XIX

34.5K 2K 76
                                    


"Bana niye haber vermiyorsunuz ki ? Gerçekten tam dayaklıksın Savaş !" diyen Elif hanımın sesini duyuyordum. Algım tamamen açılmadığından Savaş'ın ne dediğini duyamamıştım. 

Gece Polat gittikten sonra Engin abiye yarın gelemeyeceğime dair mesaj atıp uyumuştum, bir daha uyanmamıştım. Dün hem fiziken hem de mental olarak zor bir gün geçirmiştim. Savaş'a yine büyük bir teşekkür borcum vardı. 

Kaan'ı ise tamamen yok sayacaktım. Görmeyecek, duymayacaktım. Yüzümde bir el hissettiğimde düşüncelerimden arınmıştım. Canımı acıtmak istemiyor gibi tamamen dokunmuyordu bile. 

"Resmen bir gece süzülmüş yavrum benim. Bazen dayanamıyorum, geliyorum odasına. Saatlerce izliyorum. O kadar masum duruyor ki. Çok ürkek. Kollarıma alıp hiç çıkarmayasım geliyor ama çekiniyorum işte. Benden uzak durursa mahvolurum." Burun çekme sesi gelmişti. Sanırım ağlıyordu. Onu üzdüğümü düşünmek daha da üzmüştü beni. Ben hiçbirini üzmek istemiyordum ki. 

"Sevgilim, ağlama Allah aşkına ! Bak kızımız yanımızda, gayet iyi. Zamanla hepimize alışacağını biliyorsun." Daha fazla konuşup ağlamasını istemediğimden yeni uyanıyormuş gibi gözlerimi kıpırdatmıştım. Savaş sandalyede oturuyorken, Elif hanım ve Yıldırım bey yatakta yanıma oturmuştu. "Günaydın." diye fısıldadığımda kocaman gülümsemişti ikisi de. 

Savaş ise gözleriyle iyi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. Ona bakıp gülümsemeye çalıştım. "Günaydın annem. İyi misin? Bu hayırsız abin haber vermemiş gece bana. Geldiğimde uyuyor rahatsız etme deyip kandırdı beni." dediğinde dudakları büzülmüştü. "İyiyim, merak etmeyin. Bünyem biraz zayıf. Yağmurdan dolayı ateşlendim muhtemelen. Şu an çok iyi hissediyorum." 

"İşe gitmeyeceksin dimi bebeğim, dinlen bugün. Amcanlara da söyleyeyim başka zaman gelsinler." diyen Yıldırım beye döndüm. "Gece Engin abiye mesaj atmıştım. Gitmeyeceğim. İptal etmeyin, lütfen. Ben akşama kendime gelirim ki." dediğimde iç çekip bana bakıyordu. "Sen nasıl istersen canımın içi." ayağa kalkıp saçlarımdan öptü. Kelebekler yine her yerdeydi. 

"Sen elini yüzünü yıka gel. Kahvaltı yapalım." dedikten sonra Elif hanımın elinden tutup çıkmışlardı. Savaş ile yalnız kaldığımızda bana döndü. "Kim o Engin abin ?" Polat gibi sormuştu. Yüzünden belli oluyordu, söylerken bile tiksinmiş gibi suratını buruşturmuştu. Halim olsa buna gülebilirdim. "Çalıştığım kafenin sahibi."  

"Anladım." dedikten sonra  ayağa kalkmıştı. Sanırım bir şey demeyeceğimi düşünüp aşağı inecekti. Odadan çıkmadan seslendim. "Savaş!" durup bana döndüğünde ayağa kalktım. Yanına adımladığımda onunda boyunun 1.90'a yakın olduğuna emin olmuştum. "Bütün gece benim için uğraştın çok teşekkür ederim." dediğimde gülümsemişti. Çok karizmatikti. "Teşekkür edilecek bir şey yok güzelim. Hastasın diye üstüne gelmiyorum ama ilk fırsatta Kaan'ın sana ne dediğini, neden ağladığını söyleyeceksin." dediğinde gerilsemde belli etmedim.

 Bir şey demesine fırsat vermeden yükselip yanağından öpmüştüm. Bunu hangi cesaretle yaptığımı bilmiyordum ama sonrasında koşarak lavaboya girmiştim. Ah, kızarmıştım! İçeriden karizmatik bir kahkaha sesi geldiğinde yüzümde gülümseme oluşmuştu bile. "İşte şimdi günüm aydı." Savaş'ın cümlesi bittiği gibi biri odaya girmişti.

"Neye gülüyorsun sen ! Hem neden leyla gibi yanağını tutup ayakta dikiliyorsun ?" Barış'tı. Savaş "Bilmem sence neden? İstersen kardeşimize sor." deyip odadan çıkmıştı. 

İşte şimdi sıçmıştım! Hain Savaş. Kapıyı yumruklamaya başlayan Barış bir yandan konuşuyordu.

 "Ben dururken gidip o muşmula suratlı, çirkinlik abidesini mi öptün ! Hemen çıkıp hesap ver bana." Yüzümü yıkadıktan sonra sevimli olduğunu düşündüğüm bir yüz ifadesiyle kapıyı açmıştım. Bir şey demesine fırsat vermeden yanağından öpüp, konuştum. "Günaydın Barışçığım!"

Koşar adımlarla odamdan çıkıp yemek odasına girmiştim. Kaan hariç hepsine bakıp "Günaydın." dedim. Karşılık verdiklerinde her zamanki yerime geçmiştim. Bu sırada Barış yüzünde kocaman gülümsemesiyle içeri girmişti. "Hepiniz kıskançlıktan bayılabilirsiniz ! Efsun beni öptü ve bana Barışçığım dedi!" 

Ah, galiba bayılacaktım. Bunu bütün eve duyuracağını tahmin etmeliydim. 

Savaş "İlk beni öptü." diye sakin bir şekilde cevap verdiğinde Barış'ın yüzü biraz asılmıştı. Polat ise hızla bana dönmüştü. Şu an kesinlikle yok olmak istiyordum. "Bir beni öpmedin yani?" diye çocukça sorduğunda ona bakmıştım. Herkesten bu ifadeyi beklerdim ama Polat'tan asla. 

Elim ayağım yine bir birine dolanmıştı. "Seni de öperim ki!" dedikten sonra kendimi salak hissetsem de gülmeye başladığında rahatladım. Cevap vermeden yanağını bana uzatmıştı. Utansam da onu kıramazdım. Hemen onu öpüp önüme dönmüştüm.

"Ay çok tatlısınız ! Yıldırım görüyor musun çocuklarımızı ? İyi ki doğurmuşum." Elif hanım kocaman gülümsemesi ve parıldayan gözleriyle bizi izliyordu. Yıldırım bey ise kıskanç bakışlar atsa da yüzünde gülümsemeyle bakıyordu. 

"Kızımızı bence de iyi ki doğurmuşsun karıcım. Ama bu develer için aynı şeyi şu an söyleyemiyorum. Resmen kızımın aklına girip onu kandırıyorlar." Çok sevimli bir tonla söylemişti bunu. Yılmaz erkekleri kesinlikle kıskandıklarında 5 yaşında bir çocuğa dönüşüyorlardı.  "Kıskançlık yapma kocacığım. Bütün çocuklarımız iyi ki doğdu." 

Kahvaltı yaparken herkesle biraz sohbet etmiştim. Kaan'a gözlerimi bile değdirmemiştim. Hak etmiyordu. Onun gözlerinin ara ara ben de olduğunu fark etsem de umursamadım. 

Kahvaltı bitince Barış ve ben hariç herkes evden çıkmıştı. Barış, nöbetten döndüğü için biraz uyuyacağını söylemişti. Elif hanım çıkmadan bana ilaçlar içirmiş, yatağa yatırıp beni tembihlemişti. O gelene kadar yataktan çıkmam yasaktı. 

Bu hareketleri içimi yumuş yumuş yapmıştı. İlaçların yaptığı sersemlikle birkaç saat uyuduğumda kendimi daha iyi hissediyordum. Duş almanın bana daha iyi geleceğini düşünüp hemen duşa girmiştim. 

Çıktığımda yapacak bir şey bulamadığımdan ders çalışmıştım. Savaş'ın geçen anlattığı konuların üstünden geçtiğimde ona bir kez daha teşekkür etmeyi düşündüm. Uzun zamandır halletmek istediğim bir konuyu onun sayesinde bir günde anlamıştım.

Yemek saatinin yaklaştığını fark ettiğimde gerilmiştim. Kaan'la dün yaşananlardan sonra üzerimde ekstra bir gerginlik olduğunu hissetsem de yok saymak istedim. Polat yanımda olacağını söylemişti. 

Üzerimdeki etkisi çok saçmaydı. Bir lafıyla veya aklıma düştüğünde, bütün hücrelerimin gevşediğini hissediyordum. Dolaba baktığımda hem şık hem de rahat olmak istediğimi fark etmiştim. Siyah bir kumaş pantolon üstüne siyah uzun kollu bir crop giymiştim. Göbeğim çok açık değildi ama hafif açıklık görüntüsü hoşuma gidiyordu. 

Duştan sonra saçlarımı örmüştüm. Yavaş yavaş açtığımda saçlarımın güzel bir dalga şeklini aldığını fark ettim. Göz altlarımı kapatıp, rimel sürdüğümde hazırdım. Kendimi daha iyi hissediyordum.

Aşağı indiğimde herkesin eve girdiğini gördüm. "Hoş geldiniz!" diye istemsiz bağırdığımda herkes bana dönmüştü. Sanırım hissettiğimden daha heyecanlıydım. "Annecim, ne kadar güzel olmuşsun sen." dedikten sonra yanağımdan öpmüştü Elif hanım. Yanaklarımın kızardığını biliyordum. "Teşekkür ederim." diye fısıldayabildim sadece. 

Yıldırım bey gelip saçlarımı okşadığında istemsiz yüzümde bir tebessüm oluşmuştu." İyisin değil mi bebeğim ?" Her saçımı okşadığında kalbime bir şeylerin aktığını hissediyordum. "Daha iyiyim. Teşekkür ederim."

Barış'ta uyandığında hepimiz salonda misafirlerimizi bekliyorduk. Onlarla sohbet etmek heyecanımı biraz almıştı. Ya da ben öyle düşünmüştüm. Çünkü duyduğum zil sesiyle ellerimin hafiften titrediğini gördüğümde tam tersini düşünmüştüm. 

Herkes ayağa kalktığında Polat yanıma gelip fısıldamıştı. "Sakin ol yavrum. Ben buradayım."

 Bahsettiğim etki gerçekleşmişti. Bedenimin biraz gevşediğini hissettim. İçeri giren üç erkek ve bir kadına sırayla baktığımda gördüğüm yüzle duraksamıştım. Onunda şaşırdığını yüzündeki ifadeden anlayabilmiştim. İkimizde aynı anda konuştuğumuzda bütün ev halkını da ufak çaplı bir şoka sokmuştuk.

"Alparslan abi?"

"Efsun?"

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin