XXXII

23.8K 1.7K 199
                                    


"Anladığım kadarıyla affetmek istemiyorsun Kaan'ı. Doğru mu ?" diyen Burcu hanıma çevirdim bakışlarımı. Bana ailedekileri detaylı olarak sormaya başlamıştı ve sıra Kaan'daydı. "Aynı evin içindeyiz, aynı aileye sahibiz. Onun yüzüne bakmamam, onu tamamen yok saymam ailemi üzüyor ve ben onları üzmek istemiyorum. Yine de içten içe bana dediklerini unutamam. Hala etkileri devam ediyor. Hiçbir zaman abi-kardeş olamayız ama aynı ortamda bulunan iki insan olarak kalırız."

"Affetmemeni, unutmamanı çok iyi anlıyorum. Seni en yaralı olduğun noktalardan vurmuş. Bazen yarım kalırsın, bazen affedemezsin, bazen unutamazsın bunlar hayatın gerçekleri. Kendini hiçbir şey için zorunda hissetme. " dedikten sonra derin bir nefes almıştı. "İş hayatın nasıl gidiyor? " dediğinden biraz rahatlamıştım. Kaan konusu beni geriyordu ve açıkçası düşünmek istemiyordum. "Güzel gidiyor. Mutluyum yani. Kitap okumayı sevdiğimi söylemiştim. Kitap okuyabiliyorum, ders çalışabiliyorum. Çokta yorulmuyorum. Üstelik patronum Salih amca dünyanın en tatlı insanlarından."

"Bir de biriyle tanışmıştın sanırım. Karan mıydı?" İsmini duymak bile kalbimi hızlandırmaya yetmişti. Bu ister istemez oluyordu ve heyecanlandığımı belli etmemek için bir çabaya giriyordum. "Evet. Salih amcanın yanına geldiğinde tanıştık."

"Onun hakkında ne düşünüyorsun ?" dediğinde bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyordum. Bu konuyu kimseyle konuşamadığımdan belki de açık açık anlatsam iyi olurdu. "Bilmiyorum. Kötü bir düşüncem veya duygum yok ona karşı. Aksine onu gördüğümde heyecanlanıyorum, onunla sohbet etmek hoşuma gidiyor. İyi biri kısacası. Yine de ben bu heyecanımı, duygularımı yok saymayı düşünüyorum. Hayatım yeterince zor. Çocuk değilim niye böyle hissettiğimi de anlayabiliyorum."

"Yani içten içe onu beğendiğini, hoşlandığını kabul ediyorsun?" Açık açık bunun yüzüme söylenmesi kısa çaplı bir şoka soktu. Beğeniyordum evet ama hoşlanmak mıydı emin değildim. Konuşamayacağımı anladığımda kafamı onaylar biçimde salladım. 

"Hayatın zor, bazı şeyleri yoluna yeni yeni sokabiliyorsun, alışmaya çalışıyorsun. Doğru, ama sence de yok saymak bazı şeyleri ertelemek için hayat çok kısa değil mi? Yarının ne getireceği belli değil. Sana hemen karar ver demiyorum ama en azından içinden geldiği gibi anı yaşamalısın. Bu sana iyi gelecektir." 

Haklı olabilirdi. Yine de ben içten içe bu tarz olaylara girmekten korktuğumu biliyordum. Aileme karşı bile tamamen güven duyamazken yeni birini hayatıma almak tedirgin ediyordu. Terk edilmek, sevilmemek aşamadığım travmalarımdandı ve daha zamana ihtiyacım olduğunu biliyordum.

Seansımızın sonuna geldiğimizi fark ettiğimde kendime gelmeye çalışıp, Burcu hanıma teşekkürlerimi sundum. Çok tatlı bir kadındı ve onunla sohbet etmeyi seviyordum. 

Çıktığımda yine gergin bir şekilde beni bekleyen Polat abimi gördüm. Kapı açıldığı gibi ayağı kalkmış, yüzümde gezinen bakışlarıyla üzgün olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. Kalbim yine sevgiyle dolmuştu bile. "İyiyim abi. Merak etme." dediğimde derin bir nefes verip bana sarıldı. 

"Seni merak etmemem mümkün mü sence güzelim ? En değerlimsin sen benim." İçeride ağlamamıştım ama abimin bu sözü gözlerimi doldurmuştu. "Seni çok seviyorum abi. Hep benimle olun, lütfen."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin