Kocaman labirette kaybolmuştum. Yönümü tek bir ışık aydınlatabilirdi gerçekler. İşler içinden çıkılamayacak seviyeye geldiğinde kimseye güvenmemeyi ögreniyosun. Saygını kaybediyorsun. Çevrendekileri,huylarını , geçmişini en önemlisi de kendini. Bir süre zor olsada zamanla alışıyorsun.
Etrafındakilere adapte olmayı.
Hayat insanların sonu mutlulukla biten masallar gibi toz pembe değil . Yada bir yaz filmi kadar heyecan verici değil. Benim gibiler için sadece acı ve yalnızlık...Evet Ateş'ten nefret ediyordum. Beynim bunu sürekli hatırlatıyordu. Ama Ateş'te beni çeken birşey vardı. Tenini yada kokusu değil bu bambaşka bir şeydi. Öğrenme mi engelliyordu. Onu hissetme mi , duygularını kendi dünyasında hapsetmiş kimsenin girmesine izin vermiyordu.
Attığı her adım aklımı bulandırıyor beni etkiliyordu.
O ucu kaçmış örgü gibi çektikçe benden biraz daha uzaklaşıyordu. Ayla güneş misali. Ben varım o yok. O var ben yokum. Bu döngü beni mahvetmişti. Buna alışmalımıydım yoksa değiştirmelimiydim.
~~~~
Telefon sesiyle Ateş ellerini üzerimden çekti. Ozan ne durumdaydı. Sürekli küçümsenmesi benim canımı sıkıyordu. Ateş telefonla konuşurken sesi oldukça ciddi ve kaygılı çıkıyordu."Nasıl?"
"Annemin haberi varmı" arkadan ne söyleniyordu bilmiyorum ama bu durumu bende merak etmiştim. Seçkin Hanım ile ilgili her konu beni de ilgilendiridi. Ateş "tamam geliyorum"diyip telefonu kapattı. Soğuk kanlılıkla "araba şu ilerde eve polisler gelmiş gitmemiz gerek" dedi. Ateş beni takmadan arabaya doğru yürürken ben çantamı alıp "ne polisi ne olmuş" diye soru yönelttim. Sorularımı askıda bırakmayı alışkanlık haline gelmişti."Ateş cevap versene" diye çıkışmak zorunda kalmıştım.
Ateş arabanın kapısını açarken bana dönüp "yılmaz hani şu bizim bahçıvan olan kendini asmış" dedi. Olduğum yerde donakalmıştım. İsmini bile sonradan öğrendiğim adam kendini asmıştı. Bu inanılmaz derecede saçmaydı.
Ya Ozan şimdi ne haldedir acaba eve varmışmıdır diye düşünürken Ateş düşüncelerimden beni "hadi gelmiyormusun" diyerek aldı. Hızlı şekilde arabaya binip çantamı iyice kendime çektim. "Neden böyle birşey yaptı" düşüncelerimi yanlışlıkla ağzımdan kaçırmıştım. "Ben nerden bileyim" Ateş'in sesi donuk çıkmıştı.
Bu kadar soğuk kanlı olması beni şaşırtmıştı. Ben bile bir süredir burada olmama rağmen o adama üzülmüştüm.
Ateş çocukluktan beri yan yana olan adam için en ufak yüz ifadesi bile değişmemişti. Bir müddet sonra evin önüne varabilmiştik. Kuru bir kalabalık vardı bir grup gazeteci bir kaç polis arabası.
Ateş ile arabadan hızlı adımlarla inip şeritle çekilmiş yere yaklaştık. Polis "beyefendi lütfen geri çekilir misiniz" dedi Ateş'i eliyle iterken. "Evin sshibiyim" diyip şeritten geçti. Olay kendi odasında olmuştu. Yaklaşmaya çekinirken yatakla birlikte götürülen Yılmaz amca yı gördüm. İçim parçalanmıştı. Ölüm bana kaybettiklerimi özelliklede annemi anımsatmıştı. Tüylerim diken diken olmuştu.
"Merve" etrafa bakınırken "Merve nerede" diye tekrar ettim. Ateş Yılmaz amcanın ardından giderken ben Merve yi bulmak için odaları aramaya başladım. Sonunda babasının öldügü odada pencerenin altında ellerini bendine sarmış oturuyordu.
İleri geri sallanışları geçirdiği şok anının aynasıydı.
Belli ki ilk o görmüştü. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş yüzü kar beyazına dönüşmüştü. Tavana yaptıgı demire ip bağlamış kendini asmıstı.Peki bunları yaparken ev halkı neredeydi? Bu soruyu tekrar açıklığa çıkarmak için askıya almıştım. Merve'ye doğru yaklaşıp dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerimi ellerinin üzerinde birleştirince anlık gözlerimin içine baktı. Acıyı okuyabiliyordum. Kaşlarını çatıp ellerini çekti kafasını boynuma koyup ağlamaya başladı. O artık yanlız kalmıştı. Dayanağı elinden gitmişti tıpkı benim gibi. Derin bir nefes alıp ellerimle bedenini sararken kenarda bulunan kağıt ilgimi çekmişti.
Bunu birinin görmesi imkansızdı çünkü yatağın altına kaçmış sadece ucu gözüküyordu. Şuan kağıdı almanın sırası değildi. Kendimi geri çekip Merveye "kalk " dedim. Elini yüzünü yıkaması gerekiyordu.
Teklifimi kafasıyla reddetse de artık kendine gelmesi gerekiyordu. Cenaze işlemlerini sadece kendisi üstlenecekti. Kız titreyerek ayağa kalktı. Bir eliyle omzumdan tutarken dışarıya çıktık. Ozan yere yikılmış bir şekilde giden ambulansa bakıyordu.
Bu dehşet vericiydi. Yanımda Merve orada Ozan.. yıkılmış iki kişiye tek başıma yardım edemezdim. Bu evin diğer milleti neredeydi.
Merveyi kenardaki sandalyeye oturtmak isterken Ozan'ın yanına koşarak boynuna sarıldı.
Merve yi bu halde hiç görmemiştim. Ateş yanıma gelerek "ben cenaze işlemlerini halledeyim sen burayla ilgilenen" diyip yanımdan uzaklaştı.
Anlık beyin şokum hala üzerimdeydi. Seçkin Hanım ortalarda yoktu ona bugün yaşananları anlatmalıydım. Şimdilik bunları aklımdan yok edip Ozanlara doğru koştum. Yanına eğilip birbirine sarılan iki üvey kardeşe sarıldım.
Ozan "neden" diye bağırmaya başlamıştı. Onun her acı çığlığı benim içime ukte gibi oturuyordu. Karşıdan gelen hizmetçiler dikkatimi çekmişti.
Onlara doğru yürüyüp orta yaşlarda bulunan kadına bağırarak "burada bunlar olurken siz neredeydiniz" dedim. Bu abartılı kaçmış olabilirdi ama bu durumun sorumluları bile olabilirdi.
"Bizi Seçkin Hanım gönderdi mutfakta çalışıyorduk izinlisiniz diyip çıktı gitti." Kadına anlamsız gözlerle bakarken Seçkin Hanım'ın neden böyle birşey yaptığını anlamıyordum. O mektubu almalıydım. Bir kaç kişinin Merve ve Ozan ile ilgilenmesi bana zaman kazandırabilirdi.
Bahçenin kalabalığını arkamda bırakarak eve doğru koştum. Yılmaz amcanın odasına girerken ipin yerde olduğunu farkettim. Anlık duraksama yaşasamda yerde gördüğüm kağıda yöneldim. Kağıdı hızla elime alıp okunmaya başladım. El yazısıyla yazılmıştı."Oğlum. Sen bu mektubu okurken ben sonsuzluğa uğurlanıyorum. Biliyorum beni asla affetmeyeceksin. Gidişimi hazmedemeyeceksin. Neden yaptığımı düşüneceksin.
Ama bil ki bu seni korumak içindi. Kardeşini korumak içindi. Bilmediğin şeyler var belki de bilmemen gerekenler..
