XXV

33.7K 2.1K 195
                                    




Medya : Kaan Yılmaz


Belki erkendi, belki hızlı davranmıştım. Onları ne zamandır tanıyordum da bu kadar bağlanmıştım. Bilmiyordum. Tek bildiğim, baba dedikten sonra mutluluktan ağladığını gördüğümde asla pişmanlık hissetmediğimdi. Bana gerçekten aile gibi hissettiriyorlardı.

 Gözlerinin hiç öyle parıldadığını görmemiştim. Bu yüzden erken olmasını umursamayacaktım. Onu böylesine mutlu ettiğimi bilmek beni hem değerli hissettiriyor hem de mutlu ediyordu. Saçlarımı okşamış, öpmüş, bana masal anlatmıştı. Hepsinde, küçük Efsun'da açılan yaraların sarıldığını hissetmiştim. 

O adam yüzünden yapamadığım ne varsa, iyileşince hepsini yapacağımıza dair söz vermişti. Bu söz kalbimin mutluluktan çarptığını hissettirmişti. Uyandığımda hala başımda olduğunu görmüştüm. Barış ve Kaan hariç herkes odadaydı. "Annem, iyisin değil mi ? Ağrın var mı ?" dedikten sonra saçımı okşayan Elif hanıma baktım. 

Daha doğrusu anneme. Baba dedikten sonra anne demezsem Elif hanımın çok üzüleceğini düşünüyordum. Üstelik o gerçekten mükemmel bir anneydi. Bunu hak ediyordu. Kendimi hazır hissettiğim ilk an söyleyecektim. "İyiyim, teşekkür ederim. Ne zaman eve gidebilirmişiz ?" dediğimde Savaş konuşmuştu. "Eğer çok ağrın yoksa eve gidebiliriz. Barış zaten evde pansumanını yapar."

"İyi hissediyorum. Hastaneleri sevmiyorum. Gidelim lütfen." dediğimde babam hemen kalkmıştı. "Ben çıkış işlemlerini halledeyim, evimize gidelim." Başımdan öpüp odadan çıkmıştı. 

Yüzümde salakça bir sırıtış olduğunu biliyordum. Babamın kalktığı yere abim oturmuştu. "İyisin değil mi abicim ?" Her abicim dediğinde gözlerimden kalpler çıktığına yemin edebilirdim. "İyiyim abi, gerçekten." dediğimde onunda gözlerindeki ışıltıya şahit olmuş, daha da mutlu olmuştum.

Babam işlemleri hallettiğinde, sabah kimse yokken hemşire sayesinde üstümü değiştirdiğimden bir işimiz kalmamıştı. Abim tam harekete geçecekken Savaş ondan önce davranıp beni kucağına almıştı. Yanaklarımın kızardığını hissediyordum. "Kucağına almana gerek yoktu. Yürüyebilirim." diye fısıldarken arkadan abimin homurdandığını duyabiliyordum. 

Annem ve babam ise gülümseyerek bizi izliyorlardı. "Abiye karşı gelinmez güzelim. Ben seni taşımak istiyorum. Zaten hissetmiyorum bile, kaç kilosun 20 mi?" dedikten sonra gülmüştü. Gülüşü birkaç saniye dikkatimi dağıtsa da hemen kendimi toparlayıp kaşlarımı çatmıştım. "Ya hep bana boyum ve kilom yüzünden küçük damgası vuruyorsunuz. Küsücem size."

"Benim güzel kardeşimi kim üzdü bakayım?" diyerek karşıdan gelen Barış'a bakıyordum. "Bana yine minik iması yapıldı Barış ! Savaş'a kız!" demiştim küçük bir çocuk gibi. İlk kez. "Kıyamam ben sana abisinin güzeli!" dedikten sonra saçlarımdan öpmüştü. 

Savaş beni çekerken, abim Barış'ı hafifçe ittirmişti. "Yılışma la !" diye aynı anda konuşan ikiliye şokla baktım. Savaş bana döndü. "Benim kucağımdayken, beni ikizime şikayet mi ediyorsun sen bakayım?" derken sesi eğlenceli çıkıyordu. 

"Sen de beni sinir etmeseydin." dedikten sonra omuzlarımı silkmiştim. Bu halim hoşuna gitmiş olacak ki gülümsemesi yüzünden hiç eksilmemişti. Barış son kez beni öpüp işine dönerken, bizde çıkışa doğru ilerlemeye başlamıştık. 

Herkesin bizden biraz uzakta olduğunu görüp merak ettiğim soruyu sordum. "O adama ne oldu?" İşte gülümsemesi gitmişti. İyi bok yedin Efsun. "Senden çok uzakta olacağını ve ölene kadar hapishanede çürüyeceğini bilmen yeterli güzelim." 

Anladığımı belirtecek şekilde kafamı salladım. Detay bilmek istemiyordum.

Kapıdan çıkarken havanın soğuduğunu iliklerimi kadar hissetmiştim. Abim bunu hissetmiş gibi hemen üstüme montunu örtmüştü. "Teşekkür ederim abi." dediğimde yine bana göz kırpıp önden yürümüştü. 

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin