XVI

35.1K 1.9K 198
                                    


Elif hanımın saçımı ördüğü günün üzerinden 5 gün geçmişti bile. O anları düşündüğümde tebessüm ettiğimi hissettim. Gözlerimiz dolu dolu o saçlarımı örerken, ben onu aynadan izlemiştim. 2 gün boyunca örgüleri açmadan gezmiştim. Yıkanmam gerektiğini hissetmesem uzun bir süre o saçla dolaşacağıma emindim. 

Bu 5 günde Kaan ve Savaş hariç evdekilerle bolca vakit geçirmiştim. Barış evde olduğumuz her saniye yanımdaydı resmen. Oyun odasında oyunlar oynamış, kütüphanem için kitaplar almaya geçen gittiğimiz sahafa bile gitmiştik. 

Polat ise her gün beni işe bırakıp alıyordu. Bu durum karşısında mahcup olsam da o her seferinde bunları düşünmememi tembihliyordu. Kabuslarım artmıştı. Yıldırım bey veya Elif hanım her gün gelip bir süre beni izliyorlardı. Genelde uyuyormuşum gibi davranıyordum. Bana çok narin davranıyorlardı ve ben her geçen gün onlara bağlanıyordum. 

Yarın pazardı ve izin günümdü. Uyuyamadığımı hissettiğimden zorlamamış, kahve yapıp bahçeye çıkmıştım. Gökyüzü o kadar güzeldi ki saatlerdir sadece yıldızları izleyip, düşünüyordum. Birinin omzuma battaniye koyduğunu hissettiğimde korkmuştum. Döndüğümde Savaş'la göz göze geldim. "Niye hala uyumadın sen ? Hava soğuk üstüne bir şeyde almamışsın. Hasta olacaksın." derken yanıma oturmuştu bile. "Uyuyamadım. Teşekkür ederim." diye fısıldadım. "Sen niye uyanıksın ?"

"Ben de uyuyamadım." demişti sadece. Zorlamadım. Savaş'la aramız çok garipti. Ne yakındık ne uzak. Beni o gün kurtardığından beri ona olan duygularım tamamen pozitife çevrilmişti. Onunda üstünün ince olduğunu görmüştüm. Ona bakmadan battaniyenin bir ucunu omzuna uzattım. Bana baktığını hissediyordum, utanmıştım. Şimdi ikimizde aynı battaniyenin içindeydik. Ben gökyüzünü izlerken, o beni izliyordu. Kendimi iyi hissetmiyordum. Konuşmak istedim.

"O gün yalan söyledim." Bedeninin kasıldığını hissetmiştim. "Aslında hayalimde hep bir meslek vardı." Cümlem bittiğinde bedeni gevşemişti. Sanırım daha büyük bir şey bekliyordu.

"Ne olmak istiyorsun ? " diye sordu. "Savcı." diyebildim.  "Hep savcı olmak istedim. Bana bu zamana kadar haksızlık yapan, ezikleyen her insan inat .Kendimle ilgili tek kurduğum hayaldi belki de. Hayal olarak kalacak gibi."

"Neden ki?" dedi. "Hep bir koşturmaca içerisindeyim. Çalışıyorum, okula kaç yıldır hiç gidemedim. Ev geçindirmek zorundayım. Vaktim oldukça ders çalışıyorum ama yeterli olduğunu sanmıyorum. Hem şans yüzüme gülse, kazansam bile okuyamam ki. İşimi bırakamam, okuluma odaklanamam." Derin bir nefes verdim. Ne kadar acınası haldeydim.

"Efsun." dediğinde sesi öyle bir tondaydı ki ona bakma ihtiyacı hissettim. "Artık zorunda değilsin. Biz varız. Sadece derslerine odaklanabilirsin. Çalışmayı bırakabilirsin." Gözlerimin dolduğunu hissettim.

"Bırakamam. Burada yaşıyor olabilirim ama birbirimizi hala tanımıyoruz ki. Üstelik Kaan beni hala istemiyor. Çok üstüme gelmiyor ama biliyorum. Belki daha fazla yürütemeyip gitmek zorunda kalırım. Her şey bu kadar belirsizken olmaz." dediğimde yine kasılmıştı.

"Kaan alışacak. Sen de bir yere gitmeyeceksin. Zaman lazım bize sadece. Şöyle düşünme." Bir süre durduktan sonra konuşmaya devam etti. "İstersen sana ders çalıştırabilirim." Midemde yine uçuşan kelebekleri hissetmiştim. "Gerçekten mi?" derken sesimin heyecanlı çıkmasına engel olamamıştım. "Gerçekten." deyip gülmüştü. "Teşekkür ederim." diye fısıldayabildim sadece. 

"Onlarla aran nasıldı ?" diye sorduğunda ilk başta anlam veremesem de sanırım anlamıştım. O adam ve kadından bahsediyordu. Hiç kimseye doğru düzgün geçmişinden bahsetmeyen ben, artık anlatmam gerektiğini düşündüm. Bakışlarımı gökyüzüne çıkarıp konuşmaya başladım.

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin