Saatime batkığımda yarım saate çıkacağımı gördüm. Engin abiye her şeyi anlatmamın üstünden 3 gün geçmişti. O da herkesin vereceği tepkiye vermiş, şaka olduğunu düşünmüştü. Bana bile hala şaka gibi geliyordu. Detaylıca konuştuğumuzda her şeyi zamana bırakmam gerektiğini, yine de onlarında bir suçu olmadığını ve onlara bir şans vermemi tembihlemişti.Bu 3 günde Elif hanım ve Yıldırım bey sürekli nasıl olduğumu soruyor, bir ihtiyacım olup olmadığını öğrenmeye çalışıyorlardı. Ben de onlara kibar olmaya çalışarak ılımlı yaklaşıyordum.
Barış ise her gün en az 2 kere aramıştı. Nöbeti, hastaları derken o da çok yoğundu ve yarın ikimizin de boş olduğunu konuşup buluşmak için plan yapmıştık. Heyecanlıydım. İlk defa biriyle buluşacak ve vakit geçirecektim. Üstelik bu kişi abimdi. Her ne kadar dilimden dökülmesede içten içe abi sıfatına en kolay Barış'ın yerleşeceğini biliyordum.
Son kez masalara bakıp siparişleri götürdüm. Yorulmuştum ve hemen eve gidip bir şeyler yemem lazımdı. Sabahta kahvaltı yapmamıştım ve tansiyonum düşmüş gibiydi. Engin abi olsa beni azarlar, zorla yemek yedirmeden beni göndermezdi. İşi olduğu için bugün gelemeyeceğini söylemişti. Kafede 4 kişi çalıştığımız için çok sorun olmuyordu.
Saat geldiğinde önlüğümü asıp çantamı aldım. Hava kararmıştı ve ben tedirgindim. Yine de yürümek istedim. Biraz hareket etmeye, nefes almaya ihtiyacım vardı. Issız sokaklara doğru yürürken düşünüyordum. Hala ne yapacağımı bilmiyor, bocalıyordum. Bağıra çağıra ağlamak istiyordum. O hemşireyi karşıma alıp neden diye haykırmak istiyordum. Ama tek yaptığım sessiz bir şekilde işe gidip gelmekti. Bu tepkisizlik bünyeme fazla geliyordu.
Işığın yaptığı gölgeye baktığımda arkamda birinin varlığını hissetmiştim. Daha da tedirgin olsamda evime yaklaştığımı düşünerek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Hızlı adımlarla yürümeye çalıştığımda, titreyen bacaklarım ve bulanan midem buna izin vermiyor gibiydi. Birinin dokunuşunu hissettiğimde koşmaya çalıştım.
Sadece çalışabildim çünkü arkamdaki her kimse güçlüydü ve ben arkamı bile dönemiyordum. Bağırmaya ve çırpınmaya başladım ama hemen eliyle ağzımı kapattı.
"Şşş, güzellik başımıza kimseyi toplamak istemeyiz değil mi ? İkimizde eğlenip dağılacağız." diyen iğrenç sesini duydum. Daha da titrediğimi ve ağlamaya başladığımı fark ettim. İtlemeye çalışıyordum ama o beni sımsıkı tutup saçlarımı kokluyordu. Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ve boynumdaki nefesi iyice midemi bulandırıyor, başımı döndürüyordu. Olmazdı. Bayılmamalıydım. Ölürdüm. Bu düşünceler arasındayken birinin adamı üstümden aldığını fark ettim.
"Ulan orospu çocuğu ! Ben seni çıktığın yere geri sokmaz mıyım ha !"
Ses tanıdıktı. Ama algılayamıyordum. Kenardaki duvara sinmiş, kollarımı kendime sarmıştım. Ağlamam durmuyordu. Çok korkmuştum. Uzun zamandır bu denli korktuğumu hatırlamıyordum ve bir an kurtulamayacağımı düşünmüştüm. Kusmak istiyordum. Yumruk sesleri geliyordu ama dönüp bakamıyordum.
Tanıdık olan hala küfürler ediyordu ama algım hala kapalıydı. Kusmaya başladım. Çok kötüydüm. Sesler durmuştu. Bana saldıran kişi sanırım artık bayılmıştı. Yerde öylece yattığını fark ediyordum ama gözlerimi ona değdirmek istemedim. Birinin yanıma yaklaştığını fark ettiğimde kusmam durmuştu ve hala kendimi iğrenç hissediyordum. Yine de ona bakmam gerektiğini hissettim.
"Efsun, iyi misin ? Bak ben buradayım. Sorun yok. Yalnız değilsin." deyip bana yaklaşmaya çalışıyordu. Savaştı. Burada ne işi vardı, niye buradaydı bilmiyordum ama çok minnettardım. İyi ki gelmişti. O olmasa ne yapardım ? Asla kurtulamazdım ve bugün ölüm günüm olurdu.
Nasıl bir haldeydim bilmiyordum ama iyi olmadığım kesindi. Kocaman adam dikkatimi dağıtmak için çabalıyor, korkutmadan yaklaşmaya çalışıyordu. Kollarımı bacaklarıma sarmıştım ama bütün vücudum titriyordu. Ağlamam durmuyordu.
"S-savaş." diyebildim sadece. "Buradayım güzelim. Bak bana. Geldim. Sorun yok. İyisin." diyor beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Gözüm istemsiz o şerefsiz kaydığında hemen önüme geçti. Görüş alanımı kapatmıştı. "Bakma ona. Gel hadi eve gidelim. Tamam mı ?" derken bana uzanmıştı. Kaçacak gibi oldum ama halimde yoktu. "Savaş, teşekkür ederim." derken bilincimin kapandığını hissettim.
Elinde olamayan dürtüyle Efsun'un yanına gelen Savaş ya gelmeseydim diye düşünmüştü. İş yerinin ve evinin adresini o geldikten sonraki gün zaten bulmuştu. Sadece bugün cesaretini toplamıştı. Belki böyle bir olay olmasa yanına bile gelmeyecekti. Sadece yorucu bir günün ardından Efsun'u görmek istemişti. İyi ki de istemişti.
Onu öyle çırpınırken gördüğünde o adamı öldüreceğini hissetmişti. Öyle bir öfke ve korkuyla dolmuştu ki. İlk defa böyle olduğunu biliyordu. Eve sürerken arka koltuktaki Efsun'a bakıp duruyordu. Annesi ve babası çok üzülecekti ama o kızı yalnız o eve yollayamazdı.
Aklı çıkacak sanmıştı. Polis kuzenlerini arayıp o adamı aldırmıştı bile. Efsun uyanınca ne olacaktı, kendine hemen gelebilecek miydi? Zaten yaralı bakan o gözleri daha da mı kötü olacaktı? Bilmiyordu ama tek bildiği bu kıza zarar gelmesini istemediğiydi.
Eve geldiklerinde Efsun hala uyanmamıştı. Allahtan Barış evdeydi, hemen onun kontrol etmesi lazımdı. Kucağında olan Efsun yok gibiydi. Bu kız gerçekten 40 kilo falandı. Bunları düşünmeyi sonraya erteleyip kapıyı çaldı. Elif hanım kapıyı açtığında böyle bir görüntüyle karşılaşacağını düşünmemişti. Hemen gözleri dolmuştu bile.
"Savaş, anneciğim. Ne bu hal ? Ne oldu, Efsun iyi mi ?" derken bağırdığının farkında değildi. Kızı bir ölü gibi abisinin kucağındaydı. Annesinin bağırışını duyan ev halkı hemen kapıya koşmuştu. Hepsi şoka girmişti. Efsun'a ne olmuştu bilmiyorlardı ama hiç iyi durmuyordu. Yüzü bembeyaz, kuruyan gözyaşlarının izleri yanaklarındaydı. Boynu kızarıktı.
"Barış kustu, ağlarken de bayıldı. Çok fazla titriyordu. Bir şey yap." derken çaresiz hissetmişti kendini. Abisini ilk defa böyle gören Kaan bile korkmuştu. Ne olmuştu bu kıza ? Barış hızlıca Efsun'u alıp odasına götürdü. Kardeşi hiç iyi durmuyordu. Oysa sabah ne kadar heyecanlanmıştı. Yarın doya doya ikisi vakit geçirecekti. Şu an bütün heyecanı üzüntüye dönmüştü.
Polat hızlıca Savaş'a döndü. "Nerde buldun Efsun'u, ne oldu?" Sakin kalmaya çalışıyordu. Ama elleri ona yanıldığını göstermek ister gibi titriyordu. İçten içe çok endişelenmişti.
"Abi ben Efsun'u görmek istedim. Evinin oralardayken, bir bağırış sesi duydum." derken zor konuşuyor gibiydi. Onu gördüğü an gözünün önünden gitmiyordu. "Bir adam, Efsun'a saldırıyordu." deyip susabildi sadece. Annesinin ağlaması haykırışlara dönmüştü.
Polat içindeki endişenin çok büyük bir öfkeye döndüğünü hissetti. Karşısındaki kardeşi de iyi gözükmüyordu. Niye etkilendiğini çok iyi bilse de, ellerinin halinden anladığı üzere adamın pestilini çıkarmıştı. Yine de Polat'ta o adama gününü göstermeden durmayacaktı. Kaan şu anlarda nefretini unutmuş sadece endişeleniyordu. Evet o kızı bu evde istemiyordu ama yine de iyi olsundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
ChickLitARA VERİLDİ. Ben Efsun.17 yıl sonra öğrendiğim gerçekle Efsun Yılmaz. Gerçek aile kitabıdır.