Alarmın çalmasından bir süre sonra, gözlerimi zar zor açabilmiştim. Zaten bedenimin dinlenmeye çokça ihtiyacı varken dün saat 5'de uyumuş 9'da ise kalkmıştım.
Yatağımda doğrulurken bir yandan dün olanlar çalkalanıyordu beynimin içinde.
Ne yapmıştım ben?
Resmen sadece adını bildiğim bir adama tüm hayatımı anlatmıştım,
Hiç susmadan konuşmuştum. Sırtımı yatak başlığına dayayıp uzun uzun düşündüm, bir süre sonra artık nedenini sorgulamıyordum, Çünkü biliyordum.Herkes gibi benimde ihtiyacım vardı,
konuşmaya, dinlemeye, yorum yapmaya.
Genelde tek başıma olduğum için pek sesim çıkmazdı,
kimsenin beni dışladığı da yoktu ama
ben muhabbet edebilen biri değildim insanlarla.
Ne zaman birine sevsem, en ufak bir hareketi gözüme güzel gelse bile, aklıma hep aynı şey gelirdi ;
"Seni öz Ailen sevmemiş Elif, bu insanlar neden sevsin?"
Kimseye bağlanmak istemiyordum, hastaydım ben, eğer bir mucize olmazsa ölecektim...Kim isterdi ki yakında ölecek birinin arkasından yas tutmak? üzülmek.
tuhaf gelecek belki kulağa ama bence bu yüzden ailem yoktu, zaten ölecektim en azından arkamdan yas tutan kimse olmazdı.
Bugün kanepede uyurken can versem, kimse gelip kontrol etmezdi, günler sonra adliyeden bir rapor gelirdi belki, davalar birikirdi, sadece müvekkillerim arardı beni, onlarda kendi çıkarları için.
Bunlar benim için artık gündelik şeylerdi,öyle üzerine düşünüp uzun uzun yas tutacağım, ağlayacağım şeyler değildi.
İşte şaşırdığım noktada buydu, benim için bu kadar gündelik olan şeyleri neden Murat sorunca hüngür hüngür ağlamıştım.
Belki de ilk defa anlattığım için, birini ilk defa samimi bulduğum için belki...
Ama Murat'a ne telefon numaramı vermiştim, nede nerede yaşadığımı söylemiştim. Ağlamam durunca usulca kalkmıştım yanından. Aslında isterdim tekrar karşılaşmayı Muratla, tekrar konuşmayı ama hem karşı cins ile gereksiz muhabbet'e girmeyi inançlarım hususunda doğru bulmadığım için, hemde hastalığım yüzünden bir şeyleri göz ardı etmeliydim.Çünkü her an bir yerlerde ölebilecek olan benim için birine bağlanmak ne kadar güzel hissettirsede, karşı taraf içim yıkımdan başka bir şey değildi.
Üzerime dün ayarladığım kombini giydiğimde aynanın karşısında şalımı yapıyordum,
Baktığınızda hep çok şık giyinir, güçlü dururdum. Duruşma salonunda demirden bir duvar gibiydim, sözlerimi özenle seçer, ince ince dizerdim.
prensip olarak kendi bürom hariç dava almazdım, sadece mazlumların hakkını savunur, suçluların davalarına bakmazdım.
Yarına çıkacağım bile belli olmadığından, benden sonra kimseyi mağdur etmemek adına davalara iyi hazırlanır, ilk duruşmada bitirirdim.
Zaten severek yaptığım bir işim vardı, ve ben hep daha iyisini yapabileceğime inanarak, davalara özenle çalışıyordum.
Sadece işte değil, hayatımın her alanında güçlü olmak zorundaydım,
Çünkü benim yerime hakkımı savunacak bir Aileyi bırak amcam, dayım bile yoktu.18 yaşımda çıktığım yetimhaneden sonra Üniversiteyi tam burslu kazanmış, bir yandan Hukuk gibi zor bir bölümü okurken, bir yandan çalışarak geçimimi sağlamıştım, Üniversiteyi de başarılı bir şekilde bitirip bir zaman sonra kendi Hukuk büromu açmıştım.
Bunu çok sonradan farketmiştim ama ben hep bir yarış içerisindeydim.
Kendimle, ailemle, geçmişimle...Belkide bir şeyleri kanıtlamak istedim, O çöp gibi sokağın ortasına attıkları bebeğin büyüyüp saygın biri olduğunu kanıtlamaya çalıştım.
O zamanlar birilerine muhtaç olan o çocuğun şimdi dimdik ayakta olduğunu göstermek istedim.
Bilemiyorum, belki de sadece yaşamak için yaptım herşeyi,Sadece yaşamak için. Çünkü insanın bir şeyler başarması için, ilk önce hayatta kalması gerekiyordu...
Okumaya yeni başlayan arkadaşlar için bir açıklama yapayım,
Bölümler ilk zamanlarda kısa ama sonlara doğru olay örgüsünün içerisine girdiğinizde uzayacak. Keyifli okumalar :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜDDESSİR
Adventure"Daha dünün yorgunluğunu atamadan bugün oluyor, ve emin olun endişemiz yarın... Oysaki zamanı yaratanı, imtihanlar verip, nasipler göndereni hiç zikretmiyor kalbimiz.. Bizi yokdan var edeni, duâ'larımıza icabet edeni, imtihanlarla sınayıp, mükafatl...