri masaya koyarken kafamla onayladım.
"Gel o zaman" adımlarım bir ileri bir geri gidiyordu. Anlamsızca kahvaltıya bakıp sandalyeye oturdum.
Yumuşak ses tonuyla "Çisem hala dönme şansın var" deyip sandalyeye yaslandı. Derin bir nefes alıp "artık dönemem ki " diye cevap verdim. Bu kanlı yerde neler olabilirdi ki. Yaptığımız plan çok mu saçmaydı. Ben çocukça düşünüp mü. onay vermiştim.
"Bügün mü yarın mı çıkalım yola" Ateş'in patavatsızca cümleye dalışı kahbaltımı yarıda kesmeme yeterliydi.
"farketmez" diyerek topu ona attım.
" O zaman bugün çıkalım. Ne kadar erken o kadar iyi diye düşünüyorum" deyip açlığını bastırmak için yemeye devam etti.

Öğleyi bir kaç saat geçmişti.Alacaklarımızı hızlıca bir toparlayıp arabaya henüz varabilmiştik.Güneş iyice belirmişti. Batıya doğru bir yol aldı.Kızıl güneş gözümü yakmaya başlamıştı.Olabildiğince yavaş giden Ateş sokaklarda büyük bir kıvraklıkla ilerliyordu. Dakikaların nasıl geçtiğini anlamadan etrafı palmiye ağaçlarıyla kaplanmış iki katlı bir binaya geldik.Etrafı seyrek evlerle dolu bir alana sahipti. Palmiye ağaçlarınında burada yetişmesi için normal koşullar yoktu. Bir ara onları düşünerek arabadan indim. Kapıdaki adamlara nazaran muzip bir eve benziyordu. Çokta göze çarpacak bir ev niyeliği taşımıyordu. Adam işini biliyor diyerek adamların yanından geçmek istedik. Kaşları kavisli ve iri yarı bir adam parmaklarıyla Ateş'in omzuna dokundu.
Kapı gıcırtısına benzeyen sesiyle "ne için geldiniz"

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin