Annemin bizi öperek uyandırmasıyla yemek saatine kadar uyuduğumuzu fark etmiştim. Barış nöbetten geldiği için uyuması normaldi. Sanırım ben de ilaçlar beni sersem yaptığından, bu saate kadar deliksiz uyumuştum. Yemek odasına girdiğimizde içimdeki mutluluğu tutamamış, Kaan hariç hepsini tek tek öpmüştüm. Kaan'a gözüm bile değmiyordu.Annemin öpücüğüyle kalkmak bünyeme ekstra mutluluk katmış gibiydi. Günlerdir aklımda olan bir şey için yardıma ihtiyacım vardı. Yanımdaki Polat abime dönüp fısıldadım. "Müsait olduğunda odama gelir misin? Konuşmamız lazım."
"Bir şey mi oldu ?" dediğinde sanırım tedirgin olmuştu. "Kötü bir şey değil. Merak etme." dediğimde uzatmamıştı. Herkesin gününün nasıl geçtiğini konuşmuş, sakin bir şekilde yemeği bitirmiştik.
Oturma odasına geçtiğimizde başım babamın göğsünde, dinliyordum. Barış, benimle vakit geçirip uyuduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor, herkesi kıskandırmaya çalışıyordu. Sanırım bunda başarılı oluyordu. "İlk benimle uyudu zaten şerefsiz." diyen abimle daha çok eğlenmeye başlamıştım. Resmen ilkokul çocukları gibi kavga ediyorlardı.
Bu uyuma mevzusunun Savaş'ı üzdüğünü görmüştüm. Daha doğrusu kısa bir süre ifadesi bozulmuş, hüzünle bakmıştı. Hemen eski haline dönmüştü ama ben yakalamıştım. Onu asla üzmek istemezdim. Benim için o kadar çok şey yapmıştı, benim yüzümden asla üzülmemeliydi. Bu konuyu bu gece çözecektim.
Babam alnımdan öptüğünde bana dönüp "İyisin değil mi canımın içi? Ağrın var mı?" demişti. Bu soruyu belki de bininci duyuşumdu ama beni bıktırmak yerine değerli hissettiriyordu.
Hayatımda doğru düzgün bu soruyu soran olmamıştı ve ben her defasında heyecanlanıyordum. Bu kadar ufak şeylerden bile mahrum kaldığımı düşünmek ise beni fazlasıyla üzüyordu. Yine de düşünmek istemedim. "İyiyim babacım. Merak etme." dedikten sonra iyice göğsüne sokulmuştum.
Baba kavramı birkaç ay öncesine kadar benim için sadece kabuslarım demekti. Şimdi ise bu kavram tamamen değişmişti. Benim babam vardı.
Gerçekten beni seven, bana değer veren, gözümün içine bakan bir babam.
Her geçen gün daha çok şükür ediyor, şansımı iliklerime kadar hissediyordum. Ne kadar zaman geçtiği, erken olduğu düşünceleri umurumda bile değildi. Belki o olayı yaşamasak hala duygularımla değil mantığımla hareket ediyor olurdum. Bilmiyordum. Yine de içimde hiçbir pişmanlık yoktu.
Bana bir adım geliyorlarsa onlara on adım gitmek istiyordum. Bunu hak ettiklerini anlayalı çok oluyordu. Sadece duygularımı hep arka planda tutmaya alıştığımdan bazı şeyleri kabullenmek zamanımı almıştı. Artık mutlu olmak istiyordum. Hayatımda ilk defa yarını düşünmeden, anı yaşamak istiyordum. Bu saatten sonra onlar olmadan mutlu olabileceğimi de düşünmüyordum. Hepsinin bende hissettirdiği duygular çok başkaydı.
Babam her gece yatmadan yanıma geliyor, beni öpüp iyi geceler diliyordu. Hatta bazen ben uyuyana kadar masal okuyordu. Annem sabahları beni öperek uyandırıyor, günümün en başından iyi başlamasına sebep oluyordu. Kaan hariç abilerim sabahları odaya girdikleri gibi yanıma gelip bana sarılıyor, öpüyorlardı. Normalde temas ne demek bilmeyen ben, şimdi onlara sarılmadan duramıyordum. Çok çabuk alışmıştım ama bu yaptıklarına karşılık hızlı olması umurumda değildi.
Kaan benden çekiniyordu. Yanıma yaklaşamıyordu ama pişmanlık dolu bakışları hep benim üstümdeydi. Bir süre böyle devam etmesi gerekiyordu. En azından kafamı tamamen toparlayıp, onunla açık açık konuşana kadar. Yaşım küçük olabilirdi ama ben çocuk değildim. Sürekli ondan kaçarak, onu yok sayarak bu evde yaşayamazdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
ChickLitARA VERİLDİ. Ben Efsun.17 yıl sonra öğrendiğim gerçekle Efsun Yılmaz. Gerçek aile kitabıdır.