XVIII

34.7K 2K 90
                                    


Öksürüğümün biraz geçmesini bekleyip, soluklanmıştım. Dün yağmurun altında durmak pek iyi bir fikir değildi . Hassas bir bünyem vardı ve sanırım hasta oluyordum. Yine de pişman değildim. O anları ölene kadar unutmayacaktım. Kaan hariç herkes bizi gülerek izlemişti. Hatta bir ara Yıldırım bey ve Elif hanımında şarkılara eşlik ettiğini duymuştum. 

Polat ise bizi videoya çekmişti. En kısa sürede ondan videoları istemeliydim. En sonunda Elif hanımın azarıyla içeri girmiş, duş alıp yatmıştık. Sabah uyandığımda henüz bu kadar kötü olmamıştım. İşe gelmiş, Engin abiye heyecanla olanları anlatmıştım. Gülerek beni dinleyip, benim adıma çok sevindiğini söylemişti. Müsait bir vakitte onlarla tanışmak istediğini de belirtmişti. 

Öğle aramda Elif hanım aramış, akşam Polat ve Yıldırım bey ile birlikte iş yemeğine gideceklerini söylemişti. Ona hasta olduğumu söylememiştim, büyük ihtimalle çok üzülür ve yemeğe gitmezdi. Barış ise sabah nöbeti olduğunu söylemişti. Savaş ve Kaan ne yapacaktı bilmiyordum.

Son işlerimi de halledip Engin abiye çıktığıma dair haber vermiştim. Bugün Şükrü amca beni eve götürecekti. Geçenlerde onunla tanışmıştım. Çok sevimli biriydi. Bu işe bırakılıp, alınma mevzusu canımı sıksa da Polat ve Yıldırım bey ısrar etmeme izin vermiyordu. Çalışma fikrimden zaten hoşnut olmadıklarını bildiğimden bu konuyu çokta uzatamıyordum. 

Elif hanımın merak edeceğini bildiğimden, eve geçtiğimi ve gittiğim gibi yatmayı düşündüğümü mesaj atmıştım. Ararsa sesimden kötü olduğumu anlayabilirdi. Gerçekten de dediğimi yapmış, eve girdiğim gibi odaya koşmuştum. Midem bulanıyordu ve yemek yiyeceğimi sanmıyordum. Savaş ve Kaan neredeydi bilmiyordum ama onları görmemem iyi olmuştu. Üstümü değiştirip yattığımda kısa bir süre sonra uykuya dalmıştım.


Uyandığımda boğazımın daha da kötüleştiğini fark etmiştim. Saate baktığımda 3 saattir uyuduğumu görmüştüm. Elif hanım dün bu saatlerde yemeğe gideceklerini söylemişti, tahminimce gelmelerine daha vardı. Onlar gelene kadar bir şeyler yiyip, ilaç alsam iyi olacaktı. Beni kötü görmelerini istemiyordum. 

Bu düşünceyle yataktan çıktığımda üşüdüğümü hissettim. Hemen üstüme hırka geçirip mutfağa girdim. Bu sürede kimseyi görmemiştim. Kaan umurumda değildi ama Savaş'ın nerede olduğunu merak etmiştim. İşlerimi hallettikten sonra onu aramaya karar verdim. Utansam, çekinsem de yapacaktım. 

Ufak öksürük krizleriyle birlikte yiyecek bir şeyler hazırlamıştım. Daha doğrusu hazır olan yemekleri ısıtmıştım. Yemeğimi yerken bir yandan düşünüyordum. Şu an ev gözüme ruhsuz, soğuk gelmişti. Sanırım evdekilerin varlığına alışmıştım. Kaç gün olmuştu bu eve geleli ? Doğru muydu bu kadar kısa sürede alışmam ? Bilmiyordum. Tek bildiğim onlarla olduğum zaman kendimi huzurlu hissettiğimdi. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki Kaan'ın mutfağa girdiğini konuştuğunda fark etmiştim.

"Ne o, bizimle ilgili planlar mı kuruyorsun yoksa ?" İstemsizce gözlerimi devirdim. Bu çocuk yine ne saçmalıyordu acaba. "Herkesi kandırabilirsin ama beni kandıramazsın Efsun."

"Ne saçmalıyorsun Kaan Allah aşkına!" diyebildim sadece. 

"Herkesi inandırmaya çalışıyorsun. Ben masumum, zararsız bir kızım diye geziniyorsun resmen." Sinirlenmeye başlıyordum. Tepki vermeye halimde yoktu. Kemiklerimin sızladığını hissettim. Daha fazla onunla aynı ortamda bulunmak istemediğime karar verip kalktım. Odaya gidip uyuyacaktım. Yanından geçecekken sert bir şekilde kolumu tutmuştu. Canım acırken kolumu çekmeye çalıştım. "Cevap ver bana!" 

"Bırak kolumu ! Senin saçmalıklarına ayıracak vaktim yok." derken hala kolumu çekmeye çalışıyordum ama çok sert bir şekilde tutuyordu. Moraracağına emindim.

"Evde kimse yok diye mi sesin çıkıyor ? Normalde hiç konuşmazdın." dedikten sonra sinsi bir sırıtma oluşmuştu yüzünde. "O kadar zavallısın ki Efsun. Evdekilerin seni gerçekten sevdiğini mi düşünüyorsun ? Hepsi acıyor sana. Tek başına, ailesiz, zavallı bir kız çocuğu. Kim acımaz ki ?"

Her bir cümlesinin kalbimi parçalara böldüğünü hissetmiştim. Çoktan ağlamaya başlamıştım bile. Doğru muydu ? Acınacak halde miydim ? Tek başına, ailesiz, zavallı bir kız çocuğu. Haklıydı. Kim acımazdı ki bana. Ona nasıl baktığımı bilmiyordum. Kolumu bırakmıştı. "Oturup ağlayacak mısın bir de ? Gerçekten çok zavallısın Efsun."

Midem bulanıyordu. Her kemiğim sızlıyordu. Üstüne kalbim paramparçaydı. Sus demek istedim. Sus, daha da aramıza uçurumlar sokma. Onun yerine sadece ağlıyordum. Birden mutfağa Savaş girmişti. "Ne oluyor burada ? Niye ağlıyorsun Efsun?" Algılayamıyordum. Aklımda sadece Kaan'ın sözleri dönüyordu. Benden cevap alamayacağını anladığında Kaan'a döndü. "Ne saçmalıdan da ağlattın lan kızı ?"

"Sen de mi abi ? Sen de mi bu zavallıyı koruyacaksın. Ya sen ne çabuk unuttun bizim yaşadıklarımızı !" diye bağıran Kaan'la sıçramıştım. Korkuyordum, üzgündüm, başım dönüyordu. 

"Doğru konuş lan ! Kardeşin o senin, kardeşin!" Artık Savaş'ta bağırıyordu. Daha fazla onları dinlemek istemedim. Kalan son gücümle odaya koştum. Odamdaki lavaboya girdiğimde çoktan kusmaya başlamıştım. 

O kadar zavallısın ki Efsun. Evdekilerin seni gerçekten sevdiğini mi düşünüyorsun ? 

Düşündükçe daha çok kusmaya başladım. Birden saçlarımın tutulduğunu, sırtımın sıvazlandığını hissettim. "Tamam abicim. Geçti" Ağzımı çalkaladığımda aynaya bakmıştım. Dün ne kadar mutluysam şu an o kadar berbat duruyordum. 

Zavallı Efsun

"İyi misin güzelim ?" derken yanaklarımı okşayan Savaş duraksamıştı. "Efsun, sen yanıyorsun !" Ellerini itledim. 

Hepsi acıyor sana

Bana acımalarını istemiyordum. Yine de ağlamamı durduramadığımdan daha da zavallı durduğuma emindim. "Uyuyacağım. Gider misin?" Beni duymamış gibi davrandı. Kollarımdan hafifçe tutup yatağa doğru yürümeye başladık. "Gel geç yatağa. Yedin değil mi bir şeyler ? Ben Barış'ı arayıp ilaç soracağım. Uyuma tamam mı ?" Çoktan yatağa yatmıştım. Cevap verecek halim yoktu. Sadece ağlıyordum. Her yerim ağrıyordu.

Birkaç dakika sonra Savaş gelip bana ilaç içirmişti. Bu sürede aşağıda ne olduğunu merak ettiğinden  bana sorularda sormuştu. Ama cevap vermemiştim. Kaan'ın sesi zihnimden çıkmazken, bu olanları birine anlatabileceğimi düşünmüyordum. 

Bir süre beklediğinde ateşimin düşmediğini fark emişti. Benim ise ağlamalarım iç çekişlere dönmüştü. Kendimi çok kötü hissediyordum. Savaş elinde bez ve bir kapla geldiğinde tekrar ağlayacağımı hissettim ama ona bile halim yoktu. Bilincim kapanırken "Acımayın bana, lütfen." diye fısıldamıştım.

Ara ara Elif hanımın ve Yıldırım beyin seslerini duymuştum, yine de algılayamamıştım. Yavaş yavaş kendime geldiğimde gözlerimi açmıştım. Savaş geçen sefer Yıldırım beyin uyuduğu gibi sandalye tepesinde uyuyordu. Kendimi o an çok kötü hissetmiştim. 

Gerçekten acıyor muydu bana? Kapının açıldığını hissettiğimde gözlerimi kapatmıştım. Sırtım kapıya dönük olduğundan uyanık olduğumu anlamazlardı. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Birinin bir süre beni izleyip, saçlarımı okşadığını hissettim. Saçlarıma öpücük kondurup gitmeden önce konuştuğunda gelenin Polat olduğunu anlamıştım.

"İyi ol güzelim. Abin seni her şeyden koruyacak, merak etme."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin