"Abi mi?"
"Siz nerden tanışıyorsunuz?"
Barış ve Savaş aynı anda ilk soruyu sorarken, Polat kaşlarını çatmış bir biçimde tanışıklığımızı sorguluyordu. Alparslan abi onları umursamadan gelip bana sarıldı. 2 yıl önce, karakolda tanışmıştık.
Başlarda ev bulana kadar sokakta kalıyordum, belalar tabii ki başımı bırakmıyordu. Aslında o zamanlar nezarethanede kalmak sokakta kalmaktan kat kat iyiydi. Alparslan abi benimle ilgilenen polisti. Benimle hep ilgileniyor, yardımcı oluyordu.
1 yıldan fazla süredir onu görmüyordum. Onu görmek beni eskilere götürse de içim huzurla dolmuştu. O zamanlar bana iyi hissettiren nadir şeylerden biriydi.
"2 yıl önce duvar kenarında büzüşmüş bir şekilde duran o minik kızın kuzenim olduğunu bilsem asla bırakmazdım." deyip kahkaha atan Alparslan abiye baktım. "1 yılı geçti, belaya bulaşmadan durabiliyor muydun sen ?"
Diğerlerinin sorularını yok sayıp benimle uğraşıyordu. Gözlerimi devirmeden edemedim. "Ben belaya bulaşmıyordum. Onlar beni buluyordu bir kere."
"Biri açıklayacak mı artık!" diye isyan eden Barış'a döndüm. Alparslan abiye öldürecek gibi bakıyordu. "Kardeşin bela mıknatısıydı bir aralar. Karakolda tanışmıştık." diye kısa kesmişti.
Olayları anlatmadığı için mutlu olmuştum. Yine de utanmıştım. "Ay annecim ! Ne karakolu?" Elif hanım üzülmüştü işte.
"Önemli şeyler değil yenge. Siz böyle ufak durduğuna bakmayın. Eli çok ağır hanımefendinin." Yanaklarım daha da kızarmıştı ! Sanırım bunu fark etmişlerdi. "Çekil bakayım kenara, yeğenimle tanışayım." dedikten sonra Alparslan abiyi resmen fırlatan adama baktım.
Yıldırım beyle birbirlerini andırıyorlardı. "Ben Erdem Yılmaz. Amcan oluyorum güzelim." dedikten sonra sarılmak için uzanmıştı. Gerilsem de iteleyecek değildim. "Ben de yengen oluyorum tatlım. Arzu Yılmaz." dedikten sonra yeşil gözlü, kumral bir kadın sarılmıştı. Bu ailede temas bağımlısıydı sanırım.
"Alparslan'ı zaten biliyorsun. Bu da diğer oğlum Cihan." Bana boş bakışlar atıyordu. Umursamadan hafif tebessüm edip diğerlerine baktım. Polat, Savaş ve Barış üçlüsü Alparslan abiye hala çatık kaşlarıyla bakıyorlardı. Gözüme komik gelseler de, gülmedim.
Kaan ne yapıyordu bilmiyordum. Onu yok saymakta kararlıydım.
"Herkes acıkmıştır, hadi masaya geçelim." diyen Elif hanıma herkes uymuştu. Sırayla hepimiz oturduğumuzda Alparslan abi yanıma oturmak istemişken Polat tarafından karşıya atılmıştı resmen. Kahkaha atmak istemiştim ama Polat'ın ölümcül bakışlarına denk gelmek istemiyordum. "Ayırdılar bizi miniğim." diye dudaklarını büzerek bana bakıyordu.
"Yılışma lan kardeşime!" diyen Savaş'a baktım. Onların ağzından duymak beni her seferinde kısa süreli bir dumura uğratıyor, içimdeki kelebekleri uyandırıyordu.
Yemek sakin muhabbetle, bana sorulan sorularla geçmişti. Gerginliğimin biraz azaldığını hissetmiştim. Cihan hariç hepsi sıcakkanlı insanlardı. Yemekten sonra oturma odasına geçmiş, kahve içerken sohbete devam ediyorduk.
Bir yanımda Polat bir yanımda Alparslan abi vardı. "Bir baktım adamın gözü mosmor. Dönüp bakıyorum minicik, 160 bir kız. Nasıl dövsün bu adamı. Bunu sesli dile getirince Efsun'un gözlerinden ateş çıktı resmen. O an ikna oldum." deyip kahkaha atmıştı Alparslan abi.
Ah, hala benim rezil anılarımı anlatıyordu. Sinirlendiğimde gözüm bir şey görmüyordu, o adama yumruk attıktan sonra uzun bir süre elimde sargıyla gezmiştim.
![](https://img.wattpad.com/cover/354872407-288-k960469.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
ChickLitARA VERİLDİ. Ben Efsun.17 yıl sonra öğrendiğim gerçekle Efsun Yılmaz. Gerçek aile kitabıdır.