Ne olursa olsun yıkılmamalısın güçlü durup kardeşine sahip çıkmalısın. Oğlum benim için annene iyi bak. Seni seven baban"Mektubu ikiye katlarken annen kelimesi kulağımda yankılanıp duruyordu. Ozan'ın annesi ölmüştü. Yılmaz amca ona neden bunu söylemişti ki .Yoksa Ozan'ın bilmediğimiz bir annesimi vardı.
Odaya hizmetçinin girmesiyle mektubu cebime sıkıştırdım. Kadın gözlerimin içine bakarken ona gülümseyip odadan ayrıldım.
Seçkin Hanım'ın sesini dışarıda duyunca ona doğru birkaç adım attım. Polislerin yanından ayrılıp bana doğru geldi.
"Çisem "diyip gülümsedi. Evet gözlerim yanlış görmemişti. Seçkin Hanım hiçbirşey olmamış gibi gülümsüyordu. "Seçkin Hanım" diyip sustum. Aklıma hizmetçinin "Seçkin Hanım izinlisiniz " dediği kelimleri aklıma gelmişti. Duraksadım "ee başımız sağolsun"diye devam ettim.
Seçkin Hanım birşeyler mi karıştırıyordu. Kilit adamdı anahtar bendim. "Saol" diyip eve girdi. Umursamaz olduğu her halinden belliydi. Birşeyler yapmalıydım. Ateş ile konuşamazdım. Yine tek başıma kalmıştım. Elimi cebime sokup yürümeye başladım. Cebimde olan karta dokununca yapmam gerekeni anlamıştım. Kartta yazan telefonu çevirdim. Telefona Bir kadın çıkmıştı.
"Buyurun"
"Ee şey ben " ismini bilmiyordum kartta yazan isme gözüm ilişti. "Serdar Bey ile görüşmek istiyorum" diyip devam ettim."Tabi isim rica edebilirmiyim"
"Çisem " "Çisem Gür "
"Tamam biraz bekletecegim "
Telefonda çalan müzik "alo Cisem" sesiyle kesilmişti. Derin bir nefes alıp "teklifini kabul ediyorum ama bana bunu kanıtlamadan ona dokunmam" diye irdeledim. "Tamam bu konuyu bizzat görüşelim" diyip telefonu kapattı.
Olması gereken buydu. Belkide bütün bu olanların sorumlusu oydu. Bunu zaman gösterecekti. Bir taşta iki kuş vurabilirdim.~~~~
Cenaze kalkarken Merve yi tutmak mümkün değildi bütün gece ağlayıp durdu. Ozan'a da dünden beri ulaşılmıyordu. Ateş ben birşey demeden Ozan'ı aramaya çıkmıştı. Ozan cenazeye de gelmemişti. Yılmaz amcanın dediği gibi Ozan onu asla affetmeyecekti. Dua işlemi bitince herkes dağılmıştı.
Seçkin Hanım "Çisem hadi" derken gözüm Merveye ilişti. Hala ağlıyordu ve başında hiç kimse yoktu. "Seçkin Hanım lütfen" diyip dolmuş gözlerimle ona baktım.
"Tamam" diyip gözlüğünü taktı ve arabasına doğru yürümeye başladı.
"Merve hadi kalk" onu teselli etme çabalarım boşunaydı öksüz kalmıştı.
Kafasını toprağa yaslayıp "özür dilerim baba "diye fısıldadı.
Kafasını kaldırıp dolu gözlerle bana bakıyordu. Birkaç damla yaş gözünden ok gibi yere çakılıyordu. "Çisem senden çok özür diliyorum"diyip boynuma sarıldı."Çisem sana söz veriyorum her anında yanında olacağım" dedi. Haince planlar aklımdan geçiyordu. Birine ihtiyacım vardı ve Merve kapalı kutuları açabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
ChickLitOnlar farklı yerlerde; kendi hayatlarının kendi hayallerinin savunmasız kahramanlarıydı. Taa ki çaresizlik çanlarını çalıncaya kadar.. "Ateş Ilgaz" ismini kendine çeken sıcaklığından alan , kapalı bir ku...