Uzun zamandır hissettiğim huzurun birkaç gündür sarsıldığını, aksine acayip derecede huzursuz hissettiğimi biliyordum. Bunun sebebi tabii ki Barış abimle aramızın bozuk olmasıydı. 4 gün geçmişti. Yaptığı imanın, hatanın farkında olmalı ki pek yüzüme bakamıyordu.
Yine de oturup konuştuğumuzda halledebileceğimizi biliyorum. Barış abim başından beri bana hep iyi tarafını göstermiş, ufacık kötü bir şey bile söylememişti. Ondan asla beklemediğimden bu kadar etkilenmiştim.
Savaş abimin o gün onu biraz sarstığını biliyordum, Polat abimin de bağrışlarını duymuştum. İkisi de ben üzülüyorum diye ona kızmışlardı. Beni bu denli sahipleniyor olmaları içimde yine bir çok şeyi onarmıştı. Yine de Barış abimin üstüne gitmemeleri için ricada bulunmuştum.
Karan o gece mesaj atmıştı, ben ise Kaan'ın kollarında ağlayarak uyuyakaldığım için mesajını sabah görebilmiştim. İçimde, kasvetli bir duygu karmaşası vardı. Burcu hanımla en kısa zamanda görüşmek istiyordum. Her şeye ağlayabiliyor, en ufak şeyde sinirleniyordum veya tam tersi çok heyecanlanıp, çok mutlu oluyordum. Bu durum beni yorduğu kadar çevremi de yoruyor olmalıydı.
Kendimi uzun zamandır hissetmediğim kadar yorgun, bitkin hissediyordum. Naz ve Melisa beni ziyarete gelmiş, dışarı çıkmamız için ısrar etmişlerdi ama benim gerçekten kafamı dağıtmaya bile müsait olmayan bir ruh halim vardı.
Yıllarca yalnızlığa, her şeyi tek başıma göğüslemeye alıştıktan sonra başkalarının benim için uğraşmasına adapte olamıyordum. Kızlara bunu güzelce açıklamaya çalışmıştım. Ne kadar başarılı olmuştum bilmiyordum ama üstüme gelmemişlerdi.
Karan ise... Karan'dı işte. Gelmiş, moralimin bozuk olduğunu görmüştü. Çok fazla ısrar ettiği için abimle tartıştığımı, bu yüzden canımın sıkkın olduğunu söylemiştim. Detay vermemiştim. O da sormamıştı zaten. Sadece bana ne yapmak istediğimi, nasıl kendimi iyi hissetmemi sağlayabileceğini sordu. O bana bunları sorarken hıçkıra hıçkıra ağlamak istemiştim ama tek yapabildiğim biraz yalnız kalmak istediğimi söylemekti.
Yine de Karan gitmemiş, "O zaman ben de senin yanında varlığımı belli etmeden dururum, gerçekten hissetmezsin." demişti. Bütün gün ise beni zorlamadan yanımda olmuş, hatta sessizce ikimize kahve yapmıştı. Kahveleri içerken hiçbir şey konuşmamıştık. Sadece birbirimizi izlemiştik. Karan'a o gün için hala minnettardım.
Bugün yürümek, kafamı biraz daha boşaltmak istediğimden abime haber vermiştim. Ruh halimin yeterince farkında olduklarından, itiraz etmek istese de etmemişti. Bende uzun zaman sonra müzik dinleyerek, biraz ağlayarak, çokça düşünerek eve gelmiştim.
Olay Barış abimin kıskançlığından dolayı bana dedikleri değildi. Tabii ki onlara da üzülmüştüm ama bu kadar kendimi hırpalayacağım kadar bir şey dememişti. Sadece ben artık içime attıklarımı, içimde tutmakta zorlanıyordum. Mutlu rolü yapamıyordum veya hep enerjik olamıyordum. Sanırım tükenmiştim.
Karan her gün bana ya bir kitap alıntısı, ya bir dizi/film önerisi ya da şarkı atıyordu. Bu durum gülümsememi sağlıyordu. Bana uzun uzun nasıl olduğumu sormuyor, kafamı dağıtmak için birkaç konu açıyordu. Mesela gün içinde kendi yaptıklarını, okuldaki sorunlarını, gıcık olduğu insanları, arkadaş grubundakileri...Hepsini anlatmıştı. Kendimi gün geçtikçe ona daha yakın hissediyordum.
***
Yemekten sonra odama çekilmiş, başımın ağrıdığını söylemiştim. Barış abim nöbette olduğundan beni bu konu bunaltacak insan sayısı azalmıştı. İlaç alacağımı söylediğimde, ailem huzursuz olsa da üstelememişlerdi. Telefonum titrediğinde gözlerim yastığımın yanında duran telefona kaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
ChickLitARA VERİLDİ. Ben Efsun.17 yıl sonra öğrendiğim gerçekle Efsun Yılmaz. Gerçek aile kitabıdır.