15 BABAM NERDE?

247 17 0
                                    

bu bölümün şarkısı: EDİP AKBAYRAM/ SEHA OKUŞ - HASRETİNLE YANDI GÖNLÜM speed up
Yavaş adımlarla babamın bedenine doğru ilerledim. Kızıl'ı yanına iteledim.
- Abi? Babam neden uyuyor?
Gözleri doldu önce ardından yanıma çöküp beni kucağına aldı.
- Uyuyor uykusu gelmiş güzelim.
- Anladım! Peki o kırmızı kırmızı şeyler ne?
- Hiiç desen.
Yanına ilerledim ve babamın yanına yattım. Bir elimi göğsüne koydum.
- Baba beraber uyuyalım mı?
- Kızım gel hadi baban rahat uyusun.
- Ama...
- Hadi kızım.
- Ben babamı rahatsız etmem ki?!
Yanıma biraz daha yaklaştı. Doğrulup babamın üstündeki yeşil giysiye baktım. Üstünde yer yer kırmızı birşeyler vardı.
- Baba uyan hadi bak daha oyun oynicaz. Bu sefer silahına bakıcam kaçış yokk.
Uyanmadı.
- Baba.
Kolundan tuttum.
- Baba bak abimin de ödevi var ona da yardım edicen.
Yanağına dokundum.
- Baba. Uyansana. Abi neden uyanmıyor?
- Çok uykusu gelmiş.
- Ne zaman uyanır?
- Bilmem.
Ardından bayrak getirdiler. Üstüne örttüler ve yüzü kapandı.
- Abi! Neden bayrak örttüler!?
- Üşümesin diye.
- Ama yüzü kapandı nefes alamaz.
Diyip yüzünü açtım. Yüzü parlıyordu resmen. Sonra beni askeriyeye götürdüler. Annem geldi. Abim geldi. Abimin kolunu çekiştirdim.
- Abi niye ağlıyorsun? Ağlama.
Hafifçe gülümsedi ve beni kucağına alıp ilerledi. Bi tabut. Bayrağa sarılmış. Askerler hazıroldaydı. Babam öğretmişti bana. Hepsini biliyordum. Tabutun önüne baktım babamın resmi vardı. Yusuf abinin yanına koştum.
- Abi babam nerde?
- Uyuyor...
Gözü yaşlıydı.
- Ama çok uyudu! Nerde?
Tabutu işaret etti. Paytak adımlarla ilerledim.
- Baba kalk hadi sana ihtiyacım var.
Kalkmadı. Konuşmadı.
- Baba kalksana. Hadi daha kurabiye yapcaz.
Durdu.
- Baba? Kalk hadi.
Sonra götürdüler.
- Abi babamı niye toprağa gömüyorlar?
- Rahat uyusun diye.
Eve geçtik annem ağlıyordu hâlâ kendini odaya kapatmıştı. Ev çok sessizdi odaları gezdim. Babam yoktu. Sadece bayrak vardı. Kırmızının üstünde beyaz ay yıldız olan bayrak. Televizyonu açtım.
- Abi şehit ne demek?!
- Vatanı için ölenlere denir.
- Babam şehit mi oldu?
- Hıhım.
Saydım. Ondan bahsettikleri saniyeleri saydım. 47 saniye... Sadece 47 saniye sürdü. Abime döndüm
- Abi babamla kurabiye yapcaktık yapalım mı?
- Gel.
Mutfağa geçtik ve babamla yapacağımız kurabiyeyi yaptık.
- Babama da götürelim!
- Tamam güzelim.
Üstümüzü değiştirip aşağıya indik. Kurabiyeyi zıplayıp aldım ve ayakkabımı giydim. Abim elimi tuttu ve beni bi yere götürdü. Burda bi sürü al bayraklı mezar vardı. Babamın fotoğrafı olan yerde durdu.
- Babam burda mı uyuyor?
- Evet.
Kurabiyeyi soğuk mermerin üzerine koydum. Ellerim titredi.
- Baba sen gelmedin abimle yaptık bence çok güzel oldu!
- Şşt bağırma. Rahatça uyusun..
- Ağlarsam kızar mı?
- Çok kızar.
- O zaman ağlamicam!
Ve uyandım. Ağlayarak uyandım. Gözüm yaşlı uyandım. Babamsız uyandım yine. Kalktım ve telefonumu elime aldım.
Parss: Kalktın mı
Siz: Hayır
Parss: Sinirliyiz yine acaba ne halt yedim diye düşünüyorum ama bulamıyorum
Siz: Kızgın değilim ki zaten
Parss: Aşağıya in hadi bekliyorum
Siz: İzinliyim ve uyumayı düşünüyorum
Parss: Aç o zaman kapıyı
Terliklerimi giyip kapıyı açtım.
- Bi sözüm vardı.
- Ne sözü?
- İçerde konuşalım.
Elimle girmesini işaret ettim ve içeri girdi. İremler operasyondaydı bugün akşama doğru geleceklerdi. Kapıyı kapattığım gibi beni duvara yasladı.
- Göstererek hatırlatmak isterim.
- Neyi?
Dudaklarını dudaklarımda hissettim. Gözlerim yavaşça kapandı belimdeki kolları sıkılaştı.
- Bu sözü.
- Ben hâlâ affetmedim sizi. Bak seni demiyorum sizi diyorum.
- Pansuman yapar mısın?
- Noldu? Nerene ne oldu? Ne zaman oldu? Nasıl becerdin? Cevap versene ya?!
- Konuşmama izin var mı?
- Var.
- Dün oldu sıyrık gibi düşün.
- Lan bıraksana o zaman beni! Yürü!
Kolları arasından çıktım ve koltuğa otutturdum onu.
- Çıkar gömleğini geliyorum ben.
Eşyaları alıp yanına yaklaştım. Belimden çekip kucağına otutturdu beni.
- Uff dur işte doğru düzgün ya! Yarana bakıcam.
- Tamam böyle bak.
Kolunda büyük ama derin olmayan bi sıyrık vardı. En azından pek derin durmuyordu. Pamuğu yarasına sürdüm.
- Özledim seni.
Yarasını temizleyip kalktım. Malzemeleri yerleştirip yanına oturdum.
- Yedin beni mübarek.
- Sus bakayım sen.
Omzundaki sıyrığın üzerine dudaklarımı bastırdım.
- Babam hep derdi ki sevdiğin biri öpünce yaranın acısı biraz da olsa dinermiş. 5 yaşından sonra inanmayı bıraktım.
- Keşke o herifi daha çok dövseydim.
- Dövdün mü?
- Keşke....
- Hayır Pars! Askerliğini falan yakacak şeyler yok!
- Endişelendin mi sen?
- Evet!
Kendimi altında buldum. Başını boynuma gömdü.
- Çok özledim seni.
- Bırak sinirliyim şuan!
- Bağırma güzelim. Özledim sadece. Öfkenin yeri değil şuan en azından benim için.
- Sinirliyim ama! Kalk ya üstümden.
- Biraz öpsem,sarılsam öyle kalksam?
-  Tamam.
Diyip gözlerimi kapattım. Bedenim kendisini tamamıyla ona bıraktı benden habersiz. Gülümsediğini hissettim boynumda. Boynumu sertçe öperken kapı çaldı.
- Pars kalk üstümden.
- Kalkamam beklesin her kimse.
- Pars kalk ya.
Kalktı en sonunda. Pijamalarla kapıyı açmaya gittim. İçeri geri döndüğümde başını geriye atmış bekliyordu.
- Kimmiş?
- Komşu.
- Komşu için mi ben kalktım?!
- Evet?
- Gel buraya gel.
- Niye?
- İşte sen geliyor musun gelmiyor musun?
- Yok gelmiyorum.
Ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı.Bir kolunu belime sararken hızlıca çıktım.
- Kaç bakalım sen daha ne kadar kaçabileceksin.
- Git gömleğini giy üstümü değiştirip geliyorum ben.
Odama doğru ilerledim. Hadi oyun oynayalım. Üstüme askılı ve şort giydim yine ama askılı diğerine göre çok az daha açıktı. Terliğimi tekrar giyip yanına oturdum. Bakışları önce beni süzdü. Gömleğini giymemiş şerefsiz.
- Bunları beni yoldan çıkarmak için mi yapıyorsun?
Bakışları bedenimde dolaştı.
- Hayır. Rahatlar?
- Anladım.
Dedi ve beni kendine çekti. Eli yanağımı okşarken dudaklarını saçlarıma bastırdı.
- Gece.
- Hım?
- Çok güzelsin ve bu Üsteğmene akıl lazım güzelim akıl bırak bende de biraz.
Geri çekildim.
- Aklını mı alıyorum?
- Evet.
Silah sesleri yankılandı.
- Siktir.
Hızlıca üstümü değiştirip aşağıya indim. Arkamdan Pars geldi.
- Noldu?
- Bilmiyorum. Gel.
Kolumdan çekerek ilerledi. Polislerin olduğu tarafa.
- Noluyor başkomiserim?
- İntihar Üsteğmenim.
Ardından bi kafeye gidip oturduk.
- Pars!
Arkaya doğru döndüm.
Evett geldik sıkıntılı kısma. Biraz sinir olabilirsiniz hiç belli olmaz. Diğer bölümde görüşelim sizi seviyorum ve bu kadar kısa sürede iyi okunduğumuzu düşünüyorum oyları ve yorumları da bekliyorumm♥️

TEĞMEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin