3

652 36 7
                                    

bölüm şarkısı=  BURCU GÜNEŞ= ANILARA YAK speed up
Gülmeye başladı.
- İdaalaşınca hemen indiriyorsun bayraklarını.
Göz devirip Kızıl'ı aldım.
- Babanın silahının adı Kızıl mı?
- Hıhım ben koymuştum adını keskin nişancı olarak kullanıldığında kızıl normal kullanıldığında Azrail diyoruz abimle.
- Normal?
- Babam öyle yetenekliydi.
Silahı okşadım.
- Kızılım bundan sonra avcın benim.
- Hadi gidelim mehmetçiğimizi alıp gelelim.
- Gidelim.
~~~~~~~~~~
Uzun bi yürüyüşten sonra alana geldim.
- Gece kendine güzel bi yer bulursun sen önce sen başlayacaksın biz aşağıya inerken koruma ateşi sende.
- Anlaşıldı.
Güzel bi yere çöktüm ve silahı kurdum.
- Başla.
Silahı öptüm.
- Hadi bakalım Kızıl.
Nişan alıp ateş ettim. Aşağıya inerken koruma ateşini ben aldım. Pars'ın yanına geleni vurduğumda şaşkınlıkla bana döndü.
- Kızda ne göz varmış arkadaş kurşunu önden yedi arkadan çıktı.
Gülüp devam ettim. Aşağıya indiğimde Pars'ın gözlerinden çıkan ateşi gördüm ben bile bi an korkmuştum.
- Kızıl gelmiş noldu kullanmazdın onu ?
- Çok ısrar ettiler kıyamadım hatta askerliğimi yakmakla tehtid ettiler. Neyse gelelim şuna.
Pars'ın yanına ilerledim. Öfke,özlem ve yalnızlık hepsini okudum gözlerinde.
- Ooo deli napıyorsun zehirle aran nasıl?(!)
Hepsi bana döndü.
- Sen miydin lan o şerefsiz.
- Tabi.
Pis bir ifadeyle sırıttım.
- Gayet iyi kanımda dolaşıp duruyor yaptığı bişey yok çok iyi anlaşıyoruz ama merak etme.
Kaşları çatıldı Pars'ın.
- Ne zehri?
- Boşver. Gereksiz ufak bişey.
- Sırtındaki izleri söyledin mi?
- Kes sesini Alpay!
- Neyse cezası ikiye katladı.
Arkamı dönüp ilerlediğinde acı bi çığlıkla onlara geri döndüm.
- Teğmenim herif canlı lazım ona göre istediğini yap.
~~~~~~~
Adamı artık nası dövdüyse topallıyordu neyse odama geçtim. Kapı çalınca bakışlarım kapıya yöneldi.
- Gel.
İçeri elinde kahveyle giren Pars önce kahveyi masaya koydu.
- Akşama iki tim ocak başına gideceğiz geliyorsun değil mi?
- Gelirim kahve için sağol.
Kahveden bir yudum aldım sütlü mü ciddi misin?
- Sütlü kahve mi?
- Alpay sevdiğini söyledi.
Hafifçe gülümsedim.
- Doğru söylemiş.
Diye mırıldandım ve odadan çıktı. Seviyorum! Bok seviyorsun. Kalbimin ve beynimin kavgası başlıyor iyi seyirler. O iyi biri. Kalp bi sus ya. Anan sussun bana ne ya seviyorum işte! Sevgiye yer yok! Sevmeyi sevilmeyi bilmeyen biri için yok! Duygu yok! Off kes be bi. Yeterince acı çektik ben konuşurum artık. Görücez. Yandım.
~~~~~~~~~~~
Ocakbaşına gelmiştik.
- Kızım!
Başımı sağa doğru çevirdim. Hayır hayır git lütfen git! Gitmedi bana doğru yaklaştı ayağa kalktım ve bir adım geri atınca sırtım Pars'ın göğsüne çarptı.
- Noluyor?
- Geliyorum birazdan.
Çıkışa doğru ilerledim.
- K....
- Bana kızım deme.
- Ama ben senin annenim.
- 22 yıldır annelik yapmayan bir anne yerimi nasıl buldun.
- Abin...
- Yeterli çıkışı zaten biliyorsun.
Diyip içeri girdim abim söylemiş abi bittin artık. Yerime oturduğumda albayın da burda olduğunu fark ettim.
- Gece iyi misin?
- Evet.
- Teğmenler.
- EMREDİN KOMUTANIM.
- Gece sesinin güzel olduğunu duymuştum e Pars da az değil...
- Uzun zamandır söylemiyorum.
- Olsun bişeyler söylersin.
- Komutanım benim sebebimi biliyorsunuz.
- Tamam Pars seni biliyoruz ama Gece hadi kızım bak baban da söylemeni çok isterdi.
Lanet olsun. Babam zayıf noktamdı.
- İstediğiniz bişey var mı komutanım?
- Baban çok söylerdi....
- Onu söylemesem?
- Tamam kızım sizin istediğiniz var mı?
- Bende yok.
- Bizde de. Komutanım siz söyleyin kafanıza göre.
- Tamam.
Boğazımı temizleyip doğruldum.
- Kanmam yalanlarına gelmem ayaklarına yar
Bu gece beni arama
Dokunma benim yarama
Kanasın öyle
Tanrım reva mı
Acıma devamı zaman
Ölümden ötesi yalan
Gel gitme her yer tuzak
Benden uzak kalsın öyle
Yordu gidişin
Seviyordum deyişin
Elin oldu ellerin
Sanma yine de seni beklerim
Bak, tüm anıları yak
Unut kenara at
Huzur bize uzak
Kavuşmamız yasak
Varsa bir umut
Geçmişi unut
Göz yaşımı kurut
Dön halimize bak
Masalardan eşlik etmeye başladılar aynı anda da ritim tuttular.
- Tüm anıları yak
Unut kenara at
Huzur bize uzak
Kavuşmamız yasak
Varsa bir umut
Geçmişi unut
Göz yaşımı kurut
Dön halimize bak
Yordu gidişin
Seviyordum deyişin
Elin oldu ellerin
Sanma yine de seni beklerim
Bak, tüm anıları yak
Unut kenara at
Huzur bize uzak
Kavuşmamız yasak
Varsa bir umut
Geçmişi unut
Göz yaşımı kurut
Dön halimize bak
Tüm anıları yak
Unut kenara at
Huzur bize uzak
Kavuşmamız yasak
Varsa bir umut
Geçmişi unut
Göz yaşımı kurut
Dön halimize bak
Şarkıyı bitince etrafa bi göz gezdirdim. Alkışlar başlayınca kaşlarım çatıldı sevmezdim ben alkışlanmayı. Gözlerimin Pars'ı bulduğunda gözlerimiz kesişti. Acı vardı gözlerinde saklayamadığı. Önündeki sudan bir yudum aldı.
- Komutanım yengeyi mi özlediniz yoksa.
Yenge mi?
- Ona yenge demeyi kes yengen falan yok.
Gözleri gözlerimi buldu. Ela gözlerindeki acı artmıştı nedenini bilmediğim bi halde.
- Geliyorum.
Diyip ayrıldı. Hepsi koyu bi sohbete daldığında arkasından gittim. Yere oturmuş eline sigarasını almıştı. Yanına oturdum.
- Yenge demelerine neden kızdın?
- Ayrıldık.
Başını çevirip dumanı üfledi.
- Ama  sevmiyorsan şuan onu niye canın acıyor.
- Kardeşim dediğim kişiyle aldattı.
Başımı ona çevirdim.
- Anlatırsan dinlerim.
- Çok sevdim evlenecektim kafaya taktım bi kere. Evine gittiğimde kapı dikkatli bakmazsan göremeyeceğin bi şekilde açıktı. Bişey oldu diye korktum içeri girdim. Yatak odasına girdiğimde o kardeşim dediğim adamla.
Getiremedi devamını.
- Anladım. Hâlâ seviyor musun onu?
- Hayır.
- Ulan sen aldatılacak adam mısın be.
Baktı ve güldü.
- İltifat olarak kabul ediyorum.
- Siktir dışımdan mı söyledim ben onu.
- Hıhım. Sana soralım sen sevdin mi?
- Sevilmedim ki seveyim.
Diyip omuz silktim.
- Sevmişsindir illaki.
- Yaşadığım ortam pek de sevmeye müsait değildi diyelim.
- Özür dilerim.
- Ne için?
- Yani ....
- Pars çakarım bi tane ağzına delirtme beni.
Güldü.
- Sakin ol şampiyon. Hadi içeri girelim.
- Olur.
Ayağa kalktım ve arkamı çırpıp içeri girdim. Herkes hâlâ sohbet ediyordu. Yerime oturdum.
- Ali bu kaçıncı?
- 4.
- Midesiz ! 4. Acılıyı yiyorsun mide fesatı geçirecen!
- Ya abi ya! Yiyoz işte.
Boğazımı temizledim.
- Gölge.
- EMREDİN KOMUTANIM.
- Yarın saat 5 ,1 saniye geç kalanı yakarım.
- EMREDERSİNİZ.
- Komutanım ben yarın sev....
- Kim lan yengemiz?!
- Komutanım yok ya ne yengesi.
- Söylüyor musun öğreneyim mi?
- Ko-komutanım ne kızı ya.
- Tamam sen kaşındın koçum.
Arkama yaslanıp rehberimi karıştırdım.
- Dilara mı Gülşah mı neyse baştan başlıyorum.
Sırayla hepsini aradım.
- Efendim?
- Zeynep.
Sesi dışarıya verdim.
- Gece! Sen yaşıyorsun?!
- Daha nasip olmadı neyse konumuz o değil anlatırım bi ara bizim çömezimiz,çapkınımız baş harfi İsmail....
Alpay'ı dürttü. Naneleri yerken bana mı sordun bakışı attı Alpay.
- ..... Sevgili misiniz onla?
- Evet.
- Zeynep güzelim yaktın beni.
- Daha bitmedi İsmail efendi! Gece bu çapkın naptı biliyor musun?
- Yine ne halt yedi?
Sıçtık bakışı attı etrafa.
- Bekliyordum bunu bu karakola gelmiş her neyse içeri girdim Damla var bizim yeni başladı ilk yılı daha. Kız bunla bir ilgileniyor anlatamam.
- Eeee?
Avcunu alnına vurdu İsmail.
- Buda tamam falan diyor işte yanlarına gittim bizim çıktığımızı bilmiyor napıyorsunuz dedim sevgilimle konuşuyoruz dedi kız.
- Lan! Oğlum kızı mı aldattın sen bak senin ananı neyse.
- Sonra kızla konuştum...
- Zeyne....
- Kes sesini İsmail! Neyse kız işte çıktığımızı bilmediğini neymiş efendim samimi bulmuş anlık söylediğini söyledi.
- Eee?!
- Kız doğru söylüyor ama bu İsmail olacak adam kıza baya ümit vermiş nerdeyse.
- Zeynep bak anlattım afettin mi beni?
- Gece yanında kim var?
- Gölge ve Kılıç timi, Teğmen Korkmaz ve Albay Yatarkalkmaz.
- Şimdiden küfür için özür dilerim. İsmail.
- He güzelim.
- Siktirgit.
Diyip kapattı.
- Çok çektirecek be.
- O değil biz.
Bana döndü yapmayın be komutanım bakışına yapıcam bakışı attım. Ayağa kalktım ve sandalyeye doğru ilerledim.
- Yarın sen saat 3te başlıyorsun ve bir daha bu kızdan şikayet alırsam senin ananı...
- Avradımı bacını ebemi bi güzel neyse .
- Aferin.
Yerime oturdum.
~~~~~~
Yemek bitmiş ve çıkışa geçmiştik.
- Gece seni ben bırakayım bu saatte buralar pek tekin olmuyor biliyorsun.
- Giderdim ben?
- Gece.
- Off tamam.
- Gece saat 2de çıkıp gezme diye diyorum.
- Sen nerden biliyon?
- Ben bilirim.
Gözlerimi kısarak ona baktım.
- Bakma öyle gece gece başına aldığın belalardan biliyorum artık. Bin.
- Motor mu?
- Alışıksın galiba arabalara.
Omuz silkti.
- Motora ayrı bi zaafım var ama BMWlere de ayrı bi zaafım var orası ayrı. Biniyor musun?
Başımla onaylayıp bindim.
- Bence tutun.
Omzundan tutundum. Ellerimi alıp beline doladı ve tekrar yerlerine yerleştirdi. Çalıştırdığında düşmemek için daha sıkı sarıldım. Motoru durdurduğunda inmeye yeltendim ve beni geri yerime otutturdu.
- Gece bugün bende kal.
- Sebeb?
- Kalabalıklar.
- Bi kız için bu kadar adam mı toplamışlar cidden.
- Kız güzel olunca onlar napsın.
- Bana mı yürüyon lan sen.
Çenemi omzuna koydum.
- Ne haddime canım aa(!)
Gülüp çenemi çektim.
- Bende kalıyorsun?
- Hallederdim ben?
- Olmaz güzelim bunlar rahat durmazlar.
Diyip ilerledi. Evinin önüne gelince durdu ve indim.
- Ne kadar güvenmeliyim bilemedim.
Göz ucuyla baktı.
- Irzına geçecek halim yok.
Ters bi bakış attım.
- Doğduna pişman olursun Teğmen.
Eve çıktığımda etrafa bi göz gezdirdim.
- Bişey sorcam ama yanlış anlama.
- Sor.
- Alkol almıyorsun değil mi?
- Hayır almıyorum da niye sordun?
- Alışkanlık.
Gözleri bi an beni buldu ve tekrar önüne döndü.
- Resimdeki annen mi?
- Hıhım. Baktığım zaman aslında sana çok benziyor. Dik başlı, inatçı ama bi o kadar da merhametli.
Gülümsedim ve koltuğa oturdum. Bi süre televizyondan bişeyler izledik. Ardından balkona çıktı. Bacaklarımı kendime çekip etrafını kollarımla sardım. Bir süre sonra geldi ve yanıma oturdu.
- Durgunsun?
- Yorgunum.
Gülümsedi ve içeri gidip yorgan ve yastık getirdi.
- Hadi küçük hanım sen içeri.
- Teğmen ben uyuyamıyorum.
- Bu sefer uyuyacaksın güven bana.
- Git uyu Pars uyumicam ben.
- Yürü hadi.
- Ne y.....
Bi kolunu boynumun biraz altından diğerini de diz kapaklarımın altından geçirdi.
- Lan!
- O zaman böyle gidersin işte güzelim ders olsun.
- İndirsene ya beni!
Göz devirip ilerledi çıpdındım resmen sıkı tutuyordu uyuz herif! Aşağıya bi baktım uçurum gibiydi resmen.  Bi kolumu boynuna attım.
- Bi saniye senin boyun kaç?
- 1.97 noldu ki?
- Lan ben 169'um aşağı uçurum gibi duruyor.
Güldü ve odasına girdiğimizi anladım onun gibi kokuyordu. Beni yatağa bırakıp üstümü örttü.
- Bana bak küçük hanım gerekmedikçe uyumamazlık yok uyuyacaksın anlaşıldı.
- Emir veriyor bide ya.
- Teğmen, üsteğmen olmama bir aydan az kaldı.
- Siktir ben direk komutanım diyeyim mi?
- Olunca dersin uyu şimdi.
- Sen niye koltukta yatıyorsun?
- Yanında mı yatayım?
Omuz silktim.
- Bana farketmez.
- Sabah dırdırını çekmek istemiyorum.
- Paşama bak ben yatabilirsin diyorum adam bana dırdırını çekemem diyor.
- Emin misin?
- Hıhım.
- Hiç sorgulamayacağım çok yorgunum ve hayır da diyemem.
Diyip yanıma uzandı. Gözlerimi kapattım ve uykuya bıraktım kendimi ilk defa.
- Dur! Dokunma bana ! Çekil!
- Güzellik niye yapıyorsun böyle.
Tekrar öptü.
- Çekil! Pis sapık!
Beni odaya kitlemişti birkaç gün. Yemek ve su getiriyor her getirdiğinde de hayatımı zehir ediyordu. Yine getirmişti ama bu sefer bıçakla ve telefonla gelmişti.
Çığlıkla uyandığım gibi karşımdaki kişiye sarıldım.
- Sakin sadece kabustu.
Başımı boynuna gömdüm.
- Gel güzelim uyu.
Başımla reddettim.
- Sakin ol kabusların ulaşamayacak bu sefer sana.
Diyip uzandı başım yastıkla boynunun arasındaydı kollarını bedenime sardı. Bir eli yüzüme çıktı ve yüzümü okşadı. Saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı.
- Uyu şimdi güzelim kapat gözlerini.
- Uyumak istemiyorum.
- Kabusların ulaşamayacak sana rahat uyursun hadi.
Güvenerek gözlerimi kapattım ve kollarımı beline dolayıp boynuna iyice yaklaştım. Bedenimi de kollarının arasına yerleştirdim.

TEĞMEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin