Başına vuran ağrıya bir kez daha lanet etmişti Kaan. Çoğu zaman geceleri kabusla geçse de dün gece biraz farklıydı. Salak değildi. Sesinden Efsun olduğunu anlamıştı. İçinin soğuduğunu her hissettiği an aklına Selin geliyordu.
Efsun doğmadan önce hepsi kız kardeşe sahip olacağı için çok fazla heyecanlı olmalarına rağmen Kaan'ın heyecanı farklıydı. O da sonunda abi olacaktı. Her gece annesinin karnını severek ninni söyler, masal okurdu. Sesini tanısın, ilk ona abi desin istemişti.
Selin ise tam bir felaketti. Ailedeki herkesi tek tek paramparça etmişti. En son vurgunu Kaan ve Savaş'a yapmıştı. Savaş'ın sürdüğü arabanın frenleri bozmuştu. O anlar aklından asla gitmiyordu. Uyandığında bacaklarını hissetmediğini fark etmişti. Fark edişinden sonra ölmek istemişti. O kız yüzünden sakat kalabilirdi.
Çok uzun süren fizik tedaviler, ameliyatlar sonucu sağlığına kavuşmuştu. Ama laftaki kadar kolay değildi. Psikolojik olarak çökmüştü. Hala antidepresan kullanıyordu.
Savaş uzun bir süre komada kalmış olsa da bir süre sonra kendine gelmişti. Selin hariç herkes ölü gibiydi. Kimse onun yaptığına inanmak istemiyordu ama kamera kayıtları vardı. Hemen şikayet etmişlerdi, yapılan psikolojik testler sonucu Selin'in şizofren olduğu ortaya çıkmıştı. Annesi ve babası bunu fark edemedikleri daha doğrusu bu şeytani düşüncelere sahip olabileceğini düşünemedikleri için hala vicdan azabı çekiyordu.
Kaan her şeyin farkındaydı. Efsun, Selin değildi. Hiçbir hareketi benzemiyordu. Elinde değildi. Beyninde binlerce tilki dönüyordu. Ya onunda abisi olmaya çalışsa, iyi davransa Selin gibi davranmaya başlarsa ? Ailesi bir kez daha yıkılamazdı. Buna kimsenin gücü yetmezdi.
Dün gece için ona teşekkür borçluydu. Yine de gidip onunla konuşmak istemedi. Farkında değilmiş gibi davranacaktı.
Kahvaltı yaparken bir yandan dönen muhabbeti dinliyordum. Bugün herkes evdeydi ve sakin bir şekilde kahvaltı yapıyor, sohbet ediyorduk. Sabah Kaan'la karşılaştığımızda dün hiç yaşanmamış gibi davranmıştım. O da bana eşlik etmiş, bir şey dememişti. Bu sanırım ikimiz içinde daha kolaydı.
Nasıl cesaret edip odasına girmiştim, saçını okşamıştım, ninni okumuştum bilmiyordum. Yine onu o halde bırakıp odama gidemezdim.
Yıldırım bey ve Polat iş hakkında konuşurken onlara odaklanmıştım. Anlamasam da dinliyordum. Yanımda Savaş'ın sesini duyduğumda irkildim. "Bugün istediğin zaman ders çalışabiliriz." Dönüp ona tebessüm ettim. "Çok iyi olur. Çok teşekkür ederim." Bana anlamadığım bir şekilde bakıyordu.
Soğuk değildi, kırıcı değildi. Şefkatliydi. Ve ben her ona baktığımda daha çok minnet duyuyordum. Gülümsememe karşılık verdi. Karşımdan zeytin atıldığını fark ettiğimde geri çekilecekken Savaş'ın eli yüzüme gelmesini engellemişti. "Lan!"
"Gözlerimin önünde yapmayın bari. Kalbime inecek !" Bunu diyen tabii ki Barış'tı. Ayağa kalkıp yanaklarını sıkmak istedim. Bu kıskanç halleri o kadar sevimliydi ki. "Kıskanma ulan puşt." diye cevap vermişti Savaş. İkisinin atışmaları her zaman çok komikti.
İkisi de konu ne olursa olsun birbiriyle zıtlaşıyordu. Asla ortak bir fikre sahip olduklarını görmemiştim. Barış bana döndü. "En sevdiğin abinin ben olduğumu söyle de göt olsun bu."
Yine ne cevap vereceğimi bilmiyordum işte. Hepsi çok farklıydı benim içimde. Hepsine ayrı ayrı sevgiler besliyordum, yalan değildi. Bu kadar kısa sürede kalbime girmişlerdi. Ben ne cevap vereceğimi düşünürken Polat beni bu dertten kurtardı. "5 yaşındaki çocuk yapmaz şu hareketleri. Ağlama!" derken gülüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
ChickLitARA VERİLDİ. Ben Efsun.17 yıl sonra öğrendiğim gerçekle Efsun Yılmaz. Gerçek aile kitabıdır.