ARIZALI
ŞEHNAZ // GÜLŞEN
Söz ağızdan bir kere çıkıyorsa ve sözünün eri ise bundan sonra canı yanmayacaktı. Nitekim bundan emin olamayan bir yürek vardı. Az hırpalanmamış, az cefa görmemiş, hala kırıklarıyla mücadele eden yitik kalp bu söze inanmıyordu.
Sigarasını bitirmesini istedi. Nefesini o dalın içindeki, zehre tüketmemesini istedi. Arabaya dayadığı iki kolun arasına hapsedilip kalmıştı. Canını yakmayacaksa, "Sigarayı bırak o zaman!" diye istekte bulundu. Sakin isteğinin altında bir dolu yakarış vardı.
Anlamsızca baktı genç adam. Sigarayı bırak! "Af buyur?"
İnanç istihza dolu edasını seyre daldı. Sakinliğinden ödün vermeden devam etti. "Sigarayı bırak. Kalbime zarar veriyorsun!" derin iç çekişi daha sözlerinin olduğunu ifade ediyordu. Aslında 'Batu'nun kalbini' diyecekti. Batu'nun kalbine zararlı demek istiyordu. Amma velakin alacağı bakışları, yapacağı zalimlikleri anımsayınca vazgeçmişti.
Doğu güldü sadece. İnanç alay dalga bir şey aradı ama gülüşüne bir anlam veremedi. İfadesiz bir gülüştü, ardı belirsiz bir kahkahaydı. Kolları çözülünce genç kız esaretinden kurtuldu. Önünden çekilmeyen adama son kez kırgın bakışlarını hediye edip eve sürüdü adımlarını. Daha fazla onun tehlikeli alanında gezinmek istemiyordu.
Yorgun argın yürüdü. Sancıları çoğaldıkça çoğaldı. Genç kız hala bu acıların nerden geldiğini bilmiyordu. Odasına çıktığı vakit, hayvanların ayaklarına dolanmayışını fark etmedi. Banyo yapmak istedi. Bedeni gevşediğinde bir melisa çayı içip uyuyacaktı.
Kırgın uyumak uyutmazdı. Sadece acılardan birkaç saatliğine sıyrıldığı kaçış yoluydu. Kırgın insan huzurlu uyumazdı. Huzursuz uyanır, huysuz davranırdı.
|<|♦|>|
Sancılarının adını sabah uyandığında adlandırmıştı. Her genç kız ve kadının çektiği vahim hastalık: REGL!
İnanç Gürmen regle değil, vücudun dayağa maruz kaldığı sancılı zamanlara girerdi. İlk günü öyle sancılı geçer, genç kız yatağa öyle bir gömülürdü ki, aklını kaçıracağını zannederdi. Kasıklarına kendi vücudu dayağını atıyordu. Bir genç kızın rahmi temizlenirken bile sancılara maruz kalırdı. Zaten bu dünyada ne tür acı sancı varsa kızlara reva görülmüştü.
Acıyla inledi. "Allah'ım canımı al!" bu acıyı çekmektense ölmeyi yeğledi. Saç diplerinden tırnak uçlarına kadar hayali iğneler iliklerine batırılıyordu. Birileri balyozla beline vuruyor, birileri kasıklarını kemiriyordu. Gözyaşları aktı için için.
Odasının kapısının çarpılarak açıldığından habersizdi. Sanrıları öyle şiddetli ve acı doluydu ki genç kız hiçbir şey anımsayamıyordu. Yanında Kontesin yattığından ve üzüldüğünden bile habersizdi.
"İnanç!"
Dün orada bırakıp gittiği adamın derin sesini zar zor işitmişti. Yerinden kıpırdamadı. Stabil kaldığı vakit acısı duruyordu sanki. Hareket ederse içi dalgalanıyor sanrıları yükseliyordu.
Genç adam kızın yanı başında durdu. Saçı başı dağılmış, yüzü ana ten renginden ruhsuzluğa dönmüştü. Dayak yemiş gibi duran kızın halini görünce genç adam bir anlığına kendisinden şüphe etti. Uyurgezer olmadığını biliyordu. Uykusunda gelip kızı dövmemişti. Dün çekip gidişinden sonra da hiç görmemişti. Bu kız dayak yememişse bu hali neydi o zaman?
Sabırsız meraklı tınısı bir kez daha seslendi. "İnanç." Genç kızın kendisine bakışı kısa olmuştu. Konuşmaması adamın merakını körüklüyordu. "Neyin var senin? Kalk hastaneye gidelim." Yatağının kenarına ağırlığını bir kalçasıyla verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARIZALI
Teen FictionArızanın ta kendisi olan adam DOĞU ÜZEYİROĞLU! Ne çok iyi ne çok kötü. Onu acımasızlaştıransa kardeşinin bir başka kıza ondan habersiz nakil edilen kalbi. Batu'nun kalbini geri almaya ant içtiği günlerin azabını ise yaşam çiçeği yeni oksijen almış...