~33~

972 110 7
                                    

Güneş hanımla muhabbet ederken, kapının hızlı bir şekilde açılmasıyla bakışlarım oraya dönmüştü.

"ayağım takıldı pardon"
İçeri hızla girip dengesini sağlandıktan sonra Utanarak konuşan genç cocuk ile gülmemi tutmamıştım.

"yavaş oğlum, yavaş!"
Arkasından giren kenan bey ile doğrulup gülümsedim, yanındaki çocuk oğlu olmalıydı, Kenan bey kapıyı kapattığında oğlu ile birlikte odanın içine doğru ilerlemişlerdi, tabi çocuğun az önceki hareket yüzünden yüzü bir tık kızarmıştı ama yinede belli etmemeye çalışıyordu, normalde böyle olaylara gülmezdim ama bu kadar ciddi dururken bir anda birinin odanın içine doğru düşmesi komiğime gitmişti.kenan bey oğlunu göstererek konuştu
"Sana öncelerde anlatmıştım Elif, oğlum Yusuf"
Yusuf kafasını salladığında bende karşılık vermiştim.
Ayakta durmamaları için elimle camın önündeki ikili koltuğu gösterdim

"oturun lütfen"
Yanyana oturduklarında kenan bey konuşmaya başladı

"nasılsın Elif?"

"stabil diyelim, yine şükürler olsun tabi, siz nasılsınız?"

"iyiyiz iyiyiz,sen iyi olursan çok daha iyi olacağız inşallah. Murat komiser sağolsun kerem komisere rica etmiş birlikte araştırıyoruz, henüz elimize bir şey geçmedi ama olumsuz bir bilgiye 'de rastlamadık"

"Ziya hakkında bir bilgi varmı peki?
Kızınızın nerede olduğunu bilebilecek biri olabilir?"

"baktık, ama kimse yok. Zaten adamları' da kendi ile birlikte hapiste onlar dışında da bir ailesi yok."
Anladığımı belli edercesine kafamı salladım.

"tedaviler bir değişiklik gösterdimi direnç konusunda?"

"diyalizden sonra daha iyi hissediyorum ama oda bir sonraki diyaliz gününe kadar sürüyor."

"peki ya ağrıların? Tedaviden sonra bir azalma gördünmü?"

Sürekli kötü haber vermek istemiyordum ama yalan söylemek'te istemiyordum. Son zamanlarda sırtıma doğru vuran ağrılardan sıklıkla ağladığım bile olmuştu.
Başımı hayır anlamında salladım.

"kaç yaşındasın?"
Yusufun sorduğu soru ile ona döndüm, meraklı bakışları üstümde geziniyor bir şeyi anlamaya çalışıyor gibiydi.

"24 yaşındayım. Sen kaç yaşındasın?"

"20 yaşındayım, bu arada normalde böyle pat diye insanların yaşını sormam kusura bakma, sadece ablam aklıma geldi, hatta kimsenin odasına düşerek 'de girmem ama onu biz direkt görmezden gelelim. "
Cümlenin sonlarına doğru gülmeye başladığında bende gülümsedim.
Benmi kafamda kuruyordum bilmiyorum ama sanki karşımda bana gülümseyerek bakan aile, farklı bakıyorlardı bana, yıllardır tanışıyormuş gibiydik. Çok yakın ve samimi gelmişlerdi, ilk kez görmeme rağmen mesela Güneş hanımın merhametle yaklaşması, kalbimi yakmıştı resmen. Yada Kenan beyin merak edip nasılım diye düzenli olarak sorması, ilk defa görmeme rağmen Yusufun samimiyeti,

"ne düşmesi ben düşme felan görmedim"
Dalga geçerek söylediğim şeye gülmüşlerdi,

"avukat'mış sın Elif abla"
Yusufun sorusuna evet anlamında başımı salladım.
"yani avukat'dım artık dava kabul edemiyorum"

"öylesin, öylesin. Sen babamı bile alt ettin, daha önce babamın ipten adam aldığını bile gördüm ama hiç dava kaybettiğini görmedim."
Kenan bey oğluna baktığında Yusuf şakayla ağzına hayali bir fermuar çekmişti. Güneş hanım yemem için getirdikleri meyvelerden önüme koyarken, bu sefer ben Yusufa soru soruyordum.
"sen peki? Üniversiteye gidiyormusun?"

Elindeki elma'dan bir ısırık alıp kafasını sallayarak konuştu.
"doktor olacağım nasipse, tabi daha ikinci sınıfım ama şimdilik iyi gidiyor."

"yaa zekisin demek"
Yusuf bir baba edasıyla babasının omzuna koydu elini

"eee babamızdan kaptık bir şeyler"
Kenan bey gülerken onların gülüşmelerini kesen güneş hanımın uyarıcı öksürüğü olmuştu.

"kesin bakalım sesinizi! Başını şişirdiniz kızın"

"sen şuna kıskandım desene anne"
Yusufun cümlesi ile gülmüştüm.
İlk defa bu kadar tatlı bir aile tablosunu yakından görüyordum.
Tabi seher teyze ve Zehrayı unutmak mümkün değildi.

Odanın kapısı tekrar açıldığında bu sefer Zehra yalpalayarak içeri girmişti. Ahmet zehrayı tutarken, bu sefer Yusufun kahkahası doldurmuştu odayı,

"demek ki sorun bende değilmiş"
Zehra hemen toparlanıp kendisine gülen Yusufa dönderdi bakışlarını,

"hayırdır genç? Komik mi geldi"
Zehra asla ciddi bir kişilik olmadığı için şuan şaka yaptığını aslında kendisininde gülmemek için zor durduğunu biliyordum.
Yusufun kahkahası Zehranın polis üniformasını görünce kesilmiş'ti.

"kusura bakmayın polis hanım, ben şey için şey ettim de şey oldu"
Bu sefer Zehra dahil hepimiz gülüyorduk.

"şey olduysa tamam"
Ahmet selam vererek elindeki Cikleti kucağıma bıraktığında odanın bir köşesine geçmiş, sıcak kanlı bir insan olduğu için hemen muhabbet etmeye başlamıştı. Zehra ise güneş hanımla ve Yusuf ile tanışıp ortama katılmıştı. Biraz sonra kapı açıldığında Seher teyzenin odaya girmesi ile kaşlarım havalandı.

"anneanne! Kız senin ne işin var burada! Nasıl geldin sen?"
Seher teyze sinirli bakışlarını Zehranın üzerinde gezdiriyordu.

"böyle geldim işte, sen beni Elif kızımın yanına getirmedin bende kendim geldim"
Elindeki çantasını Zehranın eline tutışturup hemen sarılmıştı bana,
"oyy kuzum nasıl özlemişim"
Bende ona sarıldığımda gerçekten çok özlediğimi farketmiştim, halimi görüp üzülmesin diye buraya gelmesini pek istemiyordum ama onu özlediğim de bir gerçekti. Ayaklarımı kendime çektiğimde yatağıma oturmuş, nasılsın sorularına başlamıştı.

Biraz sonra Murat 'da geldiğinde oda ilk defa bu kadar kalabalık olmuştu.
Her ne kadar ev'de olmasam da yalnız hissetmeyeyim diye yanıma gelen ve içimi sıcak sohbetleri ile ısıtan bu insanlar iyi ki vardı...

Yazarın ağzından :
Akşamın karanlığı ve soğuğu yavaş yavaş çökerken, hastane odasında Elif için toplanan bu insanlar, adeta insanın içini ısıtıyordu.
Aslında bir kaç aya kadar birbirlerini hiç görmemiş, görse bile bu kadar yürekten bağ kurmamış insanlar, şuan bir hastane odasında genç bir kızın mutluluğu için çabalıyorlardı.

Murat komiser tebessüm ederek izliyordu, hayata bağlanması için, bu kadar sebebi olan genç kızın gülüşlerini. Teşekkür ediyordu Allah'a, Elife yaşamı sevmesi için bu kadar insan ve sebep çıkarttığı için şükrediyordu.
Güneş hanım Elife, hazırladığı meyve tabağından elma dilimi uzattığında genç kız tebessüm ederek almıştı.
İkisini yanyana görmesi, bir anda benzerliklerine şahit olmasına sebep olmuştu Muratın. Gülüşleri sanki çok benziyordu. O an bu düşünce aklına düştü, bir yandan ortama ayak uydururken yavaş yavaş incelemeye başladı karşısında oturan aileyi.
Öğrendiklerine göre kızları bundan yirmi dört sene önce kaybolmuştu, ve Elif yirmi dört yaşındaydı.
Belki saçma gelecekti sonradan bu fikri, kuruntu yaptığını zannedecekti ama Kenan beyin kızı 'da yetimhaneye verilmişti, Elif de öyle.
İstemsizce kaşları çatıldı Muratın.
Böyle bir şey gerçek olabilrimiydi?
Mümkün olabilirmiydi açıkcası?
Eğer bu ihtimal doğruysa önlerinde duran bu mucizeyi görmeleri gerekirdi.

MÜDDESSİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin