~~~"Ateş lütfen sıkıntı istemiyorum" diye irdeledim sakin ses tonumla. Etraftaki mikroskobik canlılar bile gerginliğimizin üst safhada olduğunu hissedebiliyordu. Ateş sıkıntılarının yükünü ayak ucuna vererek kavisli yolda ilerlemeye devam ediyordu. Arabayı bu harabe evin önüne çekmek istememişti. Belki de eve gidene kadar oksijenin alacağını düşünmüştü.Diyecek birşeyimin kalmamasıyla birlikte giydiğim t-shirt tenime yapışıyor, daha çok nemi içime çekiyordu.
Bulanılmıştım. yada bunalması gereken Ateşti.Her ne olursa olsun yaşadıklarımız ayrı hissettiklerimiz aynıydı. Kader dert ocağında misafir ederken fikrimizi dahi almamıştı. Bedensel olarak değilse bile ruhsal olarak ölüme gidişimizin simgesiydi her adımımız. Aldığımız kararları irdelemeye gerek varmıydı diye bazen düşünüyorum. Her gece yarın şunu yapacağım diye uyuyor, her sabaha akışına bırakmalıyım diyerek uyanıyorum. Serdar Bey 'in Ateş'e karşı tepkisi nasıl olacaktı.
O gökyüzüne savrulmuş bulut gibi özgürlükçü bir yapısı vardı. Ele alınamaz, hissedilemez. Ateş ile tek farkımız buydu belkide. Ben içimdekileri dışarı bırakırken , o içindekilere nazaran bedenini bir zırh gibi kullanıyordu. Zırhın derinliklerinde yatan Ateş'e ise ulaşmak imkansız görünüyordu.
Ateş evin önünde durup derin bir iç çekti. Gözlerini benden kaçırarak ''burası mı?'' diye tısladı. Dilime düğümlenen kelimeleri bir kenara bırakıp kafamla onayladım. Tek eliyle ittiği kapıda ona eşlik etmemi dahi istememişti.Sanki bu harabe yere defalarca gelmiş gibiydi.
Kendine cesaret maskesi takınmayı seven biriydi Ateş. Yine de bir adım önüne geçerek saçlarımı tek elle toladım. Geçen sefer yerdeki gizli geçidin üzeri boştu. Şimdi ufak yollu bir kilim koyulmuştu. Kapağı kaldırmamla yüzeye çıkan toz burnuma nakşederken Ateş benden önce davranıp merdivenleri hızlıca indi.Az önceki gerginliğin yerini durgunluk alırken kapılar bir anda açıldı.
Serdar Bey gözlerini önce bana dikip sonra Ateş'e odaklandı. ''hoş geldiniz'' diyip sonra Ateş'e odaklandı. Başımla onaylayıp '' merhaba'' dedim. Durumla alakası olmayan bir kelime kullanmıştım. Ateş kaos çıkarabilirdi. Serdar Bey'in birşey demesini beklercesine gözleriyle taciz ediyordu. Elini uzatıp ''buyrun böyle geçin'' dedi.Geçen seferki odaya nazaran daha büyüktü.
Ateş odanın içini sıvazlarken '' ajan mısın?'' diyerek soru yöneltti. Haklıydı da etrafta yüzlerce fotoğraf vardı ve biz bunların amacını dahi bilmiyorduk. ''hayır'' diyerek odaya tekerlekli sandalyede ki adam girdi. Bu adamın adını bilmediğim görünür bir gerçekti.Ateş gözleriyle adama yüklenerek ''başlayın bakalım ne zırvalayacaksınız'' diyerek köpürdü. Ateş'e karşı gözlerimi parlatarak '' sakin ol diye fısıldadım.
'' tamam şöyle başlayalım'' dedi Serdar Bey.
'' Ateş sen! anneni tanıyorsun kim olduğunu biliyorsun yada bildiğini sanıyorsun.'' diyerek devam etti. '' ne deemk bu?'' Ateş'in sesi sinirlenmeye başladığının alarmını veriyordu. ''Ateş sana annenin Seçkin Hanım olmadığını söyleseydim bana inanır mıydın?''
bu soru karşısında nefesler tutulmuştu. Gözlerim kararmaya başlamıştı. Ateş'in kasları öfkeye yenik düşüp Serdar Bey'e doğru bir kaç adım attı.
Serdar Bey'in siyah gömleğine yapışıp '' ne diyosun lan sen '' dedi.Kaosun çıkmasına dakikalar kalmıştı hissetmeye başlamıştım. Serdar Bey sakinliğini korumayı biliyordu. Ateş'in böyle bir tepki vereceğini biliyordu. Büyük yetenek diyip içten tebrik ettim.
'' sana yardım etmem için buraya geldin değil mi?''
''Amacın ne?''
''Yakamı bırakırsan anlatacağım''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
ChickLitOnlar farklı yerlerde; kendi hayatlarının kendi hayallerinin savunmasız kahramanlarıydı. Taa ki çaresizlik çanlarını çalıncaya kadar.. "Ateş Ilgaz" ismini kendine çeken sıcaklığından alan , kapalı bir ku...