bu bölümün şarkısı: SEKSENDÖRT- KENDİME YALAN SÖYLEDİM speed up
Kendimi kaçırılıyormuşum gibi hissediyorum.
- Nereye gidiyoruz?
- Öğrenirsin.
Bi sokağının önünde durdu ve bir süre sokağı izledi. Arabadan indiğinde bende arkasından indim.
- Gel.
Sesi oldukça yumuşaktı. Elimi tutup ilerlemeye başladı.
- Burası bi bakıma çocukluğumun geçtiği yer.
- Mardinli misin?
- Hayır baba Trabzon,anne Rize ama Adana'da doğdum.
O nasıl iş lan?
- Annemin tayini çıkınca babam da buraya geldi. 3 yaşından 5 yaşına kadar burda kaldım.
İlerlemeye devam ettiğinde fena bir yer olmadığını farkettim. Yani Derik'teyiz. Çok bişey beklemeyin. Başka bi sokağa girdi.
- Gel bakalım bi teyzemlere uğrayalım.
Evin kapısını çaldı ve kapıyı yetimhanedeki annem açtı.
- Annem.
Bakışlarımı ona çevirdim.
- Bakma öyle teyzem ama anne diyorum.
- Kızım.
- Anne?
- Ay Pars yoksa gelin mi?!
- Hayır.
- Umarım olur.
Diye mırıldandığında dirseğimi karnına geçirdim.
- Ah! Tamam bişey demedim.
İçeri geçtiğimizde bi kız sarıldı.
- Abi.
- Ayçam.
-Yenge mi?!
- Deği....
- Öyle olacak.
- O tren kaçtı.
- Beklerim.
Koltuğa oturduk. Yanıma oturunca bir elini belime yerleştirdi. Belimdeki elini atmaya çalışsam da çekmedi.
- Pars....
- Emret güzelim.
Uzanıp yastığı aldım ve elinin üzerine koydum.
- Elimi saklamana gerek yoktu sevgilim.
Nefesini kulağımda hissettmemle arkama yaslandım.
- O tren kaçalı çok oldu. Nerden sevgilin oluyorum.
- Yakında görürsün.
~•~
Bütün gün Mardin'i gezmiştik. Generalin emriyle Hakkari'ye döndüm. Karakola girer girmez sarılan kişilere baktım. Heykel gibi durdum.
- Komutanım. Sizi çok özledik.
Sustum. Ayrılınca hepsi gözlerime baktı pişmanlık vardı gözlerinde ama bende de gurur vardı yıkıcı cinsten. Odama doğru ilerledim konuşmadan. İçeri girdim ve kendimi ilk defa isteyerek dosyalara bıraktım. Akşam saat 10' a gelirken dinlenme odasına doğru adımladım. Koltuğa oturdum ve başımı geriye attım.
- Bu saate kadar dosyalarla geçirdin şaşırdım.
- Niye hâlâ burdasınız komutanım.
Son kelimeyi vurguladım.
- Birincisi herkesin komutanı senin eşinim.
- Eşimsin? Ne zamandan beri?
- Nöbetim var.
- Ne nöbeti?
- Gereksiz.
- Gereksiz lafından nefret etmeye başladım.
- Belli oluyor.
Hafifçe doğruldum.
- Uykun mu var senin bana mı öyle geldi.
Başımla onayladım.
- Gel bakalım küçük hanım önce seni uyutalım sonra nöbete geçcem.
- Kalsın.
- Niye?
- Uyumak istemiyorum işlerim var.
- Yorgunsun.
- Değilim. Ne nöbetin var listede yazmıyor.
- Listeye mi bakıyorsun?
- Cevap ver.
- Çizim.
Odasına doğru ilerlerken arkasından gittim ve onla odaya girdim. Gözlerim masanın üzerindeki haritaya odaklandı. Dosyaya kısa bir süre göz gezdirip kalemi elime aldım. Dağın bi kısmını silip tekrar çizdim.
- Fazla yüksek olmuş.
- 2 gündür aralıksız bunla uğraşıyorum.
- Yorgun duruyorsun uyu biraz ben hallederim bunu.
- Olmaz.
- Haber verdim sormadım.
Yanıma doğru yaklaştı.
- Sen benim için endişelenmeye mi başladın?
Nefesini kulağımda hissettim.
- Yatın uyuyun komutanım.
- Komutanım deme bana küçük hanım.
Yanağımdan öptü. Ona döndüm.
- Bana küçük hanım deme komutan.
- Hâlâ komutan diyorsun küçük hanımım.
- Sahiplik eki nerden geliyor.
- Görücez yakında nerden geliyor.
Diyip koltuğa oturdu. Ya sabır temalı nefeslerimden sonra haritaya odaklandım. Gece saat 3 gibi harita nerdeyse bitmişti. Yanına yaklaşıp omzundan hafifçe ittim ve koltuğa yatırdım. Üstüne bi battaniye örtüp hatiraya geri döndüm ve nerdeyse 5. kahvemi içiyordum. Sabaha karşı harita bitmiş ama bende bitmiştim. Yanına geçip uyusak mı. Olmaz. Ayy salak. Sabır. Masadan kalktım ve yanına oturdum. Başımı geriye atıp gözlerimi kapattım. Ter içinde uyandığımda anlamaz gözlerle bakan biri karşımdaydı. Görüntü yavaş yavaş netleşti.
- Gece cevap ver! İyi misin!?
- Görüntü ve ses daha yeni geliyor. Ne bağrıyorsun!?
- İyi misin?
Kabusumu hatırlamaya çalıştım. Herşey silikti. Babam,annem ve abim. Hepsi silik görüntülerle etrafta dolaştı.
- Gece. Güzelim cevap ver bana.
- Bi- bilmiyorum herşey bulanık.
Suyu bana uzattı.
- İç.
İkiletmeden suyu tek seferde içtim ve bardağı masaya koydum.
- Yanımda yatsaydın ya. Kabuslarına bi çözüm bulmamız lazım.
- Oldu canım yanında yatacakmışım başka(!) İzninizle komutanım.
- Bana komutanım demeyi kes.
- Anlamadım komutanım.
Dediğimde kendimi altında buldum.
- Noluyo lan?
Güldü sadece ve başını kulağıma yaklaştırdı.
- Bana komutanım deme.
- Bileklerimi bırak.
Başımın iki yanında sabitlemişti bileklerimi.
- Bir daha bana komutanım deme.
- Kalk üstümden.
Boynumdan öptü ve tekrar kulağıma yaklaştı.
- Pars. Kalk artık üstümden.
- Seni seviyorum.
Diyip kalktı üstümden çok şükür. Tövbe ya! Küfür edince de küfür etti oluyorum. Ayağa kalktım.
- Napıyorsun Pars kes artık şunları!
Göz ucuyla bakmakla yetinti.
- Korkuyorsun Gece.
Bana doğru yaklaştı.
- Bana yenilmekten korkuyorsun. Seni bırakıp gitmemden korkuyorsun.
Dibime geldiğinde gözlerimi kapatmamak için zor tuttum kendimi.
- Kabul et bunu. Ama şunu da gör ikimize de zarar veriyorsun. Kendine zarar veriyorsun.
Ela gözlerine odaklandım. Dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı.
- Görüyorum Gece. İçten içe kendini yiyorsun ama gururun izin vermeyince geri adım atıyorsun. Dikkat et gururun ikimize de ağır yaralar bırakacak. Ve o yaralar ne sende ne de bende iyileşecek.
Geriye doğru bir adım attım.
- Kes artık!
- Gururun seni zayıf noktandan vuruyor. Geçmişinle tehtid ediyor seni. Hadi Gece seni seviyorum demek bu kadar zor değil.
- Yeter! Lan ben beni sevdiğini erden öğrendim ne zorluğundan bahsediyorsun!
- Özür dilerim.
İki kelimesi sinirimi yatıştırmıştı gururumu yenmişti.
- Geç oldu belki ama sonuç bu geçmişi değiştirmem. Ama seni değiştiririm. Geçmişini unuttururum,
kabuslarından korururum. Seni üzen hiçbirşey sana ulaşamaz seni korkutan hiçbirşey seni bulamaz Gece.
Yanağımdan öptü ve odadan çıktı. Uyuz herif! Yine aklımı karıştırmıştı!
Öfkeyle odadan çıktım.
Bi duralım. Çok sakin bölüm oldu biraz olay yaşayalım demi ama.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEĞMEN
HumorYeni karakola yeni bir tim gelir ama iki timin komutanları son derece inatçı ve dik kafalıdır ikisi de en yakınını şehit haberiyle sarsılır. Gece yetimhanede büyür çok küçük yaşta hayat onu yere serer. Pars ise babasıyla büyür ama sevgiyi çok az bil...