Gözlerimi açmaya çalışırken, ellerimi hareket ettiremediğimi fark etmiştim. Başımda keskin bir ağrı vardı ve bu ağrı gözümü açmamı zorlaştırıyordu. En son olanları hatırlamaya çalıştığımda zihnime düşenlerle birlikte aldığım nefesin sıklaştığını hissetmiştim. Kaçırılmıştım. En son o adamın sesini duyduğumu hatırlıyordum ve bu bünyeme daha büyük korkunun işlemesine sebep oluyordu.
En sonunda gözlerimi açtığımda, etrafı tam olarak idrak edebilmem zaman almıştı. Etraf kapkaranlıktı ve odadaki tek ışık, üst camdan bana vuran ışıktı. Bu da görmemi iyice zorlaştırıyordu.
Birkaç saniye kendime gelmeye çalıştığımda iplerden kurtulmaya da çalışıyordum ama ipler o kadar sıkı bağlanmıştı ki her oynatışımda bileklerimin soyulduğunu hissediyordum. Beni kim, niye kaçırırdı ki? Karşıdaki demir kapının açılmasıyla içeri giren kişi görmüştüm. Son duyduğum sesin, zihnimin bana bir oyunu olmadığını anlamıştım.
Hayatımın katili tam karşımda duruyordu. Yaşlanmıştı, yüzünde her zamanki gibi iğrenç bir sırıtma vardı ama eskisi gibi bakımsız, sarhoş durmuyordu. "Uyanabildin sonunda ! Sen uyurken hiç eğlenemiyordum."
"Ne istiyorsun benden? Niye kaçırdın beni!" diye bağırdığımda yüzü buruşur gibi olsa da yüzündeki o sinsi sırıtma gitmemişti. "Senden neler istediğimi biliyor olmalısın küçük şeytan." Bu hitabı midemi bulandırıyordu. "Bana şöyle seslenme!"
"Eskilere mi gidiyorsun yoksa sevgili kızım. Sen de özledin değil mi? " iğrenç kahkahası kulağıma geldiğinde kusacağımı hissetmiştim. "Sen kendin koymadın mı kapının önüne beni ? Şimdi bu yaptıklarının amacı ne?"
"Öğreneceksin, biraz sabırlı olmalısın." dediğinde yine iğrenç bir şekilde gülüyordu. O yüzüne kocaman bir yumruk atmak istiyordum. "Ne saçmalıyorsun sen, bırak beni!" diye bağırdığımda cevabı yüzüme patlayan bir tokat olmuştu.
"Kes sesini ! Kafamı siktin iki dakikada." Yanağımın sızladığını hissediyordum. Bütün gücüyle vurmuştu puşt. Büyük ihtimalle moraracaktı.
Yıllardır onun şiddetinden uzak kalan bedenim, bu uzaklığa hemen alışmış olmalı ki canım çok acıyordu. Eskiden bana bundan kat kat fazlasını yapardı, ağlamazdım bile. Unutmuştum. "Benim biraz işlerim var, ben gelene kadar uslu bir kız ol. Geldiğimde her şeyi öğreneceksiniz."
Midem iyice bulanmaya başlamıştı. Kaç saattir buradaydım ben? Evdekiler yokluğumu fark etmiş miydi? İşe gitmediğim için Engin abi merak etmiş olmalıydı.
Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Şu birkaç saattir yaşadıklarım şaka gibi geliyordu. Önce Kaan'ın dedikleri, sonra bu adamın beni kaçırması. Zihnim karmakarışıktı. Tek bildiğim bünyemin bunları kaldıramayacak kadar zayıf olduğuydu. Üstelik yanağımda çok sızlıyordu. Dudağımın da patladığını akan kanı hissettiğimde anlamıştım.
Ağlamak istiyordum ama ona bile halim yoktu. Teke yapabildiğim bu iplerden kurtulmaya çalışmaktı. O da ekstra canımı acıtıyor, son kalan gücümü de tüketiyordu. Bir süre sonra iyice yorulduğumu hissettiğimde bu çabamdan vazgeçtim. Onlar beni bulur, diye fısıldadım. Lütfen bulsunlardı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.