III

48.3K 2.5K 86
                                    

Herkes olayın şokuyla ne düşüneceğini bilmiyordu sanırım. Biraz sohbet edip beni tanımaya çalışmışlardı. Daha çok Elif hanımın sorularıyla 2 saat geçmişti bile. Bir hemşirenin Barış'a seslenmesiyle sonuçların çıktığını öğrenmiştik ve hepimiz onun odasına geçmiştik. Polat odaya geçene kadar yanımıza gelmemişti. Benden hoşlanmadığını anlamıştım. Bakışlarında öyle bir şey yoktu ama belki de mantıklı düşünemiyordum.

Barış kağıda bakıp bana dönmüştü. "Sensin." diyebildi sadece. Uzun uzun cümleler kuramamıştı. Sanırım hepimiz şoktaydık. Bu ana kadar düşünmeyi engellemiştik ama gerçek yüzümüze bir tokat gibi çarpmıştı.

O iğrenç insanlar ailem değildi. Benim aynı şehirde başka bir ailem vardı. Yaşadığım her şey boşunaydı.

Gözlerimin dolduğu hissediyordum. Kafamı yerden kaldıramıyordum. Bağıra çağıra ağlamak istedim. Neden ben diye ağlamak istedim. Oysa tek bir damla bile düşmedi gözümden. Benim yerime Elif hanımın hıçkırık sesleri yükseldi.

"Ben berbat bir anneyim. Nasıl anlamam ? Nasıl hissetmem?" kendini suçluyordu. O çok iyi bir anneydi. Bunu 2 saatlik sohbetimizde ailesinden bahsederken gözlerinden geçen ifadelerden zaten anlamıştım. Yıldırım bey onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama o da pek iyi durumda değildi. 

Polat sadece bana bakıyordu. Kafamı kaldırıp ona bakamıyordum. Korkuyordum. Barış üzgün bakışlarıyla sırayla annesine  ve bana bakıyordu. "Senin bir suçun yok anne. Sen harika bir annesin." dedi annesinin saçını öperken. 

Elif hanım birden bana sarılarak ağlamaya başladı. Kaskatı kesildim. Donmuş gibiydim. Hırpalanmaya alışkın olan vücudum bu sıcak temas karşısında ne yapacağını bilmiyordu. Ağlayışlarının arasında kesik kesik cümlelerini duyuyordum. Algılayamıyordum. "Özür dilerim. Özür dilerim. Ben çok kötü bir anneyim."

Bunları derken bana sarılmaya devam ediyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Aksini iddia etmek istedim. Siz çok iyisiniz, özür dilemeyin demek istedim. Ama tek yapabildiğim dolan gözlerimle Polat'a bakmak oldu. Nasıl baktım bilmiyorum ama titrek bir nefes aldı. Bize yaklaşmaya başladığında hem rahatladığımı hem de daha da gerildiğimi hissettim. Çok garip bir histi. Annem vardı. Babam vardı. Abilerim vardı. Benim bir ailem vardı.

"Anne lütfen kendine gelmeye çalışır mısın ? ve şöyle deme, sen mükemmel bir annesin." dedikten sonra kollarını annesine dolayıp biraz benden uzaklaştırdı. Sanırım temasının beni daha da mahvettiğini o da görmüştü.

Ağlayamıyordum. Ne düşünmeliyim bilmiyordum. Midem bulanıyordu. Saatler sonunda azalan titremelerim geri gelmiş gibiydi. Başımın döndüğünü hissettiğimde kimseye bakmadan hızlı adımlarla odadan çıktım. Arkamdan birinin geldiğini hissettim ama bakamadım. Kafeteryadan gelirken gördüğüm WC yazan kapıyı açıp hemen içeri geçtim. 

Ne yapacaktım ?  Beni isterler miydi ? Ben onlarla görüşmek istiyor muydum ? Bizi neden, kim ayırmıştı ?  

Bu düşünceler arasında kusmaya başladım. Aynı zamanda ağlıyordum da. Hiç iyi değildim. Yıllardır ağlamayan ben şu an kendimi tutamıyordum. Kapının sert bir şekilde çalındığını duydum. "Efsun, iyi misin?" Polattı. Değildim ama sesim çıkmıyordu. Sadece ağlıyordum. Bir kere daha kapıya vurdu. "Çıkmazsan girmek zorunda kalıcam." 

Kendine gel dedim aynaya karşı. Evinde istediğin kadar ağlayabilirsin şimdilik sakin ol. 

Yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım. Bu sırada kapının önündeki sesler artmıştı. Sanırım diğerleri gelmişti. Hızlı bir şekilde yüzümü kurulayıp çıktım. Kusmak ve biraz ağlamak sanırım iyi gelmişti. Elif hanım hala ağlıyordu. Yıldırım bey ağlamıyordu ama koskoca adamın gözlerinde yıkılışı görmüştüm. Barış hemen yanıma geldi. Bakışları o kadar şefkatliydi ki tekrardan ağlayacak gibi hissettim. " İyi misin?"

"İyiyim sadece biraz midem bulandı." dedim zar zor çıkan pürüzlü sesimle. Elif hanım konuşmak istiyor ama konuşamıyor gibiydi. Bunu anlayan Yıldırım bey konuşmaya başladı. 

"Efsun. Biz seni tanımak çok isteriz. Sen de ister misin ? Fikirlerine saygı duyuyorum ama lütfen karar vermeden önce düşün. 17 yıl sonra öğrendiğim kızımdan daha fazla ayrı kalmak istemiyorum." 

Ansızın yolda yanımdan geçse heybetinden, bakışından korkup kaçacağım adam karşımda çekinerek konuşuyordu. Kızım demişti bana. O sözden sonra kulaklarımın çınladığını hissettim. 17 yıldır hiç duymadığım bu kelimeyi Yıldırım bey o kadar naif söylemişti ki yere çöküp ağlama isteğimi bastırmakta çok zorlandım.

"Ben." diyip sustum. Yine kusacak gibiydim. "Tanışabiliriz ama bugün değil. Eve gidip biraz düşünmeye ihtiyacım var. Bu olanlar çok fazla."

Bakışları anlayışla kasıldı. Diğerlerine bakamıyordum. Elif hanım hala ağlıyordu. Yanında Polat kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Duyamıyordum, duysam da algılayacağımı sanmıyordum. Barış'ın o şefkatli bakışları hala bendeydi. Bu bakışlar altında ezileceğimi düşündüm. O sırada Yıldırım beyin hafif titreyen elleriyle telefonunu çıkardığını gördüm. Bütün dikkatimi ona verdiğim için fark etmiştim. Diğerlerinin gördüğünü sanmıyordum. Telefonunu bana uzattı.

 "Numaranı verir misin ? İstediğin bir vakitte oturup konuşmalıyız." Herkesin anlayabileceği şekilde titreyen ellerimle alıp numaramı girdim. Konuşacak halim yoktu ama yine de gitmeden önce elimde olmayan bir dürtüyle Elif hanıma döndüm. "Lütfen daha fazla ağlamayın."

 Bakışlarından öyle bir acı geçti ki ona koşup sarılacağımı düşündüm. Bu kadın hiç üzülmemeliydi. Yıldırım bey bana dönüp yine konuşmaya başladı. "Seni evine bırakalım." bakışlarımdaki itirazı görmüş olacak ki ben konuşmadan devam etti. "Lütfen. Israr ediyorum." bakışları netti. İstemesem de ikna olana kadar bırakmayacaktı. Halim olmadığı için başımla onayladım sadece. 

Çıkışa doğru yürürken bakışlarımı yerden kaldıramadım. Kim ne halde bilmiyordum. Tek düşündüğüm eve gidip içim dışıma çıkana kadar ağlamaktı. Oldukça pahalı olan bir arabanın önüne geldiğimizde emin oldum. Fazlasıyla durumları iyiydi. Bu dışarıdan zaten belli oluyordu. 

Sen kirayı, faturayı nasıl ödeyeceğim diye düşünürken senden kat kat zengin durumda olan bir ailen varmış Efsun.

Düşüncelerde boğuşurken evimin adresini vermiştim ve çoktan evimin önüne gelmiştik. Bu mahalleye asla uymayan bu aracın dikkat çektiğini dışarıdaki insanların bakışından anlamıştım. Arabadakilerin bakışları bütün yol bendeyken, şu an hepsi eve bakıyordu. 

Dışardan eski püskü duran evime. Polat'ın bakışlarından hiç beğenmediği belliydi. 

Adam böyle evlerin yanından bile geçmemiştir Efsun. 

Elif hanım konuşmaya başladı. "Kimle kalıyorsun burada?" Ağlaması yeni yeni durduğu için sesi pürüzlü çıkmıştı. Yine de bu soruyu sorgular gibi sert bir sesle değil saf bir merakla naif bir sesle konuşmuştu. "Yalnız." diyebildim sadece kapıyı açarken. "Teşekkür ederim." deyip inerken onlara son kez bakmıştım. Cevabımdan sonra hepsinin gözlerinden acının geçtiğini görmüştüm. Polat'ın bile. 

Ağlamamı durduramayacağımı hissederken titreyen ellerimle kapıyı açıp evime koştum. Artık rahat rahat ağlayabilirdim. Daha sonra ne yapacağımı düşünürdüm.

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin