XI

40.7K 2.2K 70
                                    




Gitmemem için ısrar eden Elif hanıma döndüm. "Lütfen, eve gidip biraz yalnız kalmam lazım. Kalabalığa alışkın değilim. Şu an iyi olmam için evime gitmem gerek. Yine görüşürüz ki zaten." derken sevimli bakışlar atmaya çalışıyordum. "Bırak gitsin anne." diyen Kaan'a dönmedim bile. Yine herkesin onu uyardığını duydum. Sanırım Polat olmadığından rahattı. Tek korktuğu o gibiydi. Sahi Polat hala gelmemişti, neredeydi ?

Savaş ve Barış'ta gitme fikrimden hoşlanmadığını belli ediyorlardı. Barış'a döndüm. En ikna edilebilir o gibiydi. "Hem biz yarın seninle değil miyiz ? Göreceksin iyi olduğumu." Savaş sanırım buluşacağımızı bilmiyordu ve çatılan kaşlarıyla Barış'a bakıyordu. 

Çırpındığımı gören Yıldırım bey olaya et attı. "Sevgilim, kızımız bizden zaman ve biraz alan istiyor. İsteklerine önem verelim. Değil mi ?" dediğinde onunda bu fikri hiç beğenmediğini anlamıştım. Ama ben istediğim için benimle dikleşmek istemiyor gibiydi. Yine kalbime bir şeylerin aktığını hissettim. Bunları da düşünmeyi eve bıraktım.

 Elif hanımda pes etmişti. "Git ve bir daha gelme." diyen Kaan kimsenin bir şey demesini beklemeden yukarı koşar adımlarla çıkmıştı. O en son düşüneceğim şeydi. Gerçekten dertlerim bana yetiyordu.

Mahcup bakışlarla bana dönen Elif hanımla Yıldırım beye baktım. "Sorun yok. Beni istemek zorunda değil." derken zorlanmıştım. Alışkınım ben. Savaş ve Barış'a döndüm. Gülümseyebildiğim kadar güldüm. "İkizine de çok teşekkür ederim. Kaç saattir benimle ilgileniyorsunuz." Savaş yine kaşlarını çatmıştı. Barış ise yanıma yaklaşıp saçlarımı hafif karıştırdı. "Abiler bugünler için vardır çitlembik." Kaşlarımı çatıp saçlarımı düzeltmeye çalıştım. "Oy sen sinirlendin mi!" derken eğlendiği belli oluyordu. Cevap vermedim. 

"Gitme fikrinden hiç hoşlanmasam da fikirlerine saygı duyan bir abi olmaya çalışıyorum. Zaten yarın benimlesin" dedikten sonra nispet yaparmış gibi Savaş'a döndü. Savaş, dövecek gibi bakıyordu. Bana değil, Barış'a. Onun yerinde olsam hemen kaçardım. İkisini de hafif tebessümle izledikten sonra Yıldırım bey konuşunca ona döndüm. "Ben seni bırakırım." Buna da itiraz edersem artık sessiz kalmayacağını düşündüğümden onayladım. 

Kapıdan çıkmadan hepsine dönerek elimi salladım. Elif hanım yine bana sarılmak istiyor gibiydi ama ne o ne ben adım atamıyorduk. Sanırım hala zamanı gelmemişti.

Araba evin önünde durduğunda sakin bir nefes verdim. Bu sokakları görmek sanırım travmamı tetikleyecekti ama alışmak zorundaydım. Yıldırım bey bana döndü. "Saat kaç olursa olsun, bir şey olsun veya olmasın ; istediğin her an beni arayabilirsin." dediğinde yine ağlayacak gibi olmuştum. 

"Kızımın ve karımın ölene kadar emrine amadeyim." derken sesli bir şekilde gülmüştü. Sanırım ağlayacağımdan korkmuştu ve bu duygusal havayı dağıtmak istiyordu. Bu adam kızım dediğinde daha çok ağlamak istiyordum ki! 

Ne olurdu ki sizinle büyümüş olsam

Ben de yine klasik gülüşümden atıp son kez ona baktım. "Her şey için, çok teşekkür ederim." Bana kocaman gülümsediğini görmüştüm. Hızlıca eve girip yatağa kendimi attım. Uyumak ve her şeyi unutmak istiyordum.

Çığlık atarak uyanmıştım. Saat kaçtı bilmiyordum ama hava kararmıştı. Zihnimde tek yankılanan o adamın sesiydi. Hiçbir şey düşünemiyordum. Yine ellerim titriyordu. Koşar adımlarla duşa girdim. Ayakta duramayacak haldeydim. Ağlayarak buz gibi suyun altında boynumu lifliyordum. 

Ne kadar süredir bunu yapıyordum bilmiyordum ama canım acımaya başlamıştı. Onun o nefesini yine boynumda hissediyor gibiydim. Sesi, dedikleri zihnimde yankılanıyordu. Üstüne üstlük başka nefret ettiğim sesi de duyuyor gibiydim. 

Küçük şeytan, senin hak ettiğin bu işte

Pis hissediyordum. Ne kadar yıkanırsam yıkanayım, hiç temiz olamayacak gibi hissediyordum. En sonunda yorulduğumda 1 saati geçtiğini hissetmiştim. Hasta olursam yarın Barış beni asla bırakmazdı.

 Ağlayarak kendimi kurulayıp aynaya döndüm. Boynum berbat gözüküyordu. Düşünmek istemedim. Yarın bir şekilde kapatırdım. Ağlaya ağlaya giyinip koltuğuma geçtim. 3 kişilik koltukta 1 kişilik bile yer kaplamadan büzüşmüş, ağlamaya devam ediyordum. Çok yorulmuştum. Artık huzurlu hissetmek istiyordum.

Ben bu düşüncelerde boğuşurken kapının çaldığını duydum. Gerilmiştim. Benim kapım hiç çalmazdı ki? Kimdi? O adam beni bulmuş olabilir miydi ? Korka korka kapıya yürürken telefonumu sıkıca elimde tutuyordum. 

Titreyen ellerimle kapıya dokunup delikten bakmaya çalıştım. Nemli bakışlarımla görmek zor olsa da o adam olmadığına emin olmuştum. Tanıdık duruyordu. İhtiyacımı hissetmiş miydi acaba?

Daha fazla oyalanmadan kapıyı açtım. Daha çok ağlamaya başladım. Onu görmek bütün gardımı indirmiş gibiydi. Ben kolay kolay birinin yanında ağlamazdım ki. Onunda gözlerinin, boynumda ve yüzümde dolandıktan sonra dolduğunu görmüştüm. O kadar mı kötü görünüyordum ? Dayanamadım. Çenemi tutamadım.

"Polat, ben artık kirli miyim ?"

Hızlıca kollarını bana dolamıştı. O an düşünemedim , düşünmek istemedim. Kollarımı beline dolayıp ağlamaya devam ettim.


HELLOOO !

Yorumlarınızı gözlerimden kalpler çıkarak okuyorum. Beğenmenize çook sevindim. Destek veren herkese çok teşekkür edderiiimm :))

Tabi ki ilk sarılacağı insan Polat olacaktı. Onların bağının çok farklı olacağı sinyallerini zaten vermiştim.

Ne düşünüyorsunuz, gidişat ne olacak sizce ?

Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum, öpüldünüzz

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin